Kan, insanlığın ilk zamanlarından beri her zaman önemli olmuş; kimine göre korkutucu, kimine göre büyüleyici bulunmuş bir yaşamsal sıvı. Peki hakkında gerçekte ne kadar şey biliyoruz?
Kan, insanlığın ilk zamanlarından beri her zaman önemli olmuş; kimine göre korkutucu, kimine göre büyüleyici bulunmuş bir yaşamsal sıvı. Peki hakkında gerçekte ne kadar şey biliyoruz?
Bu gruplama sistemlerinden bazıları ise Lutheran, Duffy, Hh/Bombay ve Ok gibi gruplamalar.
Kan grubu, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyindeki farklı moleküller sayesinde belirleniyor. Alıcı ve verici moleküller arasındaki bir uyumsuzluk, kan nakli sonrası bağışıklık sisteminde ölümcül bir reaksiyonu tetikleyebiliyor.
İlk defaysa 1901 yılında, Karl Landsteiner tarafından keşfediliyorlar. Karl, farklı insanlardan aldığı kanları birleştirince zaman zaman bir pıhtılaşma olduğunu görüyor. Araştırmaları sonucunda da kan gruplarının varlığını keşfediyor ve A, B, 0 olarak adlandırıyor.
Örnek vermek gerekirse, köpeklerde de 12'den fazla farklı kan grubu olduğu tespit edilmiştir.
Bu miktar ortalama vücut ağırlığının %7-8'ini oluşturur. Kanın yarısı, sıvı olan bölümden yani plazmadan meydana gelir. Diğer yarısı ise kanın içinde çeşitli görevler üstlenmiş olan hücreler veya moleküllerdir.
Günümüzdeki bilgilerimizi göz önünde bulundurursak, bu hiç de akıllıca değil.
13 yaşındayken bir ameliyat için 13 litre kana ihtiyacı olan James Harrison, 18 yaşına girer girmez bir nevi insanlığa olan borcunu ödemek istemiştir. Harrison'ın kanıyla ilgili özel bir durum mevcuttur. Nitekim kanında oldukça nadir olan bir antijen keşfedilmiştir, bu antijen Rhesus hastalığını tedavi etmektedir. James bugüne kadar 1000 kez kan bağışı yaparak 2 milyon kişinin hayatını kurtarmıştır.
İlk aşamada bir gelişme görmeyince, ikinci bir kez enjekte işlemine başvuruyor. Hasta bu ikinci denemeye tepki veriyor, baya kötü bir şekilde: Sürekli şekilde kusma, siyah renkli idrar ve dayanılmaz böbrek ağrıları... Daha sonra doktor, üçüncü bir deneme yapıyor ve sonrasında hasta ölüyor.
Cinayet suçlamasıyla doktor mahkemeye çıkarılıyor; fakat yapılan araştırmalar hastanın aslında siyanürle zehirlendiğini ortaya çıkarınca doktor beraat ediyor. Takip eden günlerde olayın aslı anlaşılıyor. Nitekim diğer doktorların, Denis'in yönteminin yanlış olduğunu düşündükleri için bir trend başlatmadan önce hastayı zehirlediğini ve yöntemin ölümcül olduğunun düşünülmesini istedikleri öğreniliyor.
Bunun nedeni de kan akmayacak kadar küçük derecede, deriye mikroskobik bir boyutta zarar verilmiş olması.
#8 Bu nur yüzlü iyiliksever ve 2 milyon kişinin hayatını kurtarmış adam cehenneme, sözde vakıflarında, çoluk-çocuk-yetişkin-erkek-kadın demeden geleni gideni badeleyen ve kamunun hazinesini devlet eliyle yağmalayan şıh bozuntuları da cennete mi gidecek? Bunu bi izah edebilin mi obi van cübbeli.
altın varsa coin mining yapılabilirmi kralım??