Tüm dünyayı şaşırtan son 3 saldırı da (Pager ve Drone saldırıları) kamuya açık, internette herkesin erişebildiği yazılım altyapıları (açık kaynak kod – open source) kullanılarak planlanmış ve uygulanmış.
Dünya genelinde kullanılan yazılım sistemleri ikiye ayrılıyor: Açık ve kapalı kaynak kodlu olanlar
Açık kaynak (open source) sistemlerde yazılımın kodu herkesin erişimine açıktır. Bir yemek tarifinin paylaşılması gibi düşünülebilir; isteyen indirip kullanabilir, değiştirebilir, hatta yeniden dağıtabilir. Bu yaklaşım, demokrasiyi andırır; kolektif zekâ ve gönüllü katkılarla gelişir.
Örneğin Ukrayna'nın saldırı dronlarında kullanılan ArduPilot isimli otopilot sistemi, açık kaynaklı ve Linux tabanlı bir yazılımdır. Geliştirme süreçlerinde düşük maliyet sağlar, şeffaftır, hızla adapte olur, dünyanın her yerinden bireysel katkılarla gelişebilir. Hatalar daha çabuk fark edilir, onarım süreçleri hızlı ilerler.
Ancak bu açıklık aynı zamanda bir risk de yaratır. Çünkü kötü niyetli kişiler de bu sistemlere ulaşabilir, kodu inceleyip zaafları tespit edebilir ve saldırı amacıyla kullanabilir. Açık sistemlerde güvenlik, erişimle birlikte tanımlanmış olur. Herkesin bildiği, herkesin iyileştirdiği ama herkesin de manipüle edebileceği bir yapıya dönüşebilir.
Gelecekte açık kaynak sistemlerin, özellikle hız, esneklik ve adaptasyon gerektiren alanlarda daha da yaygınlaşacağı öngörülüyor. Ancak bazı durumlarda, güvenlik ve kontrol ihtiyacı nedeniyle hibrit sistemler – yani hem açık hem kapalı unsurlar içeren yapılar – öne çıkacak gibi görünüyor.
Kapalı kaynak (closed source) sistemler ise bu yaklaşımın tam tersidir. Kod dışarıya kapalıdır, sadece sahibi ya da lisanslı geliştiriciler tarafından görülüp değiştirilebilir. Kullanıcı, yazılımı yalnızca olduğu gibi kullanabilir. Bu yapı, kontrolün ve kararın merkezde olduğu, otoriter bir düzen gibidir.
Çin merkezli DJI gibi büyük drone üreticileri, kendi kapalı sistemlerini kullanır. Benzer şekilde birçok devletin savunma ve istihbarat sistemleri de kapalı kodlarla çalışır.
Kapalı sistemler, dış müdahaleye karşı daha korunaklıdır. Güvenlik açıkları kamuya açık olmadığından istismar edilmesi daha zordur. Ancak şeffaf değildir, dış denetime kapalıdır. Geliştirme yalnızca merkezi ekiplerce yapılır, dış katkı alamaz, bu da zamanla hantallığa neden olur. Güncellemeler yavaştır, maliyet yüksektir, adaptasyon kabiliyeti sınırlıdır.
Kapalı sistemlerin gelecekte güvenliğin en öncelikli olduğu alanlarda – özellikle askeri, nükleer, finansal yapılarda – varlığını sürdüreceği öngörülüyor. Ancak yüksek hız, inovasyon ve çeviklik isteyen alanlarda açık kaynak yapılar karşısında zorlanacakları kesin.