Bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener konuşmasında 'tiksindirici borç' isimli bir hukuk terimi kullandı. Bilmeyenler için yalnızca kötü bir sıfata benzeyen bu kelime birçok insan tarafından merak edilmeye başlandı. Kanal İstanbul tartışmaları ile başlayan bu sürece en başından bakarak 'tiksindirici borç nedir' beraber öğrenelim.
Fikrin ortaya ilk atıldığı andan itibaren, İstanbul'a vereceği zararlar, satılan arsalar, ihaleler tartışılıp duruyor. Birçok uzmanın ve muhalefet partilerinin şiddetle karşı çıktığı, yapılmasın diye imzalar toplanan ve insanları korkutan Kanal İstanbul için her şeye rağmen geçtiğimiz günlerde ilk temel atıldı.
CHP ve İYİ Parti'nin ayrı ayrı 'iktidara gelirsek Kanal İstanbul'un borçlarını ödemeyeceğiz' demesi üzerine temel atma töreninde, 'Söke söke sizden bu paraları alırlar' diyen Erdoğan'a tepkiler gecikmemişti.
Yaptığı açıklamada 'Tiksindirici Borç' terimini kullanarak akıllarda soru işaretleri bıraktı. Başta kulağa kötü bir sıfatmış gibi gelse de sonrasında bir hukuk terimi olduğu söylenen tiksindirici borç nedir merak edilmeye başlandı.
Bu kavram ilk olarak bir hukuk teorisyeni olan Alexander Nahum Sack tarafından 1927 tarihli bir incelemede resmi olarak ortaya atılmış. Bu doktrin, despotik bir ülke lideri devrildikten sonra ülkeye bıraktığı kişisel borçları ifade eder.
Resmi anlamlar biraz karışık o yüzden şöyle anlatmaya çalışacağız:
Tiksindirici borç durumunda, bir ülkenin diktatör veya despot lideri devrildikten sonra yerine gelen demokratik hükümet, kendinden önceki bu hükümetin yaptığı borçların kanunsuz ya da kişisel olduğunu iddia eder. Devletin yararına değil, mevcut ulusal ve uluslararası kanunlara uymayarak veya kanunları kendi işine yarayacak şekilde esneterek yolsuzluk içinde borçlanan bu despot lider/diktatör, tüm borçlanmaları bir sonraki hükümetin sırtına bırakır. Haliyle yeni demokratik hükümet bu borçları ödemek istemez ve buna tiksindirici borç diyerek uluslararası hukuk arayışlarına yönelir.
Tiksindirici borçlanma yapan despotik hükümetlerin temsilcileri büyük oranda kişisel olarak da zenginleştiği için, alacaklılar borç tahsilini söz konusu dönemin yöneticilerinden tahsil etme yoluna gider. Borçlar kesinleştiğinde ise 'devleti zarara uğratmak' hakkında sonraki hükümet yargılanır!
Uluslararası hukukta bu tarz borçlar, zorlama altında imzalanan sözleşmelerin geçersizliğine benzer.
Diğer yandan diktatöryal yönetimlerle işbirliği yapan ticari kuruluşları da sorumluluk altına alır.
Jean-Claude Duvalier 19 yaşında babasından yönetimi devralmış ve kendini ölene kadar başkan ilan etmişti. Ölene kadar diktatörlüğünü yaptığı Haiti'de, Duvalier hükümeti devrildikten sonra ülkeyi %78 oranında kişisel borca soktuğu ortaya çıktı ve sonrasında ülkenin bu borçları ödememek için girdiği uluslararası mücadelesi tüm dünyaya örnek teşkil etti. Kaynak
Peki siz Meral Akşener'in 'tiksindirici borç' açıklaması ve yaşananlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda bizimle paylaşmayı unutmayın.
Bu kadına TOPUKLU EFE diye boşuna demiyorlar 👏👏👏
hakiketen girdikleri her ihale her yaptıkları köprü liman betonarme ne varsa tiksindik.Bu yolsuzluk batağında alet olan hangi şirket kurum kuruluş varsa işin içine bilerek isteyerek girdiği için bir lira dahi alamaması yeni gelecek olan hükümetin boynunun borcudur.
Harika bir içerik. Her şey ayrıntılı aynı zamanda kararında. Birçok onedio içeriği 12 yaşında birinden çıkma gibi özür dilerim ama böyle deneyimli editörlere aç kalmıştık. 👏🏼👏🏼👏🏼