Christopher Nolan’nın uzun zamandır beklediğim filmi Oppenheimer’ı izlerken “atom bombasının babası” ile (ikimizin de Cambridge’de okumuş olması dışında) ortak bir noktamız olduğunu keşfedeceğimi hiç düşünmemiştim. Varmış: T.S. Eliot ve John Donne hayranlığımız. Eve gelir gelmez şiir kitaplarımı açtım ve Oppenheimer’ın onlardan nasıl ilham aldığını anlamaya, bağlantılar kurmaya çalışarak filmde bahsi geçen dizeleri yeniden okudum. Hepsinde ortak bir tema vardı: yok olup yeniden doğmak.
Dün akşam Barefoot gen anime filmini izlerken türlü türlü küfür ve beddualardan nasibini aldı, anime olmasına rağmen hüngür hüngür ağlattı o insanların hâli. Gerekçe ne olursa olsun - yıkım, yeniden doğuş cart curt- milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş zavallı bı dâhi!