Hayatını insanları suistimal ederek sürdürmeye alışmış insanların içinde yaşıyoruz...
Hayatını insanları suistimal ederek sürdürmeye alışmış insanların içinde yaşıyoruz...
Her sıkıştığında yalan söyleyebilenler... Kolayca, pişkince, hiç çekinmeden sırf o an içinde bulunduğu sıkışıklıktan kurtulabilmek için bunu yapabilenler... Sadece ve sadece o an içinde bulunduğu zor durumu geçiştirebilmek için ona inanmaya ve onu sevmeye karar vermiş bir insanı suistimal edenler.
Ancak insanları üzdüğünü yüzlerinde görerek kendisini iyi hissedebilen insanlar. Acizlikten değil kötü kalplilik yüzünden... Onları seven insanların kıvranmalarını görüp kendilerini güçlü hisseden, bundan sadistçe zevk alabilen çift veya çok kişilikli duygu vampirleri onlar.
Bir türlü kendisini tatmin edebilmeyi becerememiş, hayattaki hedeflerini tutturamadığı ve arzu ettiği statüyü yakalayamadığı için, heyecanı insanları aldatmakta arayanlar... Aldatmak onlar için bir kaçış yolu, kendilerinden. Her seferinde içinde bulunduğu şartlardan ötürü hiç istemediği bir ilişkinin içinde olduğunu söyleyip sonra yalanlarıyla insanların hayatını karartan insanlar onlar.
Sizi insan yerine koymayan, hak ettiğiniz asgari saygıyı bile size çok gören, tüm iyi niyetinizi tüketenler. Bu insanların ortak özelliği özensiz olmaları. Onlara şekil meraklısı olmadığınızı, önemli olanın onların gözünde özeni hak ettiğinizi göstermenizi beklediğinizi anlatabilmenin imkansız olduğu insanlar onlar.
Sorumluluk almaktan kaçınan; ilişkinin avantajlarını, faydalarını, güzelliklerini isteyip sorumluluklarından kaçanlar. Bu yaptıklarının bir tür bencillik olduğunu, sorumsuzluğun bedelini karşısındakinin ödediğini görmekten kaçınan, çoğu zaman da bunları anlatmaya çalıştığınızda anlamsız ifadelerle suratınıza bakan veya mızmızlanan insanlar onlar.
Çabuk sinirlenen, sinirlendiğinde birden her türlü küfürü savurabilen, psikolojik şiddet uygulamaktan çekinmeyen insanlar. O küfürleri kafanıza çivi gibi çakan, küfürler yoluyla karşısındakini sindirmeye, dersini veremeye, üstünlük kurmaya çalışan teşhissiz hastalar onlar.
Özel hayata saygı kisvesi altında sosyal medya mecralarında sürekli flörtleşme bağımlısı olduğunu inkar ederek sizi itenler. Sanki içinde flörtleşme veya aldatma olmayan kişisel yazışmaların görülmesinde bir mahzur varmış gibi bu bahaneyi kullanmaktan çekinmeyen flörtöz doyumsuzlar onlar.
Hangi ilişkinin içerisinde olurlarlarsa olsunlar bir türlü sosyal doyumsuzluklarını gideremeyen, hayattan ve sorumluluk üstenmekten kaçışı internet bağımlılığıyla sağlayanlar. Uyku düzensizliği, geç yatıp geç kalkmak en belirgin özellikleridir. Solipsist (Ben neredeysem dünyanın merkezi orası anlayışı) olduklarını inkar eden insanlar onlar.
Hafta içi yoğun çalışan ve ancak hafta sonu kendisine gerçekten vakit ayırabilenlerin karşısında hımbıllıklarını dinlenme olarak satanlar. Eğer zerre kadar saygısı olsaydı karşısındakine, onun nefes alabileceği hafta sonlarında farklı, insani, güzel etkinlikleri beraber deneyimlemenin önemine ve bunun saygı da olduğuna inanırlardı. Ne kendilerine ne de karşısındakine hiçbir yararı olmayan insanlar onlar.
Özensizliğin hayatın sadece bir alanında değil, her alanında kendisini yeniden ürettiğini bir türlü anlayamayan insanlar.
Yükselme anlarında söz veya sözler vermeye yatkın ama bu sözlerini sürekli unutan, ataletle yapması gerekeni yapmayan insanlar. Hayatının her alanında görebileceğiniz disiplinsizliği yüzünden çok küçük sözler bile olsa bunları tutmayı, gerçekleştirmeyi hep ıskalayan bir karakterleri vardır. Kendilerine verdiği sözleri bile tutamayan aciz insanlar onlar.
Kendisini nasıl lanse ederse etsin, insanların yanında nasıl davranırsa davransın içinden her an bir hayvan çıkabilen, o hayvanı size kusabilenler. Öfke kontrolü problemi olan, sizi her an her şeyle suçlayarak tehdit edebilen, sinir krizlerine giren insanlar onlar. Sorsan kadına yönelik şiddeti eleştiren ama bu şiddetle sizi hedef alması bir an gözünün dönmesine bakan adi, rezil, aşağılık insanlar.
Elbette savurganlığa övgü değil. Elbette herkes kendi bütçesi etrafında yaşar. Elbette herkes zor şartlarda yaşıyor. Ancak bu cimriliğiyle, en ufak (gerçekten ufak) harcamada bile konuşmayı, bunun lafını sözünü yapmayı adet edinmiş, yaptığı harcamaları diline dolamaktan çekinmeyen, cimri olmadığını da yaptığı harcamaları hatırlatarak ispat etmeye çalışan, aslında sevdiği parası değil kendisi olan karşısındaki ile kendi çıkarları arasında kalın çizgiler çeken insanlar onlar.
Ne söylerseniz söyleyin, hangi yapıcı eleştiriyi yaparsanız yapın sizin söylediğinizi 'Onu asıl sen yapıyorsun' diyerek karşılayan, her türlü sorun va tartışmada sürekli karşısındakini suçlayan, hatayı hep ona yükleyen, kendisini eleştirmeyi, özeleştiri yapmayı bilmeyen mızıkçılar onlar.
Ne kendisine ne de bir başkasına hiçbir faydası olmayanlar. Sürekli hayaller içinde yaşayan ancak bu hayalleri gerçekleştirmek için kılını kıpırdatmayan, buğulu ses tonuyla tribal konuşmalar yapmaya meraklı atsan atılmaz satsan satılmaz ataletler içinde yaşayan renksiz, kokusuz, görüntü var ses yok, ses var görüntü yok tipler onlar.
Sizleri çevresiyle tanıştırma konusunda isteksiz, izolasyoncu insanlar. Kendi özel hayatına ve ailesine çok önem verdiğini durmaksızın söyleyip sizi o çemberin içine almayan, hastaneye sizi tek başına yollayıp annesi dolma yaptım dese helikopter kiralayıp koşan olgunlaşmamış insanlar onlar.
Her hatasında salya sümük olup yalvaran ama hatalarını düzeltip değiştirmek bir yana sürekli tekrarlayan, her affettiğinizde affedilmenin rahatlığıyla birkaç gün içinde eski tas eski hamama dönen, buna itiraz edip gitmeye kalktığınızda yine selpaklardan selpak beğenip komalara giren garip bir şimdiki zaman kipinde yaşayan geleceksiz, umarsız insanlar onlar.