Kahraman Güler Yazio: İçimizdeki Dışarıya Aynı Renkte Çıkar mı?: Duyguları İfade Etmek

Nasıl cesaret edilir? Sevmeye, söylemeye ve hatta bunu kabul etmeye. Öğrenilebilir mi peki bütün bunları söylemek, nasıl anlatacağız kendimizi ve hatta nasıl anlayacağız ne hissettiğimizi? Mutluluk, öfke, hüzün gibi yoğun duyguları hissetmek daha kolay, ya hissedemediklerimiz? Bastırdıklarımız ve bastıramadıklarımız ne olacak?

Varlığından haberimiz dahi olmayan duyguları ifade etmek zamanla bir olasılık haline nasıl gelir ki?

İnsanın bu hayatta çözmesi gereken bilmecelerden belki de sadece birisi bu.

Duygularımızı ertelediğimizde ya da görmezden geldiğimizde daha kolay olacak zannedebiliriz. Ancak varlığı kabul edilmeyen duygular yok olmakla kalmayıp, bir de üstüne kontrolü elimizden alıp çıkmazlara götürebilirler. Öfke örneğin, bu duyguyu sıkça yaşayan birisi öfkeli olduğunu kabul etmez ve sorunu hep dışarda ararsa duygunun kaybolması mümkün değildir. Hatta öfkesinin yıkıp geçtiği insanlar ondan uzaklaşabilir. Bu da yaşanan duygunun daha da güçlenmesine, kontrolünün zorlaşmasına sebep olabilir. Ama unutmamak gerekir ki her şeyin bir miktarı iyidir, öfkenin de..

Çok açıktır ki, insan duyguları olan bir varlıktır. Duygular, düşünceleri oluşturur ve zamanla davranışlara dönüşür, bazı düşünceler de yeni olumsuz duygular yaratabilir. Olumlu ve genel itibariyle mutluluk verici birçok duygu yaşarız. Sevgi, heyecan, cesaret, güven, keyif ve huzur gibi duygular olumlu duygular arasında yer alır. Bu olumlu duyguları yaşamak, bize bu duyguları hissettiren senaryoların içinde olmak, istenilen bir durumdur.

Ancak kaygı, korku, utanç, bıkkınlık ve nefret gibi olumsuz duygular da bizlerin zaman zaman yaşayabileceği duygular olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu duyguları reddetmek ve elimizde olsa hiç hissetmemek isteyebiliriz. Ancak bu, çok da işlevsel bir tercih olmayabilir. Bazen iyi ve kötü duygular birbirine karışır, günlük yaşamda dengemizi bozarlar. Gelin beraber bir düşünelim;

Örneğin, insanların onunla alay ettiğini düşünen ve öfkelenen birisi bunun sonucunda etrafına zarar verebilir.

İnsanların onu sevmediğini düşünen birisi, kendini mutsuz hissedebilir ve sosyal hayata atılmaktan geri durabilir. Duyguların bizleri etkilediği örnekler yazmakla bitmez. İstediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Fakat yine de duygular bizi yorsa bile yoklukları daha zarar verici olabilir. Öfkeyi, hüznü hissetmemek kulağa güzel bir seçenek gibi gelse bile, olumsuz duygulara da en az olumlu, mutluluk verici duygular kadar ihtiyacımız vardır. Çünkü duygulardan yoksun olmak, kendini ifade edebilmenin önüne geçer. Kişisel sınırlarımız geçildiğinde gerilebilir, kızabiliriz. Bu durum bizi, sınırlarımızı karşı tarafa açıklama amacıyla harekete geçirecektir. Ya da değer verdiğimiz bir insanla aramız iyi olmadığı zaman hissedilen hüzün, sosyal ilişkimizi düzeltmek için bizi tetikleyecek, ilişkimizi toparlayabilmek adına harekete geçmemize neden olacaktır.

Buradan çıkarılacak sonuçları şöyle sıralayabiliriz;

· Bireyin ilk etapta duyguyu tanıması ve kendisinde aktif olan duyguları ayırt etmesi gerekir.

· Duygular, düşünce ve davranışları etkileyen bir ruh halidir.

· Duygulara sihirli bir el değerek onları bir anda yok edemez.

· Pozitif duygular kadar negatif duygular da kullanışlı olabilir. Önemli olan onlarla nasıl baş edeceğimizi bilmektir.

· Duygularla baş etmek için öncelikle varlıklarını kabul etmek gerekir.

· Hissedilen ancak inkâr edilen duygular ortadan kaybolmaz ve inkâr, duygular üzerindeki kontrol gücümüzü zayıflatarak içinde bulunulan durumu daha da zorlaştırabilir.

Duygular Sağlıklı Nasıl İfade Edilebilir?

Duygunuzu ifade edemiyorsanız yoğun bir inkâr içinde olabilirsiniz. Öncelikle sakin olun ve derin bir nefes alın. Duygularınızı ifade etmekten sizi alı koyan şeyin ne olduğunu bir düşünelim. Hissettiklerinizi söylediğinizde reddedilmekten “korkuyor” olabilirsiniz. Belki de söylediklerinizin önemsenmeyeceği düşüncesi sizi “kaygılandırıyor” olabilir. Kim bilir belki de duygularınızı ifade etme fikri size çok yabancı çünkü, büyürken hiç buna teşvik edilmediniz. Bu yüzden kendini ifade etme fikri dahi sizde “şaşkınlık” hissi uyandırıyor olabilir. Sizlerin de gördüğü gibi esas duygularımızı ifade etmekte zorlandığımız zaman bile duygular peşimizi bırakmıyor. Üstüne bir yenisi daha eklendikçe ekleniyor. Öyleyse bence duygulardan kaçmak mümkün değil diyebiliriz. Gelin en iyisi biz bu duyguları nasıl ifade ederiz onu konuşalım.

Duygular, çoğu zaman bedenimizde tepkilere yol açarlar. Heyecanlanınca midemiz ağrır, korkunca kalbimiz çarpar, utanınca yüzümüz kızarır, neşeli olunca gülümseriz. Elbette ki bu tepkiler kişiden kişiye farklılık göstermektedirler. Bize ait olan tepkileri gözlemlemek ve kabul etmek, duyguların yaratabileceği etkileri kabullenmek için iyi bir adımdır. Bu nedenle duyguların, bedenimizde yarattığı etkilere kulak vermek faydalı olacaktır. Bu etkileri de kabullendik. Sırada ne var?

Hissettiğimiz duyguların bizde yarattığı etkiyi nasıl dışa vurduğumuz, aslında o duyguyla baş etme yöntemimizi de anlatıyor. Öfkelenince sakin kalmak için kendimize zaman mı veriyoruz yoksa etrafımıza zarar mı veriyoruz? Hüzünlenince toparlanmak için çaba mı gösteriyoruz yoksa hüznün bizi içine çekmesine izin mi veriyoruz? Ya da mutlu olduğumuzda bunu doyasıya yaşamak için kendimize fırsat mı veriyoruz yoksa her an ters bir şey olabilir diye düşünüp andan uzaklaşıyor muyuz? Tüm bunlar duygularımızın bir çeşit ifade biçimi aslında. Belirli davranışlarla bir şekilde kendimizi ifade ederken, bu ifadeyi cümlelere dökmek konusunda sorun yaşıyor olabiliriz. Yine de unutmamak gerekir ki, duygular bedenin içine sıkışıp kalırsa, çatlaktan sızan su damlası misali mutlaka bir ara bir yolunu bulup dışarıya çıkacaktır. Ancak bu sefer ne zaman bunun olacağı konusunda çok da bir kontrolünüz olmayabilir. En iyisi, kontrol bizdeyken bunu cümlelere dökmek. Verdiğiniz tepkilerden memnun değilseniz kendinize, “nasıl bir tepkinin daha ideal olabileceği” sorusunu yöneltebilir, iç dünyanıza küçük bir bakış atmayı deneyebilirsiniz.

Kelimeler, onları kullanma biçimimize göre sıradan ya da sihirli bir hal alabilir.

İnsan bazen kendini doğru ifade etmeye çalışırken o kadar zorluyor ki, kelimeler başkasını memnun etmeye çalışırken, çıktığı bedenin ruhunu da çoktan terk etmiş oluyor. Kendini ifade ederken yolundan sapan insan da cesaret kaybı yaşayabiliyor ya da hevesi kaçabiliyor. Ama unutmamak gerekir ki, içimizdeki ışık ancak kendi kelimelerimizle dışarıya çıkabilir. Dünyayı mutlu etmeye odaklandığımızda kendimize geç kalabilir, hissettiklerimize karşı duyu kaybı yaşayabiliriz. Duygularınızı ifade ederken söylemek istedikleriniz ve söyledikleriniz arasındaki fark sizi rahatsız ediyorsa, kendinizi ifade ederken yanında en rahat hissettiğiniz insanla nasıl konuştuğunuzu düşünmek faydalı olabilir. Hatta bu konudaki fikirlerinizi onunla paylaşmayı deneyebilirsiniz.

Kendimize not: Bazı anlarda insan, kendini dışardaki bir göz kadar iyi göremeyebilir. İç görünüzü artırmak için fikrine güvendiğiniz birine sizinle ilgili düşüncelerini sorabilirsiniz. Hepimiz insanız ve herkes bazen güzel şeyler duymak için önem verdiği insanlara dönebilir ve bu tamamen normal bir durumdur.

Tüm bunlara rağmen yakınınız tarafından da yargılanabileceğinizi, yanlış anlaşılabileceğinizi ya da kendinizi yanlış ifade edeceğinizi düşünüyor olabilir, bu konuda kaygı yaşıyor olabilirsiniz. Öncelikle, kaygının yoğunluğunu azaltarak işe başlamak gerekir.  Bu kaygının altında yer alan sebepler bulunmalı, üzerinde çalışılmalıdır ve insanların, benzer sorunları farklı sebeplerden geliştirmiş olabileceği unutulmamalıdır. Kendinizi, yapıcı eleştirilerinizi ifade etmeye çalışırken dahi zorlanırken bulabilir ve bununla nasıl başa çıkacağınızı düşünürken bile kaygılanıyor da olabilirsiniz. Eğer kendi tepkileriniz üzerinde düşünmek ve bunu yakın gördüğünüz insanlarla paylaşmakta zorlanıyorsanız, duygularınızın size ait olduğu ve dışarıyı memnun etmek zorunda olmadığınıza dair bir inancı içselleştirmek sizin için bu yazıyı okuyup bitirmek kadar kolay değilse, bir uzman yardımına başvurmak ve sorunlarınızın çözümü için kendinize fırsat vermek faydalı olacaktır.

Renklerimizin daha da çoğalması dileğiyle..

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: "Kendi İcat Ettiğin Laikliği Bana Dayatıyorsun"
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı