Kanal İstanbul projesi uzun yıllardır konuşulmakta ve üzerine de pek çok yorum yapılmakta. İstanbul'a 'Çılgın Proje' olarak 2011 yılında Haliç Kongre Merkezi'nde dönemin başbakanı Erdoğan tarafından tanıtılan Kanal İstanbul; Avcılar, Küçükçekmece, Sazlıdere ve Durusu koridorunu kapsamakta.
Bu içeriği 2018 yılında hazırlarken ilerleyen zamanlarda adını daha çok duyacağımızı, daha çok konuşulacağını söylemiştik.
Şimdi gelinen son noktada bilgileri tekrar tazeleyelim.
Üstlenici firmalara gemi geçiş garantisi verilir, gemiler Montrö'yü gerekçe göstererek Boğaz'dan geçmeye devâm ederler, aradaki fark devletin kasasından firmaya ödenir; buna karşılık devlet "Boğaz'dan geçene rehberlik hizmeti de fener hizmeti de vermiyorum, kardeşim!" der, bu hizmeti de bâzı özel şirketler üstlenir, devletin bir gelir kalemi daha kırılır; kanalın çevresinde "kamulaştırma" ayağına çökülen arâzilerde TOKİ eliyle yeni yaşam alanları kurulur, Arapların "yatırım" sözü de oralardan ev almak olur, böylece İstanbul'da yaşam iyice pahalılaşır;
18 milyar dolar maliyet, geri dönülmez doğa yıkımı, 30km ötesinde hali hazırda bir boğaz varken mantıklı mı bilemiyorum.
Ne kadar belirli açılardan işlevsel gözükse de bu iş için gerçekten yüksek seviyede profesyonel yaklaşım gerekiyor.Kadim bir kentin kaderini tamamen değiştirecek boyutta bir proje.Türkiyenin böyle bir profesyonel yaklaşıma ve altyapıya sahip olduğunu düşünmüyorum açıkçası.Eğer doğru yapılmazsa tamamen şehri mahvedebilir.