Çoğunu izlememiş olabiliriz!
Not: Film ve dizi açıklamaları beyazperde.com'dan alınmıştır.
Çoğunu izlememiş olabiliriz!
Not: Film ve dizi açıklamaları beyazperde.com'dan alınmıştır.
Genç bir kadın olan Margaret Hale, İngiltere’nin güneydeki sakin kasabalardan olan Helstone’da yaşar. Ancak buradan ayrılmak zorunda kalan Margaret, sanayi şehri olan Milton’a taşınır. Yeni hayatına uyum sağlamak genç kadın için pek de kolay olmaz. Margaret burada gönlünü fabrika sahibi olan John Thornton’a kaptırır. Farklı yaşam koşullarına sahip olan Margaret ve John arasında bir süre sonra bir ilişki başlar.
Genç bir çocuğun öldürülmesinin ardından, adeta bir medya ordusunun akın ettiği küçük bir sahil kasabasının perdeleri, cinayetin ardından aralanmaya başlar.
The Killing benzeri bir İngiliz draması olan dizi, 8 bölümden oluşuyor.
Catherine, kırsal bir Yorkshire kasabasında yaşayan polis çavuşudur. Yıllar önce kaybettiği kızının acısını yaşayan Catherine, bir yandan oğlu ile ilgilenmeye çalışırken bir yandan da uyuşturucu tedavisi gören kardeşi ile ilgilenir. Özel hayatındaki sorunların dışında kasabada yıllardır hüküm süren uyuşturucu sorununu çözmeye çalışan Catherine, bu sırada kasabada bir kaybolma vakasının meydana gelmesi ile kendisini zorlu bir mücadelenin içinde bulur.
Pride and Prejudice dizisinden birkaç yıl sonrasına odaklanılan Death Comes To Pemberley’de Darcy ve Lizzy’nin evliliklerinin üzerinden altı yıl geçmiştir. Pemberley’de muhteşem bir evde yaşayan çift, balo hazırlıkları içindedir. Ancak beklenmedik bir şekilde kendilerini bir cinayet davasının içinde bulmaları, hayatlarının farklı bir yöne evrilmesine neden olur.
Appleby çiftine büyük bir çiftlik miras kalır. Kendilerine yeni bir düzen kurmak isteyen çift, miras kalan eve taşınmaya karar verir. Huzuru yeni evlerinde bulmak isteyen çift, evlerinin bahçelerinde tarım yapmaya başlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar aradıkları huzuru burada bulamazlar. Çünkü kasabada doğaüstü olaylar meydana gelmeye başlar.
Luke Jennings'in kitaplarından uyarlanan dizi, ajan olmanın hayallerini kuran bir kadının beklenmedik bir maceraya atılmasını anlatıyor. Güvenlik hizmetlerinde çalışan Eve, ajan olma hayalleri kuran bir kadındır. Villanelle ise şiddete dayanan işinin kendisine sunduğu lükse hayatı seven yetenekli bir katildir. Birbiriyle takıntılı hale gelen bu iki kadın arasında zorlu bir kedi fare oyunu başlar.
Dave, karısının trafik kazası sonucu ölmesiyle büyük bir yıkıma uğrar. Artık dört çocuğunu tek başına büyütmek zorundadır. Onun bu süreçteki en büyük destekçisi karısının en iyi arkadaşı Sarah olur. Sarah, çocuklarını büyütürken Dave'e her konuda yardımcı olmaya çalışır. Bu süreçte Dave ve Sarah arasında romantik bir ilişkinin meydana gelmesi işlerin karışmasına neden olur.
Tehlikeli bir dedektif olan John Luther, Londra Ağır Suçlar Birimi'ne bağlı çalışan zekasına güvenen, ukala ve gerektiğinde şiddete başvuran bir adamdır.
Kural tanımaz dedektifimiz, av ve avcı, zanlı ve mağdur arasında gidip gelirken iyi ile kötü arasındaki dengeyi kurmakta bazen zorlanır.
Kimse melek değil ama şeytanın tarafında olmadığına da emin misin?
Sally Rooney’nin aynı adlı çok satan romanından uyarlanan dizi, İrlanda'nın küçük bir kasabasında yaşayan Marianne ve Connell’in arasındaki karmaşık ilişkiyi takip ediyor. Başrollerinde Daisy Edgar-Jones ve Paul Mescal'ın yer aldığı dizinin yönetmen koltuğunda 'Room' filminin yönetmeni Lenny Abrahamson görev yapıyor.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmış İngiltere’yi, yasadışı faaliyet gösteren çeşitli çeteler sarmıştır. Bunlardan biri de soygunculuk ve at yarışıyla para kazanan Peaky Blinders’dır. Polislere rüşvet yedirerek paçayı kurtaran çete, bir soygunda yanlışlık yapınca, başlarına bela olacak yeni bir müfettişin şehre gelmesine vesile olurlar.
I May Destroy You, büyük bir travma yaşayan bir kadının hayatına odaklanıyor. Kendisine güvenen bir kadın olan Arabella, yazdığı ilk kitabının getirdiği başarının ardından ikinci kitabını yazmaya başlar. Büyük bir stres altında bulunan Arabella’nın hayatı, bir gece kulübünde cinsel saldırıya uğramasıyla geri dönüşü olmayan bir şekilde değişir. Yaşadığı korkunç olayın ardından Arabella, ailesi, arkadaşları, kariyeri dahil hayatındaki her şeyi yeniden değerlendirmeye başlar. Bu süreç Arabella’nın kendisini yeniden keşfetmesini sağlar.
2019'dan 2035'e uzanan bir zaman diliminde İngiltere'de yaşayan bir ailenin hayatını izlediğimiz Years and Years, kan donduran siyasi ve teknolojik gelişmeleri bu sıra dışı ailenin gözünden izleyiciye aktarıyor. Mülteci sorunu, politik ve sosyolojik çıkmazlar, teknokentler, işsizlik gibi sorunlara parmak basan hikayesi ile tam bir sistem eleştirisi.
The Lady in the Van filmin senaristi Bennett ile evsiz kadın Bayan Shepherd'ın 1970 öncesinde yaşadığı gerçek arkadaşlık hikayesini anlatıyor. Bennett evsiz kadını evinin ön tarafındaki cadde boyunda bir yerde park halinde Bedford marka bir minibüsün içine geçici olarak koyar. Kadın orada 15 yıl kalır. Hikayenin gelişiminde Bennett kadının aslında piyanist Alfred Cortot 'un Margaret Fairchild adındaki (ölüm 1989) eski yetenekli bir öğrencisi olduğunu öğrenir. Zamanında Chopin çalmış ve rahibe olmayı denemiştir.
Dizi, adından da anlaşılabileceği üzere bir kayıp vakasını ekranlara getiriyor. Fransa'daki bir tatil esnasında beş yaşındaki oğlu Oliver ortadan kaybolan Tony, yıllarca evladının izini sürer. Çocuğunun ölmüş olabileceğini kabul edemeyen baba, zamanla eşi Emily ile de sorunlar yaşamaya başlar. Davayı inceleyen Dedektif Julien günümüzde emekli olsa da, aileye bu arayışta yardımcı olmaya çalışır. Oliver’a ne olmuştur?
Bir gemi taşımacılığı zinciri sahibi olan babasının ölüm haberini alan James Keziah Delaney, on iki yıl sonra, çalıntı 14 adet elmas ile birlikte Afrika'dan Londra'ya döner. Öldüğü düşünülen Delaney'in dönüşü, miras olarak kalan bir araziyi şimdiden satma planları yapan üvey kız kardeş ve onun kocasının planlarını bozar. James, babasının arsenik ile zehirlendiğini öğrendiğinde ise, artık düşmanları olduğuna inanarak intikam oyununa başlar.
Ghosts, bir grup hayaletle aynı evi paylaşmak zorunda kalan bir çiftin hikayesini konu ediyor. Alison ve Mike, ev arayışında olan evli bir çifttir. Maddi durumları pek iyi olmayan çift, bütçelerine uygun bir ev bulmakta zorlanır. Tam da bu sırada aldıkları bir haber hayatlarının değişmesine neden olur. Alison’un varlığından bihaber olduğu uzaktan bir akrabası ölmüştür ve sahibi olduğu büyük köşk Alison’a kalmıştır. Kendisine miras kalan evi görmeye giden Alison ve Mike, bir takım tadilatların ardından evde yaşayabileceklerini düşünür. Ancak çifti, onlarla birlikte aynı yerde yaşamak istemeyen bir grup hayalet beklemektedir.
Danny, masum ve romantik bir adamdır. Bir gün zeki ve yakışıklı Alex ile tanışan Danny, genç adama aşık olur. Birbirlerinden tamamen farklı karaktere sahip olan Alex ve Dany arasında çok geçmeden bir ilişki başlar. Ancak Alex’in bir anda ortadan kaybolması Danny için büyük yıkım olur. Alex’in peşine düşen Danny, kendisini büyük bir komplonun ortasında bulur.
Will Burton, sanıkların önceden mahkum edildiği, umutsuz davalarda uzmanlaşan genç ve zeki bir avukattır. Bu zaman kadar hiçbir davasını kaybetmeyen Will, fazla talep görür. Ancak korkunç bir cinayet davasındaki kötü şöhretli baş şüpheliyi beraat ettirdiğinde zekası beklenmedik sonuçlar doğurur.
Bodyguard, bir politikacıyı korumakla görevli olan savaş gazisinin hikayesini konu ediyor. David Budd, Londra Metropolitan Polisi'nde Özel Koruma Memuru olarak çalışan bir adamdır. Dengesiz ama cesur bir polis memuru olan David, kendisini bir anda içinde bulduğu bir terör saldırısının engellenmesine yardımcı olur. Saldırısı sırasında gösterdiği üstün başarı, David’in terfi etmesini sağlar. Onun yeni görevi Hırslı İçişleri Bakanı Julia Montague'yu korumaktır. Fakat bu görev David’in düşündüğün zor olacaktır. İçişleri Bakanı Julia Montague, David’in inandığı ve savunduğu değerlerin tam aksi görüşündedir. Bu durum David’in işini epey zorlaştırır. Zaman geçtikçe kendisini görevi ve inançları arasında kalmış bir halde bulan David, bakanı korumaya devam edebilecek midir? Jed Mercurio’nun yaratıcısı olduğu Bodyguard dizisinde David Budd karakterine Richard Madden hayat veriyor. Bakan Julia Montague'yu Keeley Hawes’in canlandırdığı dizinin kadrosunda Gina McKee, Sophie Rundle, Paul Ready, Vincent Franklin, Stuart Bowman gibi isimler yer alıyor. Görüntü yönetmenliğini John Lee’nin üstlendiği dizinin müzikleri ise Ruth Barrett ve Ruskin Williamson’a ait.
Vincent bir kiralık katildir. Halletmesi gereken bazı işlerden ötürü Los Angeles’ta bir taksi tutar. Hiçbir şeyden yana fikri olmayan taksi sahibi, Vincent’ın kendisine getirdiği teklifi kabul ederek, tüm gece boyunca devam edecek bir maceraya dahil olur. Vakit geçtikçe ve olaylar gelişmeye başladıkça, başta verdiği karardan dönmek ister ama artık çok geçtir. Vincent, elindeki soğuk metali yani silahını, taksi şoförünün başına dayamıştır. Bu esnada değer verdiği bir kadının aslında Vincent’ın bir kurbanı olduğunu anlar. Artık içine dahil olduğu bu cinayetler bir şekilde hayatının orta yerindedir.
Londra’da yaşayan 23 yaşındaki ödüllü viyolonsel yıldızı Matilda Grey’un annesi görünürde hiçbir sebep olmamasına rağmen intihar eder. Matilda annesinin gizemli ölümünün ardındaki sırrı öğrenmeye kararlıdır. Araştırmaya başlayan genç kadın, annesi ile 1994 yılında Galler’deki bir köyde çözülmemiş kayıp çocuk vakası arasında bir bağlantı bulur. Matilda annesinin gerçek kimliğini ortaya çıkarmak için Galler’e doğru karanlık bir yolculuğa çıkar.
Our Zoo, sert muhalefet ve büyük kişisel fedakarlıklarla 1930'larda Chester Hayvanat Bahçesi'ni kuran Mottershead ailesinin gerçek hikayesini konu ediyor.
Daha önce BBC için Criminal Justice’i hazırlayan Richard Price’ın kaleminden çıkacak olan Crime; başrollerinde John Turturro ve Riz Ahmed’i buluşturacak. Ahmed, New York’ta genç bir kızı öldürmekle suçlanan adamı canlandırırken; Turturro onun avukatı olarak ekranlarda olacak.
Londra’da genç bir politikacının asistanının tren raylarında ölü bulunmasıyla başlayan State of Play, cinayetin, asistanla aynı saatlerde ve yakın bir konumda öldürülen başka bir kadın ile ilişkili olabileceğinin ortaya çıkması ile devam ediyor.. Politikacının gazeteci bir arkadaşı ve ekibi, olayın perde arkası aydınlatabilecek mi?
Jane Eyre, 10 yaşındayken öksüz kalmış ve mutsuz bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Babasının öldüğünü zanneden Jane, kendisine adeta bir köle gibi davranan halası tarafından oldukça katı disiplinli bir yatılı okula gönderilir. On yıl boyunca bütün hayatının geçtiği bu yatılı okuldan mezun olduktan sonra kendisi de aynı çatı altında öğretmen olarak çalışmaya başlar. Bir süre sonra da Edward Rochester’ın malikânesinde çocuklara mürebbiyelik yapmaya başlar.
Burada Bay Rochester’la karşılaşan Jane Eyre, gitgide büyüyen bir dostluğun ardından ona aşık olduğunu fark eder. Nihayet aradığı mutluluğu bulduğunu sanan Jane Eyre'in sevinmesi için henüz çok erkendir. Sonsuza dek süreceğini düşündüğü bu mutluluk Bay Rochester'ın korkunç sırrıyla yerle bir mi olacaktır?
Erkek egemen bir toplumda kadının tek başına ayakta kalabileceğini kanıtlamak için savaşan Jane Eyre'nin macerası, Charlotte Bronte'nin feminist edebiyatın en önemli klasiklerinden biri sayılan aynı isimli eserinden bu sefer Moira Buffini tarafından uyarlandı. Yönetmen koltuğunda kısa filmleriyle bilinen Cary Fukunaga otururken, başroldeki Jane Eyre'i ise yakın zamanda İki Kadın Bir Erkek, Restless gibi yapımlardaki başarılı performansıyla seyrettiğimiz Mia Wasikowska canlandırıyor.
Büyük bir servet sahibi olan Bay Jarndyce vefat ettikten sonra tüm mal varlığı için iki varis belirlenir. Mahkeme sonuçlanınca iki varisten biri tüm servetin sahibi olacaktır. Bu süreçte ikisi de Bay Jarndyce’ın sahibi olduğu ve içinde akrabası John Jarndyce’ın kaldığı Bleak House’da kalacaktır. Ancak bu heybetli köşk içinde yaşayan herkesin mahkum olmasına neden olur.
War & Peace, Napolyon'un en parlak dönemini yaşadığı sırada büyük bir çöküntü ile yüz yüze kalan beş büyük Rus ailenin hayatını konu alıyor.
Nessa ve Ephra çocukken babalarının ölümüne tanıklık eden iki kardeştir. Kardeşler yıllar sonra siyonist bir silah tedarikçisi olan babalarının şirketini devralır fakat şirketin amacını değiştirirler. Silahlanma yerine iletişim ağı oluşturarak ülkeler arası bilgi akışı sağlamaya başlarlar. Yaptıkları iş yüzünden politik bakımdan oldukça karmaşık bir dünyanın içine düşerler. Hugo Blick’in senaryosunu kaleme aldığı dizinin oyuncu kadrosunda Maggie Gyllenhaal, Andrew Buchan, Lubna Azabal, Katherine Parkinson gibi isimler yer alıyor.
İsveçli olan John River, Londra’da çalışan başarılı bir dedektiftir. Ortağı Stevie ile birlikte çalışan John, gecesini gündüzüne katıp katilleri bulmaya çalışır. Fakat Stevie bir cinayete kurban gittiğinde bu John için büyük bir yıkım olur. Kendi davalarını çözmenin yanı sıra ortağının katillerini bulmaya çalışan John faklı çalışan zihni nedeniyle ölen ortağını görmeye ve ondan yardım almaya devam eder.
1939 yılında birbirini tanımayan 10 yabancı, gizemli bir ev sahibi tarafından İngiltere'nin güneyindeki Devon sahili yakınlarında izole bir yer olan Soldier Adası’na davet edilir. İnsanlar bir bot aracılığıyla adaya ulaşırlar ancak ev sahipleri ortada yoktur. Ev sahibinin daha sonra katılacağını düşünen konuklar, birbirlerini tanımaya başlar. Ancak bir süre sonra konuklar gizemli bir şekilde ortadan kaybolmaya başlar ve çok geçmeden aralarında bir katil olduğu anlaşılır.
2. Dünya Savaşı’nın kara günlerinde, arkadaş olmaya çalışan iki çocuğun hikayesi. 8 yaşındaki Bruno ailesiyle Berlin'den ayrılır ve Polonya'da yaşamaya başlar. Babasının işi için taşındıkları bu yerde bir de arkadaş edinir. Arkadaşı tellerin arkasında kalan bir Yahudi'dir.
Bruno'nun yaşadığı yer, 1.5 milyon Yahudi'nin öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampının bitişiğindedir. Oğlunun tellerin ardında yaşananlarla ilgili gerçeği öğreneceğinden kaygılanan Bruno'nun annesiyse oğlunu bu ’’arkadaş’’lıktan korumaya çalışır.
John Boyne’un dünya çapında güzel eleştiriler alan aynı adlı romanından uyarlanan film, tarihin acıyla dolu anısını küçük bir çocuğun gözünden hatırlatarak, masumiyet ve insanlık dehşetini zarif bir dille beyazperdeye yansıtıyor.
Londra'da yaşayan Kamboçyalı bir kadın, oğlunun ani ölümüyle yıkılır ve hayattayken tanıyamadığı çocuğunu, kaybettikten sonra tanımaya karar verir. Yıkıma uğrayan aile, bir yandan acılarını aşmaya çalışırken diğer yandan da yakınlarını toparlamanın telaşındadır. Kadın, oğlunu anlamak için çıktığı bu yolculukta bir gün beklenmedik bir misafirle karşılaşır. Oğlunun geçmişte güçlü hisler paylaştığı eski bir arkadaşı ortaya çıkar ve anneye bu yolculuğunda yardımcı olmaya başlar. Kadın oğlunun kendilerinden sakladığı bu gerçekle başlarda yüzleşemese de zamanla ikisi de sevdikleri bir insanı kaybetmiş olmanın ortak noktasında bir araya gelirler ve dillerini bilmeseler de yaslarının üstesinden gelmek için birbirlerine yardım etmeye başlarlar.
19. yüzyılda Wessex'in kasabalarından birindeyiz. Bilindiği gibi o dönemde kadınların 19. yüzyılda davranış biçimlerini kısıtlayan bir sürü kural var fakat genç Batsheba bu kuralların hiçbirine önem vermeyerek kendi istediği gibi özgür bir hayat yaşamanın peşinde. Tabi bulundukları çevre için oldukça alışılmışın dışında bir hayat sürüyor. Kendi hayatını bu özgürlükle yaşarken de ona aşık olan üç farklı adamın hayatlarını alt üst ediyor.
Filmin yönetmenliğini Thomas Vinterberg yapıyor. Başrolleri ise, Carey Mulligan, Juno Temple, Michael Sheen, Matthias Schoenaerts paylaşıyor.
and then there were none'ı aradı gözlerim.. gerilimi iliklerinize kadar hissedeceğiniz romanın aynı hislerle ekrana aktarılması her işte olmayan bir başarı. herkese önerdiğim üç bölümlük dizi kaç kere izlediğimi hatırlamıyorum
Killing Eve şiddetle tavsiye ederim. İlk iki sezonu su gibi akıp gidiyor zaten.