Dizide yakın politik geçmişimizle paralel olarak Özel Harekat'ta görev yapan Börü'nün maceraları anlatılıyor.
Öyle ki bu direkt olarak belirtiliyor. Benzetmeler ya da takma isimler kullanılmadan o günlerde Börü'nün neler yaşadığı aktarılıyor.
İlk dikkat çekici detay olarak ele alabileceğimiz bu sahne 3. bölümde geçiyor. Timin keskin nişancısı Asena'nın bir operasyonda bir çocuğu öldürüp, öldürmediğini soruşturan savcı şu anda FETÖ soruşturmasında firari olan Zekeriya Öz'ün ta kendisi.
Bu 3 başkandan birisi intihar etmiş, birisi hapiste ve birisi de dışarıda teşkilatı idare etmeye çalışıyor.
FETÖ kumpası ile hapiste olan İrfan Başkan, içeriden teşkilatı ayakta tutmaya çalışıyor.
Börü'nün telsiz kodu olan 3450'nin anlamı izleyicilerle buluştu. Kuran-ı Kerim'in 34. suresi olan Sebe Suresi'nin 50. ayetinde; 'Eğer Hak'tan saparsam bu benim kusurumdur; ama doğru yolu bulursam bu onun vahiy etmesindendir. O her şeyi bilir.' şeklinde bildiriliyor. Börü'nün kuruluş felsefesinde de bu kaynak bulunuyor. Bu sebeple telsiz kodu olarak 3450 seçilmiş.
Her söylediği Börü'nün üzerinde büyük etki yaratıyor.
Bahsettiği kişi FETÖ kumpasında bir süre hapis yatmak zorunda kalan, 90'larda yaşanan Kardak krizinde, adaya çıkıp Türk Bayrağı'nı diken Ali Türkşen'den başkası değil.
Börü, kelime anlamı olarak kurt, yiğit, cesur anlamlarına geliyor. Ancak Türk Mitolojisi'nde daha da kutsal bir anlamı var. Örneğin Ergenekon Destanı'nda Türklere yol göstermek için göklerden gelen kurt anlamına gelmekte.
Türk mitolojisinden Kaya, Tan, Asena, Turan gibi isimler dizide hayat buluyor.
Börü'nün istihbaratçısı Tolga'nın soyadı olan 'Erlik' Türk Mitolojisi'nde kötülük tanrısı olarak biliniyor. Kaya'nın soyadı olan 'Ülgen' ise iyilik tanrısı olarak geçiyor. Bu anlamda Tolga'nın kripto bir FETÖ unsuru olabileceği kulaktan kulağa yayılıyor.
Mesela görseldeki önemli söze dikkat çekiliyor.
Dizinin kapanış jeneriğinde araya giren bir karede çok hızlı bir şekilde anlamadığımız bir alfabe ile yazılmış bir söz geçiyor. Bu söz Göktürkçe alfabesiyle yazılmış Atatürk'ün ünlü sözü 'Ne mutlu Türk'üm diyene!'.
Hayatımda ilk defa bir dizide bayağı sel sümük ağladım. Beni fangörl gibi ağlatan o sahnedeki muhteşem detaydı; Murat'ın ölmeden birkaç saniye önce gördüğü kartal ve ölüm anında boğuk, kasvetli bir kurt uluması. '' Aspanda bürküt, jerde kökbörü bol'' (Gökte kartal, yerde bozkurt ol) İlk defa kadını köşede bekleyen olarak değil, bizzat savaşçı olarak gösterendir, tıpkı saf Türk töresinde olduğu gibi. Bir dizi daha ne kadar Türk olabilir? Köte köt diyen bir dizidir ayrıca, detayları çözdükçe kafayı yersiniz, zira gerçek olan o detaylardır. Hele sahnelerin kenarından köşesinden mutlaka kurban olduğum Atatürk çıkar ki, ulan güneş balçıkla sıvanmıyor işte dedirtir. Türkiye'de yapılmış açık ara en iyi dizidir, izleyiniz.
Arapçılarla Kürtçülere dokunan bir dizi olduğunu anlamış olduk.
Söz'ü falan da izliyorum ama bu öyle sıradan bi dizi değil. Hepsinden önce reyting kaygısıyla yapılan bi iş değil. Sırf bölümü uzun tutmak için saçma sapan sahneleri iki saat uzatan, mantıktan çok uzakta aksiyon sahneleri barındıran kalitesiz yapımlardan da epey uzak. Bu projenin altında işlenen bi fikir var, izleyiciyi düşünmeye sevk edecek biçok göstergebilimsel öğe var. Aval aval kendisini izleyen bi kitleye değil, gerçekten diziyi anlayıp sorgulayacak olan seçkin bi kitleye hitap ediyor. 6 bölüm olmasının da amacı bu zaten. Konuyu işleyip, suyunu çıkarmadan bitirmek. En azından bu kadar az bölümle Türkiye'de yayına girmiş ilk dizi olduğu için bile bence bi şans verilmeli. :)