CHP lideri Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmet Arpat'ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları:
'Başbakanın güvenmediği bir kabine'
Başbakanın güvenmediği bir kabine. Tüm atamalar durdurulmuş. Bu “ben bakanlara güvenmiyorum” demek. Güvensizlik üzerine inşa edilen bir kabinenin Türkiye’ye bir fayda getirmeyeceğini herkes anlar.
'Sorumluluktan kaçsaydık gelin 4 yıl hükümet kuralım demezdik'
Biz sorumluluktan kaçsaydık “gelin 4 yıl hükümet kuralım” demezdik. Bir bakan düşünün atama dahi yapamıyor. Bu kabinde olmak ne demektir. Biz tekrar seçime neden gidiyoruz. Millete diyoruz ki “sen oy verdin ama biz bunu kabul etmiyoruz. Bizim dediğimiz olana kadar seçim olacak. Biz baştan Sayın Davutoğlu ilk geldiği gün ne söylediysek en sonunda da onu söylerdik. Biz partiyi kişisel çıkarı düşünmeden ülkeyi düşünen bir anlayışla yola çıktık. Çıkıp bir bakan biz 2 ayda şu sorunu çözeceğiz desin. Hangi sorunu çözecekler. Bir siyasi parti sorunları çözmek için hükümette yer alır. Sorunları çözmek için değil ertelemek için biz bir hükümette yer almayız.
'Bu bakanlar kurulu etkisiz eleman konumunda'
Bunu tartışmak doğru değil. Türkiye’de hukuk yok. Anayasa askıya alındı. Bu bakanlar kurulu etkisiz eleman konumunda. Koltukları usulen doldurulan bakanlar kurlu. Bazıları araba ve koltuk sevdasıyla gittiler. Bazılarıysa gerçekten inanarak gittiler. Ben bir hafta diyordum ama o kadar bile sürmedi neyle karşılaştıklarını görüyorlar.
Davutoğlu'nun kabinede Türkiye'den bütün renkler var açıklaması
Hangi renk Allah aşkına hangi renklerden oluşuyor bu kabine. Bir sefer Sayın Davutoğlu kendi kabinesine güvenmiyor. Bir genelge çıkarıyorum buna bütün bakanlar uyacak dedin sen.
Genelge çıkarıyorsunuz, bürokratlara diyorsunuz ki başbakan benim. Senin bakanın talimat verse dahi bunu yapmayacaksın. Bu bakanlar bunu fark ettiler mi acaba? Hala koltuklarında oturuyorlar mı acaba? Bu gerçekleri bilmeleri lazım. Bugün uyanmaları lazım.
Biz zaten kabinede yer almazdık. Ben 27,5 yıl devlette çalıştım. Siz bakanlar kurulunu nasıl kilitlersiniz… O aklı Davutoğlu’na kim verdi? Bu gerçekleri gördüğümüz için biliyoruz
O aklı kim verdi?
Kendi bürokratları.
Tuğrul Türkeş
Ben kişi bazında girmek istemiyoruz. Olay kişilerin tartışılacağı bir olay olmanın çok çok ötesinde. Diyorsunuz ki bu kabinede niye yer almadınız? Anayasal süreç işledi mi? Teammüller işledi mi? Bir partinin genel başkanı hükümet kuramadığını söyledi.
'Hukuku yok sayan anlayışın egemen olduğu kabinede siz nasıl görev alacaksınız?'
İkinci partinin genel başkanına yetki verildi mi? Anayasayı açıkça çiğneyen, hukuku yok sayan anlayışın egemen olduğu kabinede siz nasıl görev alacaksınız? Nasıl milletvekili vereceksiniz? Ahlaka sığar mı bu? Ben görev vermem diyor, niçin? Efendim kaçak sarayın yolunu bilmeyene vermeyiz. Biz onun bulduğu şekilde yolumuzu bulmayız. Kaçak sarayın nerede olduğunu da çok iyi biliyorum. Onun endişesi vardı… Ya Kılıçdaroğlu hükümet kurarsa ne olacak? Bize görev vermekten çekindi.
Biz onun yaptığı gibi mağduriyet edebiyatı da yapmayacağız. Biz hakkımız olanı tarihe not düştük. Tarih bunların hepsini toplumun önüne koyacaktır. Kendileri ne diyor? Biz muhafazakarız diyorlar değil mi? Muhafazakarlık teammüllere bağlılık demektir.
Görev verilseydi hükümeti kuracak mıydınız?
Evet.
Kiminle kuracaktınız?
O ayrı. Biz daha özel görüşme yapmadık.
İkna edebilir miydiniz? Bahçeli'yi nasıl edecektiniz?
Elbette. Bakınız, uzun süreli mi kısa süreli mi kuracağız? Kısa süreliyse hangi tarihe göre kurulacak. Bir koalisyon mu azınlık hükümet mi olacak? Başbakanı kim olacak? Kısa süreli hükümet seçimlere kadar, yani bir erken seçime kadar hangi takvimden anlayıştan yola çıkacak? Bunları düşünür, aklımızı egemen kılıp, kuracaktık niye kurmayalım.
Biz hiçbir zaman kişisel çıkarlarımızı düşünmedik. Bizim koalisyon kurma gücümüz vardı. Parlamentoda sadece bir siyasal parti bütün partilerle görüşebiliyor, o da CHP. Şu tabloyu sizin önünüze koyayım. Sayın bahçeli de Demirtaş da diyor ki. Koalisyonda mutlaka CHP olmalıdır. Niçin? Çünkü CHP’ye güveniyorlar. CHP’nin çaba harcayacağını çok iyi biliyorlar.
Bir kişi istemiyordu bunu. O kişi iradesiyle Adalet ve Kalkınma Partisi’ni baskı altına aldı. Açıkça kuramazsınız dedi. Şimdi tekrar seçime gidiyoruz. Soru şu, seçim yapmadık mı? Yaptık. Koalisyon kurulması gerekmiyor mu? Milli iradeye göre gerekiyor. Eğer siyasi partilerin liderleri koalisyon kuramamışlarsa, bu vatandaşın demesi lazım ki, benim irademi niye çiğnedin? Beni neden tekrar sandığa götürüyorsun arkadaş sen. Tek istisnası biziz. Biz elimizden gelen her türlü çabayı gösterdik.
'Eğer bana görev verilseydi MHP ile HDP’yİ yanyana getirebilirdik mi' diyorsunuz?
Ben öyle bir cümle kullanmadım. Bahçeli’yle konuşurdum. İkna etmeye çalışırdım. Kendilerinin seçim bildirgesindeki hedefler var, koyardık masaya. Hangilerini Mart’a Nisan’a kadar yapalım. Bunların hepsini yapabilirdik. 17-25 aralık dosyalarını masaya koyabilirdik. Biz açıkça, emekliye iki maaş ikramiye. Kesinlikle yapabilirdik. Asgari ücreti yapabilirdik. Bunların hepsini yapabilirdik.
Derse ki sayın Bahçeli, efendim 17-25 aralığı da mutlaka çözelim. Hay hay, ama hukukun üstünlüğü çerçevesinde. Bunları anlattığımız zaman elbette Sayın Bahçeli’nin itiraz edecek bir şeyi olursa dinlerdik onu. Bizim koalisyon ya da azınlık hükümeti kurma şansımız daha yüksekti. O şans verilmedi, bilinçli olarak verilmedi. anayasa çiğnendi, teammüller çiğnendi verilmedi.
İleride bir hükümet kurma durumunu söz konusu olursa, bu saraya gitmeyi gerektirmeyecek mi?
Bu soru bana seçimlerden önce de soruldu. Anayasal gerek olursa tabi ki giderim. Olağanüstü bir durum olursa elbette gidilir. Ta en baştan söylediğim bu.
7 Haziran yorgunu siyasi partiler 1 Kasım'a hazırlanacaklar. Siz nasıl bir noktadasınız?
Seçim bildirgemiz üzerinde çalışıyoruz. Değişik projeler üretmeye çalışıyoruz. O çerçevede biz de toplumun önüne çıkacağız.
Aday adaylığı için başvurular başladı. Değişiklik görecek miyiz?
Büyük ölçüde olmayacak. Çünkü zaten ön seçimle geldi bizim milletvekillerimizin büyük bir kısmı. Bunlar sadece yemin ettiler. Komisyonlar oluşturulmadı, parlamentoda düşüncesini açıklamak gibi bir ortam da oluşmadı. Bu arkadaşlarımız olağanüstü durum olmazsa listede yer alacaklar.
Kamuoyunda sürpriz olarak yer almayan isimler vardı. O isimleri listede görmemiz mümkün mü? Umut Oran, Karayalçın…
Dediğim gibi ön seçimle gelenlerin tamamı aşağı yukarı… Dar bir kontenjan var, malum nerelerde hangi arkadaşları kullandığımız. Dolayısıyla yine kendi aramızda parti merkez yönetiminde bunu konuşacağız. Listeler ondan sonra olgunlaşacak. İsim vermek için henüz çok erken.
Nasıl bir seçim kampanyası?
Onu şimdi söyleme şansımız yok. Biz halkın önüne çıkacağız tabi. Geçen seçimlerde kullandığımız dili kullanacağız. O sorunların nasıl çözülmesi gerektiğini ifade edeceğiz. Seçim süresince ayrım yapmamaya, yaşam tarzı, etnik kimlik üzerinden ayrım yapmamaya, toplumun temel sorunlarını çözmeye yönelik düşüncelerimizi aktarmaya devam edeceğiz.
Seçim sonuçlarına baktığımızda, geçen seçime göre bir puan düşüş vardı. Nasıl bir hamle CHP'yi daha yukarı taşır?
Yapacağız, güzel projelerimiz var. Gideceğiz aktaracağız yine. Ayrıca seçimden sonraki tablonun da yurttaşlarımız tarafından sağ duyu ile değerlendirileceğine inanıyorum.
Türkiye’de ciddi bir yönetim boşluğu var. Parlamentoda dört siyasal parti var. En büyük grubu olan Adalet ve Kalkınma Partisi. 13 yılda Türkiye’yi nereye götürdü? Bugün Türkiye kan gölüne dönmüş durumda. İlk göreve geldiklerinde terör neredeyse sıfırlanmıştı. 13 yılda buraya getiren siyasal anlayışa oy verilir mi? Ekonomide, dış politikada nereye geldiğimiz ortada. Bana bir anne baba gösterin bu eğitim sisteminden memnunum desin. Çocuklarımızı kobay gibi kullandılar.
'Kendi kurduğumuz okulu niye kapatalım?'
Bunu dediğimiz zaman, şu CHP imam hatipleri kapatacak… Ne ilgisi var? İmam hatibe de giden bizim çocuklarımız değil mi? Yahu imam hatibi kim kurdu? Biz kurduk. Kendi kurduğumuz okulu niye kapatalım?
MHP her şeye itiraz ediyor. HDP, adeta denklem dışı tutulmuş durumda. O zaman Türkiye’yi en iyi kim yönetir? Toplumun doğrudan sorunlarına eğilen parti hangisi? Koltuk makam peşinde koşmayan, siyaseti toplumu bölmek için kullanmayan, herkesin inancına kimliğine saygı duyan bir parti var. kim o parti? Cumhuriyet Halk Partisi…
Kadrolarımıza dönük bakalım. CHP’deki kadrolar, bütün siyasal partilerin kadrolarından çok daha nitelikli. Hepsini kişiselleştirebiliriz. O zaman Türkiye’yi en iyi biz yönetiriz.
'13 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir AKP devletine dönüştü'
CHP’deki değişim toplumun geniş kesimleri tarafından algılanamadı. Onda bizim de kusurumuz var. vatandaşın ayağına yeteri kadar gidemedik. Vatandaşı suçlayacak halimiz yok. Demek ki oturup anlatmamız lazım. Bizi şu veya bu şekilde karalayan, vesaire vesaire diyen oldu. bizim söylediklerimize bakın, projelerimize bakın. Kötü yönetim Türkiye’de 13 yılda kurumsallaştı. Hiçbir devlet dairesi sağlıklı hizmet vermiyor. Oysa işi ehline vermemiz gerekirdi. 13 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir AKP devletine dönüştü. Bu yanlıştır. Devlet ayrı, siyasi partiler ayrıdır. En iyi biz yönetiriz. İddialıyız.
Biz uzun süre, 13 yıl bize ver… Hayır hayır, dört yılda görecekler. Türkiye dünyada saygın bir ülke olacak. Dış politikada… Avrupa Birliği fasıl açtı açmadı, böyle bir olay hiç bakmadan ama. AB’nin gereklerini parlamentodan geçireceğiz.
Çözüm süreci
2002’de bu ülkede terör var mıydı? Yoktu. Terörsüz bir ülke devraldılar. Sonra ne oldu? küçük bir Anadolu ilinde, iki ton. Patlayıcıyı yüklüyorsunuz, karakola saldırıyorsunuz. O iki tonluk patlayıcı oraya nasıl geldi? Doğu Güneydoğu’da bütün kentler cephaneye dönüşmüş durumda. Bu silahlar buraya nasıl geldi? Hiç terör yokken, PKK nasıl bu kadar güçlendi? O gücü ona kim verdi?
'Ne yapıyorsunuz diye sorduğumda, siz bunu bilmezsiniz dediler'
Bir değil, iki değil, üç değil, defalarca söyledim. Yahu yanlış yapıyorsunuz, PKK vergi daireler, askeri daireyi kurdu. Ne yapıyorsunuz diye sorduğumda, siz bunu bilmezsiniz dediler.
Sonra şimdi beyler diyorlar ki, haklısın bu iş Meclis’te çözülür. İyi de bu kadar kan aktıktan sonra mı uyandınız siz? Toplumsal barışın sağlanması lazım. Yeniden başa döndüler. Ne zaman döndüler? Tarih önemli. 8 Haziran’dan sonra döndüler. Niçin döndüler? Çünkü tek başlarına iktidar olamadılar. Üçüncü soru, peki neden bu terör? Tek başlarına iktidar olmak için Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi lazımdı. Ekonomik olarak açmazlarla karşı karşıya gelmeleri lazımdı. Kim söylüyor bunu, onların bakanı söylüyor. “eğer başkan seçtirseydiniz bunların hiçbiri olmayacaktı”
'Türkiye’ye vatandaşın önüne ağır bir fatura koyuyorlar'
Ve Türkiye’ye vatandaşın önüne ağır bir fatura koyuyorlar. “Bak ağlıyorsun, perişan oldun. Gel şimdi bana oy ver, ben tek başına iktidar olayım, bunu önleyeceğim” 14’ncü yılda mı önleyeceksin? Bu sorun onların anlayışıyla çözülmez. Hiçbirisi samimi ve dürüst değildi. Kişisel gizli bir ajandanız olmayacak dedik, kişisel ciddi ajandaları var onların. Koltuk, saray, başkanlık. Dedik ki, halka hesap veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz. Görüşme tutanaklarını açıklayamıyorlar. Topluma bilgi vermediler. Bu sorunu biz çözeriz. Sen bu sorundan kurtulmak istiyorsan, bu soru ancak ve ancak CHP çözer.
CHP'nin çözüm planı nedir? İktidar olursa ilk hamlesi ne nolacak?
Çözeceğiz bu sorunu. Az önce söyledim, samimi ve dürüst olacaksınız. Ben bu sorunu çözeceğim arkadaş. Benim özel mevkii merakım yok. Hesabını veremeyeceğim hiçbir angajmana girmeyeceğim ve topluma söyleyeceğim. Parlamentoda çözeceğim ben bu olayı. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasi gelmek zorundadır. Biz sorunu çözmek için yol haritasını bizzat ben, dönemin başbakanına verdim. Hiçbir siyasi lider bunu yapmamıştır, ben yaptım. Bu böyle çözülmez dediler.
Kim eline silah alır, bir yere saldırırsa bir kişiyi öldürürse, yok ben bunu görmeyeceğim diyemezsiniz. Hukuk içinde çözeceksiniz bu olayı.
Demirtaş, bu şartlarda sandık nasıl kurulacak bilmiyorum diyor. Seçim güvenliği konusunda değerlendirmeniz nedir? O bölgede nasıl güvenli seçim olacak?
O zaman vatandaşlar şu soruyu sorsunlar. Bu ülkede güvenli seçim yapılamıyorsa, 13 yıldır kim yönetti? Onu cezalandırması lazım vatandaşın. Asıl sorulması gereken soru bu. Hepimiz kaygı duyuyoruz. Türkiye’nin geleceğinden kaygı duyuyoruz. Ortadoğu’daki terörü Türkiye’ye getiren kim. Yanlış politika izliyorsunuz dediğimiz zaman Baasçı dediler. Banane Baas’tan kardeşim. Ben ülkemi düşünüyorum. Siz esad’çınız… kim olursa olsun halkına baskı kuruyorsa bu doğru değildir. Mısır’la kavga ettik. Sana ne Mısır’dan kardeşim, içişlerine niye karışırsın? Bütün bunlara rağmen, ben Mısır’a iki büyükelçi gönderdim. İlişkiler bozulmasın diye. Ben Irak’a gittim, politikalarımız düzelsin diye. Biz çırpınıyoruz, onlar kendi çıkarları için çırpınıyorlar. Her vatandaşım düşünsün, ülkeyi 13 yıldır bu hale getirdiniz desinler. Sen doydun, soyduğun kadar da soydun. Çekil demesi lazım. Çekil kardeşim ya.
'Karakoluna sahip çıkamıyorsun, gideceksin sandığa sahip çıkacaksın...'
Karakoluna sahip çıkamıyorsun, gideceksin sandığa sahip çıkacaksın. Güldürmesinler. Ne Güneydoğu’yu ne Türkiye’nin sorunlarını biliyor. Türkiye’yi bir ateş çemberinin içine soktu. Kişisel hırsı, beklentileri… Bunlar yazık günah bu ülkeye. Bari kaçak sarayında konuşma arkadaş. Sus yerinde otur. Bağrımıza taş basalım, seni orada tutalım. Hala intikam kin hırsıyla konuşuyor. Vatandaşı böldüğü kadar böldü. Bu ülkede benim komşumun kimliği mezhebi nedir diye sormazdı. Şimdi neredeyse buna bakıyor. Biz birliktir, bir bütünlüğümüz vardı. Biz ayrım yapmazdık. Bir şey olduğu zaman yardıma koşardık.
Ben üzülüyorum. Hangi görüşten olursa olsun ben saygı duyarım. İnanç, saygı duyarız. Ayrıştırdık toplumu böldük, düşman kaplar gibi olmaya başladı. Çok tehlikeli sürecin içine sokuluyor. Buradan ancak bir parti kurtarabilir, bütün inancımla söylüyorum CHP. Biz hiçbir ayrım yapmıyoruz. Vatandaş benim başımın üstüne. Türkiye’yi çözelim, refaha kavuşsun. Vallahi bizi iktidardan da alsınlar.
Terörle mücadelede bilgi verenlere ödül konusu
Bu ihbarla falan çözülecek bir olay değil. bu sorun çıktığı zaman ne deniyordu biliyor musunuz? “İki baldırı çıplak” deniyordu. Buyurun iki baldırı çıplağa bakın. Geleceği görmezseniz bu sorunu çözemezsiniz. Emin olun 13 yılda Türkiye’nin gerçeklerini çözememişler. Sorunun nerede olduğunu daha bilmiyorlar. O kadar büyüttüler ki sorunu, korkumuz sorun uluslararası arenaya taşınırsa ne olacak? Adamlar bunun farkında bile değiller. Emin olun, bazen geceleri rahat uyuyamıyorum. Bu kadar ağır sorun varken, getirdikleri çözüme bak. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için üzülüyorum.
Bu hükümetler sorun çözemez. Çünkü kendileri sorun. Bütün vatandaşlarımın bu gerçeği görmesi lazım. Elinizi vicdanınıza koyacaksınız ve sandığa gideceksiniz. Yeter diyeceksiniz, 13 yıl seni denedim, perişan ettiniz siz ülkeyi. 13 yıldır ülkenin hangi sorununu çözdüler? Ben gerçekten merak ediyorum. ben 13 yılda dünya kadar sorun yarattılar diyebilirim. Yoksulumuz bile arttı. Ben 17 milyon yoksul diyordum. 8 milyon hanede, 30 milyonu aşkın yoksulumuz var. sosyal işler bakanlığının kendi yayınında yer alan rakam. 13 yılda, yoksul sayısını artırdılar.
Sizin bir önceki seçim kampanyanızda ekonomi önemli yer tutmuştu. 7 Haziran’dan bu yana çok şey değişti. Dolar aldı başını gitti. Yeni söyleyecek neyiniz var CHP adına?
Türkiye iyi yönetilmiyor diye söyledim. Ekonomide de iyi yönetmiyor. Dolar bolken ekonomiyi yönetmek kolaydı. O zaman dedik ki yeni yatırımlar yapmalı, katma değeri yüksek ürünler üretilmeli ve iyi gelir elde edilebilmeli. Dediler ki hayır biz bu işi daha iyi yaparız dediler. İthal mallar geldi Türkiye tüketti. Şimdi dolar bitti, aldı başını gidiyor. Üreten Türkiye sloganını kullandık biz. Neyi üretmeliyiz? Katma değeri yüksek ürün üretmeliyiz. Kullandığımız cep telefonları katma değeri yüksek ürünlerdir. Bilime teknolojiye yatırım yapalım. Türkiye çip üretmeye başlasın dedik. ama anlatamadık.
İşsizlik bir yandan, ihracat düşüyor bir yandan. Dolar aldı başını gidiyor bir yandan. Esnafa vatandaşa gidin sorun. Ben hani ekonomiyi böyle karamsar bir tablonun içine sokmak da istemiyor. Sanki krizden beklentisi olan parti imajı da yaratmak istemiyorum. Ben bütün vatandaşlara düşünmelerini istiyoruz. Baksınlar Türkiye yükselen bir ekonomiydi. Ne oldu böyle bir sürecin içine girdi? Ne oldu merkez bankasına müdahale, itibarsızlaştırıldı? Ecevit’in yaptığı köklü değişiklikler vardı, yeni reformlara ihtiyacımız vardı.
'Bu insanlar ne olacak?'
Gençler arasında işsizlik oranı yüzde 30 civarında. Bu insanlar ne olacak? Benim istihdam yaratmam lazım. Tam tersine, ekonomideki belirsizlik arttıkça işsizlik de artacak. Şu soruyu yine her vatandaşım kendisine sorsun. 13 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyordu? Kim bu hale getirdi? Defalarca söyledik, bu ekonomi politikası yanlıştır diye. Ama bizi dinlemediler. Bildiğini okursan Türkiye’yi bu noktaya taşırsın.
Türkiye ekonomi ve insan kapasitesi olarak güçlü bir ülke aslında. Biz merkez Türkiye projesini hazırlarken, Türkiye’yi Kafkasların Ortadoğu’nun üç saat uzak mesafede, bu insanların çekim merkezi olacaktı Türkiye. Neden? Anadolu boşaldı, gidin Erzurum’a Kayseri’ye Diyarbakır’a. Herkes büyük kentlere koşuyor. Bizim Anadolu’yu zenginleştirmemiz lazım. Almanya’ya bakın. İstanbul gibi metropoller yoktur orada.
Emekliye iki maaş ikramiye. Asgari ücretle ilgili ifadeleriniz. Bunların yanında bir kaç yeni şey duyacak mıyız?
Duyacağız. Toplumun yıllardır sorunu çözülemeyen kesimleri var.
Kampanyanızda Beştepe'nin yeri nerede olacak?
Beştepe’nin yeri yerinde olacak. Sayın Erdoğan’ı muhatap almayacağız. O yerinde otursun. O bize her türlü suçlamayı yapıyor. Vatandaşın takdirine bırakıyorum, Allah’a havale ediyorum onu.
Özel bir karşılık olmayacak. Ama kendisi konuşuyor da zaten. Şu soruyu hep sordum. Bizim toplumun değer verdiği iki temel kavram vardır. Namus ve şeref. Sayın Erdoğan’da namusu ve şerefi üzerine yemin etti, tarafsız davranacağım diye. Bu iki kavramın için cumhurbaşkanı tarafından boşaltıldı. Kişinin eğitim düzeyi, gelir düzeyi ne olursa olsun bu iki kavrama hep önem vermiştir. Bu iki kavram tuzla buz edildi, maalesef.
İhsan özkes dün resepsiyona katılmıştı. Sonra bazı mesajları oldu. Ne demek istersiniz?
Ben Abuzer Gaffar’dan yanayım. Makamı Adıyaman’dadır, Müslüman olan ilk 10 kişiden biridir. Kendisine saray yaptıran, Muaviye’ye şunu söylemiştir “eğer bu sarayı halktan topladığın vergiyle yaptıysan haksızlıktır. Kendi paranla yaptırdıysan haramdır” demiştir. Ben inançlı bir insanım. İsrafın haram olduğuna inanan birisiyim. Sayın Özkes ne düşünür onu bilmem. Her kuruşun hesabını topluma vermeyen bir kişinin de siyaset yapmaması gerektiğine inanan birisidir.
İnancımı hiçbir zaman siyasete malzeme etmedim. Malzeme edilmesine de karşı çıktım. Ama vatandaşın devlete ödediği her kuruş verginin hizmet olarak dönmesi gerektiğine inanan birisiyim. Kendim de mütevazı yaşadım. Aldığım para hep bana yetti. Benim kazancım aldığım para, sayın Erdoğan’dan daha fazlaydı. Şimdi benim de onun da mal varlığı da belli. Kazandığım her şeyi benim alın terimle kazandığım şeydi. Çok araştırdılar, bir şey bulabilir miyiz diye. Bulamazlar.
Ben din adamlarının, siyasete giren din adamlarının, belli bir tutarlılık içinde hareket etmelerini hep istemişimdir. İsrafa karşı çıkmalıdırlar.
Sayın Özkes'in tavrını nasıl okuyorsunuz?
Bizdeyken benim düşündüğüm gibi düşünüyordu.
Sonra ne oldu?
Onu bilemem, Sayın Özkes’e soracaksınız.
1 Kasım seçimlerinde ne olacak?
Büyük bir değişim olması lazım. Türkiye’yi en iyi kim yönetiyor, namusuyla kim yönetir? Bunu düşünerek sandığa gidip oy kullanması lazım.
1 Kasım günü benzer bir tabloyla karşılaştık ve Davutoğlu’na görev verildi…
Umarım benzer bir tabloyla karşılaşmayız. CHP iktidar olur. Emin olun Türkiye’nin buna ihtiyacı var.
NTV