Kanseri Yenen Bir Mimarın Hastalar İçin Tasarladığı İlham Verici Yapı: Maggie Merkezleri

Maggie Merkezleri, umudun mimarisi olarak adlandırılır. Bu merkezler, çocuklar ve gençler için özel olarak tasarlanmış, hayatlarının en zor dönemlerinde onlara destek olmayı hedefleyen yerlerdir. Merkezlerin bu ismi almasının etkileyici bir hikayesi de vardır. Gelin bu hikayeye birlikte bakalım!

Umudun mimarisi olarak adlandırılan Maggie Tedavi Merkezleri'nin ardında Maggie Keswick Jenks'in etkileyici hikayesi yatıyor.

1993 Mayıs'ında kanserle karşı karşıya kalan ve bu hastalığı yenmeyi başaran peyzaj tasarımcısı Maggie Keswick, beş yıl sonra kanserinin nüks ettiğini öğrendi. Kendisine sadece üç ay ömür biçilmişti.

Maggie bu zorlu süreci 18 ay boyunca ileri seviye kemoterapi tedavisi alarak geçirdi.

Bu süre zarfında hayata sıkı sıkıya tutundu ve mücadelesini asla bırakmadı. Keswick, kanserle olan savaşında gösterdiği bu dirençle herkese ilham verdi. Ancak hikaye bu kadarla bitmedi...

Maggie, doktorundan kanserinin nüks ettiğini öğrendiğinde en kötü haberi bile sindirebilmek için güzel bir alana ihtiyaç olduğunu düşündü.

Peyzaj mimarlığı alanında yetkin olan Maggie, bu düşüncesinden sonra son iki yılını kanser bakım merkezlerinin tasarımına adadı. Hatta geleneksel iç mekanların sınırlılıklarını aşarak, hastaların iyileşme süreçlerine katkı sağlayabilecek bir çevre ve tasarım anlayışı geliştirdi. Maggie'nin hazırladığı planlar, kanser bakım merkezlerinin sadece bir tedavi alanı olmaktan çıkıp, hastaların iyileşme sürecine aktif olarak katkı sağlayan bir yaşam alanı olmasını hedefliyordu.

Maggie eşi Charles Jencks ile birlikte iyileştirici güce sahip olacağı düşünülen tedavi merkezleri üzerinde uzun süre çalıştılar.

Bu tasarım, Charles Jencks tarafından 'umudun mimarisi' olarak adlandırıldı. 1996 yılının Kasım ayında yani Maggie'nin vefatından bir yıl sonra, ilk Maggie Merkezi Edinburg'da hizmete girdi.

O günden bu yana sürekli büyüyen bu merkezler, bugün İngiltere, İskoçya ve Hong Kong'da dahil olmak üzere toplamda 20 farklı noktada hizmet vermeye devam ediyor.

Merkezlerin temel amacı hastaların kemoterapi süreçlerinin yoğunluğu ve uzunluğu, hastaları adeta bir hapis gibi hissettiren hastane ve kliniklerde, steril ve ruhsuz odalarda geçmek yerine, hastaların kendi evlerindeymiş gibi konforlu ve rahat hissetmelerini sağlamaktı.

Bu, hastaların tedavi süreçlerini daha huzurlu ve pozitif bir ortamda geçirmelerini sağlayarak, hem psikolojik hem de fiziksel iyileşmelerine katkıda bulunabilecekti.

Maggie, bu süreçte kanser hastalarının tedavi süreçlerinde iyileştirilmesi gereken unsurları detaylı bir şekilde ele almıştı. Hastane ortamlarındaki bekleme alanlarının yetersizliği, hastaların hem fiziksel hem de psikolojik durumlarını olumsuz yönde etkiliyordu ve Maggie bu sürecin daha etkin kullanılması gerektiğini vurguladı.

Bilgi eksikliğinin korkuyu daha da artırdığına dikkat çeken Maggie, birçok hastanın doktora soru sormaktan bile çekindiğini de belirtmişti.

Maggie, hastaların yaşama sevinçlerini ölüm korkusu nedeniyle yitirmemeleri ve tedavi sürecinde aktif bir rol alabilmeleri gerektiğini savunuyordu.

Bu merkezler, hastaların ihtiyaçlarına yönelik olarak, sıradan hastanelerin ötesinde bir hizmet sunuyordu.

Tedavi merkezleri; psikolojik, sosyal ve ekonomik tedavilerin yanı sıra, Tai chi, Yoga, yaratıcı yazı, sanat ve müzik terapileri gibi alternatif tedavi yöntemlerini de bünyesinde barındırıyor ve hastalara yardımcı olmayı hedefliyordu.

Bu terapiler, hastaların genel sağlık durumlarını iyileştirmeyi hedeflerken, aynı zamanda kişisel gelişimlerine de katkıda bulunuyordu.

Herkesin erişimine açık olan çeşitli terapiler, hastaların yaşam kalitelerini artırmak için tasarlanmıştı. Bu merkezlerin temel amacı, hastaların hem fiziksel hem de ruhsal iyileşme süreçlerine destek olmaktı.

Tedavi merkezlerinin bahçesinde bir de sera bulunuyor ve bu seralarda hastalar istekleri doğrultusunda sebze ve meyve bakımları ile ilgilenebiliyorlar.

Merkezlerin iç kısmında ise, tipik bir hastane atmosferini yansıtan koridorlar, işaretler veya tabelalar bulunmuyor. Bu da ortamın daha huzurlu ve sakin bir havaya bürünmesini sağlıyor.

Bu durum da merkezlerin bir hastaneden çok, huzur ve dinginliğin hakim olduğu bir yaşam alanı olmasına imkan tanıyor.

Tedavi merkezlerinin her bir detayı, ziyaretçilerin ve hastaların konforunu düşünerek tasarlanıyor ve merkezlerde geçirilen zaman, hastaları hem ruhen hem de bedenen yenileyecek bir deneyim sunuyor.

Önde gelen mimari düşünürlerden biri olan Jencks, yeni kanser tedavi merkezlerine dair benzersiz bir perspektif oluşturmayı hedefliyor.

Bu tedavi merkezlerinin ayırt edici bir diğer niteliği de dünyanın en prestijli mimar ve tasarımcıları tarafından tasarlanmış olmalarıdır. Frank Gehry, Sir Norman Foster, Rem Koolhaas, Zaha Hadid ve Kisho Kurokawa, bu isimlerden yalnızca birkaçıdır. Bu merkezlerin tasarımında emeği geçen bu isimler, alanlarında öncü ve yenilikçi olmalarıyla tanınmaktadır.

İyileşme sürecinde hastalar üzerinde belirgin ve olumlu bir etki yaratan mimari çevrenin önemini belgeleyen araştırmaların ışığında, İngiliz Tıp Birliği, sağlık tesislerinin yapı tasarımına öncelik verilmesi gerektiğini belirten bir açıklama yayınlayarak Maggie Tedavi Merkezleri'nin faydasını destekliyor.

Bu, mimarinin sadece estetik bir değer olmadığını, aynı zamanda hastaların iyileşme sürecini de doğrudan etkileyebileceğini göstermekle beraber bu gibi merkezlerin artması gerektiğini de vurguluyor.

Büyük bir iyilik düşüncesi ile çıkan ve kişilerin kalbinde bir umut yeşerten bu tedavi merkezlerinin "umut mimarisi" ismini almasının bir sebebini de Maggie’nin eşi Charles Jenks’in şu cümlesiyle açıklayalım;

İyimserlik inceyken, umut kalındır. Umut, korkunun öteki tarafıdır. Umut, ufkun ötesine bakmaktır. Umut, beklenti içinde olmak ve işlerin en iyi şekilde devam edeceğini ummaktır...

Siz bu tedavi merkezleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bizim ülkemizde de buna benzer tedavi merkezlerine ihtiyaç var mı?

Yorumlarda buluşalım!

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Üzüntüden Kafanızı Yataktan Aşağıya Sallarken Dinlemeniz Gereken 14 Şarkı
Yılın İlk Süper Dolunayı'nın Dünyanın Farklı Yerlerinden Çekilmiş Görüntüleri Hayran Bıraktı!
Yüzyılın Trajedisi: Ay'a Ayak Basan Bilim İnsanı, Ay Tozuna Alerjik Olduğunu Keşfetti!

Popüler İçerikler

Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"