Kahraman Güler Yazio: Herkes Biraz Normaldir Çoğunlukla Anormal: Bir Şey Olma Telaşının Hiçbir Şeye Dönüşmesi

İçinizdeki anormal normali bulmaya çalışmak yapılabilecek en havalı iştir. 

İnsan olmak aramak mı? Anlamak mı? Bir norma sığmak mümkün mü? Kim bu normal insan? Normu kim belirliyor? Kendi normlarımızı belirleyebiliyor muyuz? 

Normal insan kavramı herkese göre değişecektir ama normal insanı az çok tanımlayacak olursak içinde bulunduğu toplumsal koşullara uyum sağlayabilen bazen kendi olmayı geri plana atabilen özellikleri taşıması gerekmektedir. Ben ve diğerleri arasında doğru yerde durabilendir. Bir örnek doğru yer: kendi mutluluğum için bir sevgiliye ihtiyacım var ama onunda mutluluğa ihtiyacı var. Birbirinin iyiliği olmak. 

Dünyanın neresine giderseniz gidin Maslow’un da bahsettiği gibi insanların temel evrensel ihtiyaçları vardır. Maslow’a göre insanların temel evrensel ihtiyaçları nefes almak,  boşaltım, uyku, yemek, içmek, cinsellik daha sonra bunları güvenlik vs takip eder. Bir insan temel evrensel ihtiyaçlarını karşılamadığı sürece gidebildiği tüm noktada eksiktir.  Toplumla savaşını bitirmediği müddetçe de aynı eksikliğin içinde kalır. Normal insan kendi ihtiyaçlarını reddetmeyendir. Bağlanma ihtiyacı buna gruplara bağlanma ihtiyacı da dahil, özerklik ihtiyacı, ifade ihtiyacı, spontan olma ihtiyacı, doğru sınırları öğrenme ihtiyacı. Aslında köşemdeki ilk yazımda biraz değinmiştim. Ama yine de bu kavram değişkendir.

Normal insan kavramını en çok tartışan kişi Michel Foucault’dur. Neden hepimiz bir çerçeveye sığmak zorundayız? Çerçeveyi kim ve neler belirliyor?

Foucault normal insan kurgudur derken bize aynı zamansa kurgunun sahibinin kim olduğunu ve kim olması gerektiğini de sorgulatıyor. Kurguyu kim yapıyor? Biz mi yapıyoruz, içinde bulunduğumuz toplumsal koşullar mı? Eğer ki kurgu ise yeniden dönüşmek mümkün, kendi kurgunla dirilmek mümkün. Kendi gerçeğimize dönerek uzaktan bakmaktan vazgeçerek dirilmek mümkün. Ne varsa ne yoksa, neyse her neyse hayatındaki kabullen, sonra başla. Gerçek değişimler kabulle başlar. Belki norm yeniden tanımlanır. Yoksa koşulların insanı kalmaya devam ederiz. 

Bu konuyla ilgili Karl Marx’ın da sözü bir sözü var. İnsan zihni, içinde bulunduğu toplumsal koşullardan bağımsız değildir. Zihin koşullar içinde şekillenir ve çok az zihin koşulları aşar ve koşul olur. Koşul olmayanlar içinde bulunduğu toplumsal koşulları ancak ve ancak toplumsal koşulların verdiği çerçevede değiştirip dönüştürüp eleştirebilir. 

Foucault’ya dönecek olursak kurgulanmış insan neden normal insan normların kaynağı içsel deneyimlerimiz yoksa dayatılanlar mı? Duygularım, arzularım, istekler, toplumsal değer yargıları, cinsiyet, kadın olmak, erkek olmak diğer cinsiyetler, düşünce biçimi, hayata bakış biçimi önemlidir bu noktada ve daha da zoru bunların durumlara göre değişen müthiş dengesini yakalamak insanı ideal insana yakınlaştırabilir. Bunları yine kendi normlarıma göre yazıyorum unutmayın sizinkiler farklı olabilir ama ihtiyaçlarımız yaklaşık benzer. Peki norm ne? Halen karışık. Galiba normu şöyle tanımlayabiliriz tabi ki bu kendi tanımlarımız içinde bulunduğumuz toplumsal koşulları tanımlamamız gerekir. Kişinin bireyselliği ve toplumsal koşullar arasında denge kurması gerekmektedir. Gerçekten birey kendini tanımlarken değiştiremediği veya değiştirmek istemediği şeyler vardır ama insan mutlak ve mutlak surette içinde bulunduğu koşulları ve kendini anlamak zorundadır.  Peyami Safa “suçlamak anlamaktan daha kolaydır çünkü anlarsan değişmen gerekir” diyor.  Anlamak sorumluluk getirir. Anlarsan kendi normun olursun. 

Normalleşme beden ve ruhsal aygıt arasındaki uyumsuzluğun minimalize edilmiş halidir. Ruhsal aygıttan daha sonra bahsedeceğim. 

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Bakanlığın Gıda İfşaları Devam Ederken En Fazla At ve Eşek Etinin Satıldığı Şehirler Belli Oldu
Serdal Adalı, Ricardo Quaresma'ya Jübile Yaptıracağı Tarihi Açıkladı
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var