Kahraman Güler Yazio: Memnuniyetsizlik

'Beraberlerinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız.'

-Arthur Schopenhauer

1- Memnuniyetsizlik Duygusunun Doğuşu/Arzu Nesnesi

İnsanoğlu dünyaya gözlerini açıp kendi ile ilgili bir fikir edinmeye başladığı andan itibaren memnuniyetsizlik duygusunun küçük belirteçleriyle karşılaşır. Bu durumu tanımlamak için öncelikle Lacan’ın arzu nesnesi kavramına değinmemizde fayda olacaktır. “Objet Petit A” olarak isimlendirilen bu kavram kelime anlamıyla “küçük diğer öteki” olarak çevrilse de fiziki bir gerçekliği bulunmamaktadır. Lacan da bu noktada arzunun fantezideki dayanağının kişinin arzusunun imgesinde görülemeyeceğini söyler. Fakat bu nesnenin elbette dış dünya ile etkileşimi ve ilişkisi bulunur, çünkü ancak insanın varlığı ile var olabilmektedir. Zaten kişilerin memnuniyetsizlik duygusunun altında yatan temel dayanak da varlığı itibarıyla mahkum olduğu bu “öteki” algısıdır. Bu algı bizim memnun olma duygumuzun arkasından sürekli çekiştiren bir çocuk gibidir. En mutlu halimizde dahi daima yakaladığımız küçük huzursuzluk içerisine sürüklenmemize sebep olur.

İhtiyaçtan ziyade tam bir dürtü tatmini hali için Lacan, “jouissance” kavramını kullanmıştır. Buna örnek olarak her ihtiyacı, dürtüsü öteki tarafından anında karşılanan yenidoğanları verebiliriz. “Jouissance” içinde acı barındıran bir haz halidir. Doğduğumuzda bir tahtta oturan, etrafı hizmetçileriyle çevrilmiş kral ya da kraliçeden tek farkımız henüz ne istediğimizi dil ile ifade edemememizdir. Bir haz denizi içinde sürüklenerek yetişen canlı, dil gelişimini tamamlayıp sosyal hayatın içinde var olmaya başladıkça sudan çıkmış bir balık, tahtı alınmış bir kral gibi kaybettiği dünyasını düşler durur. İşte bir parçamızın eksik olduğu hissini yaratan, hazzın sonunun acıya çıkışındaki etken, “Objet Petit a”, da budur. Hedeflediğimiz şeye ulaştığımızda yaşadığımız hayal kırıklığı da bu noktada karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlunun elde etmeyi arzuladığı her şey elde etme yoluna girildiğinde değişip dönüşerek yeni ve üst bir varlık kazanmaktadır. Bu varlık ya kişinin elinden kayıp gitmekte ya da kişinin bizzat kendisi bu varlığı fırlatıp atmaktadır. Ötekinin arzusuyla meşgul olmak kişinin memnuniyetsizliğini sürekli besler.

2- Memnuniyet(siz)liği Anlamak / Anda kalmak

“Dün ve yarın yok. Geçmiş hatıralar ve gelecek özlemler yalnızca memnuniyetsizlik yaratır. Zihinsel sükûnete giden yol şu anı gözlemekte ve farkındalığımızdan oluşan nehirde rahatsız edilmeden akıp gitmesine izin vermekte yatar.”

 -Irvin D. Yalom

2.1 Kişinin Kendisine/Yaşantısına Karşı Duyduğu Memnuniyetsizlik

Mutluluk her bireyin ulaşmayı arzuladığı bir duygudur. Fakat saplantılı bir şekilde mutluluğu aramanın tatminsizliğimizdeki rolü çok büyüktür. Mutlu olunan an durup bu anın farkındalığına ulaşmayı çoğu zaman atlarız. Özellikle bu durum, erken dönemde şekillenen uyumsuz şemalarımızdan biri olan “Yüksek Standartlar” şeması ile sıkı bir ilişki içindedir. Bu şemaya sahip bireyler kazandıkları hiçbir başarıdan memnuniyet duyamaz, hemen o yolda olma haline, daha iyinin peşinden koşma deneyimine sarılmak isterler. Kişilerin kendileriyle ilgili acımasız beklentiler içinde olması öylesine yıpratıcı bir hal alır ki, yaşamı bir maraton olarak algılar ve sona geldiklerinde ise hiç yaşayamamış olurlar. Elbette “daha iyisi” dürtümüzle barışık bir ilişki içindeysek onun bizi gerçekten başarılı ve sağlıklı bir bireye çevirmesini bekleyebiliriz. Potansiyelimiz dahilinde çabaladığımızda bizim de ulaşamayabileceğimiz bazı durumlar olduğunu kabullenmek, yerine göre “Adım hıdır, elimden gelen budur.” diyebilmek kişiyi çok rahatlatacak bir davranıştır.

Mutluluk genelde vadedilir, geleceğe dönük sözler, geçmişe dair derslerle yürünen ve durağı olmayan bu yolun üstünde sürekli ileri yönlü bir oku takip etmeniz söylenir. Aranan durak, memnuniyet duygusudur. Çünkü memnun olmak bir anlık duraklamayı ve anda olmayı gerektirir. Örneğin, kumar oynayan ve kaybetme örüntüsü içine giren bireyler bunun farkına varamazlar. Ulaşmayı diledikleri ödülün ellerinde tuttukları sopanın ucunda olduğunu düşünürler ve ulaşmak için kayıp peşinde koşup dururlar. Mutluluk da aynı şekilde elimizdeki sopanın ucuna bağlıdır ve bizi peşinden sürükler. Hiçbir yolu durmadan sonsuza dek yürümek mümkün değildir. Bu sebeple durup memnun olduğumuz o anları en azından karşılayabilmek gerekmektedir. Buna örnek olarak Nazım Hikmet’in Galip Ustası aklıma gelir hep;

“Galip Usta,

tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur:

Babam ellisinde öldü,

ben de böyle tez mi öleceğim?

diye düşündü

21 yaşındayken.

İşsiz kalırsam«diye düşündü

22 yaşında. «İşsiz kalırsam» diye düşündü

23 yaşında. «işsiz kalırsam» diye düşündü

24 yaşında.

Ve zaman zaman işsiz kalarak

İşsiz kalırsam» diye düşündü

50 yaşına kadar.

51 yaşında «İhtiyarladım. dedi

babamdan bir yıl fazla yaşadım.

Şimdi 52 yaşındadır.

İşsizdir.

Şimdi merdivenlerde durup

kaptırmış kafasını

düşüncelerin en tuhafına:

Kaç yaşında öleceğim?

Ölürken üzerimde yorgan olacak mı?

diye düşünüyor…”

Galip Usta hiç yaşamadan ihtiyarladı, buna rağmen hala ölümü üzerine düşünmektedir. Ne geçmiş ne de gelecekten fayda buldu, şimdiyi ise tatmadı hiç. Oturduğu yerden nefes nefese geçip gitmiş bir hayat…

2.2 Başkalarına Karşı Memnuniyetsizlik

Kişi yalnızca kendisine değil başkalarına da acımasız eleştirilerde bulunma eğiliminde olabilir. Etrafınızda kendini “dobra” olarak nitelendiren, ya da “ne yapsam beğendiremiyorum”, “sürekli bir kusur buluyor” dediğiniz insanlar muhakkak vardır. Bu insanların sosyal ilişkilerinde başarılı olması zor olduğu gibi, bu tavırlarının altında ya narsistik bir tutum ya da derin kusurluluk hissiyatı yatmaktadır. Kişi sürekli haklı olduğu fikrinde olup kendi zihninde kurduğu şey dışındaki hiçbir geri bildirimden memnun olmaz ya da öyle kusurlu hissetmektedir ki bunu saklamanın yolunu başkalarının kusurları gölgesine saklanmakta bulmuştur. Hayatınızdaki enerjinizi ve özgüveninizi zedeleyici davranışlar sergileyen bu insanları düzeltmekle görevli değilsiniz, eğer bir kişiye yapraklarınızın değmesini istemiyorsanız gölgenizde kendilerine sahte benlikler oluşturmalarına da izin vermeyin.

3- Neden Memnun Olmayız?

İlk bölümde değindiğimiz yaklaşımın yanı sıra memnuniyetsizlik üzerine eklenebilecek birçok fikir vardır. “Neden mutlu olamıyorum?” sorusunun cevabına baktığımızda, karşımıza birden fazla, fakat benzer noktalara değinen cevaplar kümesi çıkmaktadır. Neugarten tarafından yapılan araştırma sonucunda yaşam memnuniyeti 5 temel maddede toplanmıştır.

A- Zevk Alma ve İlgisizlik

Her insanın hayata baktığı pencere farklı manzaralar içermektedir. Bu sebeple de zevk alınan ya da ilgi duyulan şeyler de değişkenlik gösterir. Bu temelde asıl olan şey, kişinin uğraşının ne olduğu değil her ne yapıyorsa ona duyduğu ilgi ve bundan aldığı zevktir. Örneğin mesleklerinden memnun olan insanların başarı elde etmeleri daha olasıdır. Memnuniyet duygusu bu şekilde oluşmaktadır.

B- Kararlılık ve Cesaret

Yaşam, sorumluluk alarak ilerlediğimiz bir yoldur. İnsanların sorumlulukları karşısında verdikleri tepkiler de memnuniyetleri ile ilişkilidir. Hepimiz birtakım zorluklar ile karşılaşırız fakat baş etme yollarımız çeşitlidir. Zorluklar karşısında sorumluluk alıp kararlı bir biçimde üzerine gitmek cesaret gerektirir. Her zorluk aşılamasa da verilen çaba sonucu muhakkak bir yol kat edilir.

C- İstenilen Ve Elde Edilenler Arasındaki Uyum

İlk bölümde de değindiğimiz üzere bu madde kişinin hayal kırıklıklarıyla ilişkilendirilebilir. Hayat boyu bir şeyleri ister, elde etmeye çabalar, elde ettiğimiz takdirde de bir tatmin duygusu yakalarız. Fakat ulaşamadığımız her hedef de bizde memnuniyetsizlik yaratmaktadır. Bu sebeple yaşamdan memnuniyet duyma hali amaçların ve eldekilerin birbirini karşılamasıyla mümkün olabilecektir. Dikkat edeceğimiz nokta kendimizi ulu ve her şeye gücü yeten bir varlık olarak görmektense hayallerimizi yüksek, hedeflerimizi ise gerçekçi şekilde belirleyerek elimizden geleni ortaya koyabilmektir. Hep daha fazlasını istediğimizde hiçbir zaman hedef noktasına ulaşamayacağımızı bilmeliyiz, çünkü bu durumda hedef sürekli değişip dönüşen bir hal almaktadır.

D- Benlik Kavramı

Benlik denildiğinde zihnimizde öncelikli olarak oluşan psikolojik ve sosyal özelliklerimizden ziyade insanoğlu kendini fiziksel durumuyla da değerlendirmeye meyillidir. Burada bahsedilen benlik, kişinin görünüşü ile alakalıdır. Dış görünüşünden memnun olmayan birinin yaşam memnuniyetinin de düştüğü görülmektedir.

E- Ruh Hali

Hayat, mutluluk ve mutsuzluk arasında havada dönüp durarak uçuşan bir kuş tüyü gibi gidip gelir. Kimi zaman rüzgarla yükselip kimi zaman da yerleri süpürebilir. Elbette ruh halimizin memnuniyetimizle çok sıkı bir ilişkisi bulunmaktadır. Olumlu ruh durumları deneyimlediğimizde hissettiğimiz tatmin duygusunun buradaki yeri anlaşılırdır.

4- Matematikte ve Hayatımızdaki “Sonsuz Küçükler”

Tabakta son kalan kurabiyeyi yemekten çekiniyor musunuz? Sizden sonra bir başkası gelir diye kurabiyeyi yarıya bölüp kalanını tabağa geri mi koyarsınız? Peki sizden sonra gelen herkes aynısını yaparsa kurabiye en fazla ne kadar bölünebilir? İşte sonsuz küçükler kavramına göre tek kalan kurabiyeniz aslında sonsuz kişiye yetebilmekte, çünkü sonsuza kadar bölünebilmektedir. Sadece boyut açısından ilk parçaları yiyenler daha şanslı olacaktır. Ya da bir çemberin alanını içine küçük üçgenler çizerek hesaplayabilir misiniz? Küçük ve çizilebilecek üçgenler çizilir, alan da üçgenler yardımıyla yaklaşık olarak hesaplanır.

Sonsuz Küçükler ile memnuniyetsizlik kavramını ilişkilendirecek olursak; Memnuniyetsizliğimizin kaynağını yüksek ve acımasız beklentilerimiz olarak alalım, böyle bir kişi benliğini, gücünü, çabasını, başarısını bölerek sonsuz küçükler yaratmaktadır, hiçbir zaman tam olmadan sürekli çoğalmakta ve bunu sonsuza kadar sürdürme eğiliminde olmaktadır. İnsan ne kadar çok bölünürse bir iş için sarfedeceği efor da aynı oranda bölünmektedir. Böylece verimliliğimiz, hayattan aldığımız zevk, mutluluğumuz, huzurumuz da azalmaktadır. Ne kendimizden ne de başkasından böyle bir şey beklemek mantıklı olacaktır.

Örneğin, Kendini Feda şeması olan bireylerin sürekli başkaları için çabalama, onlara bir şeyler verme hali de gün sonunda öfke ve memnuniyetsizlik yaratacaktır. Çünkü kişi kendisinin ne kadar bölündüğünü ve kendi hayatında nasıl da küçük bir yer kapladığını gördüğünde bir karşıt tepki oluşturması kaçınılmazdır.

Eğer yaşantımız içi boş bir daire ise bu daireyi büyütmek de küçültmek de elimizdedir. Beklentilerimiz, umutlarımız daireye sığmadığında büyütür, çok kalabalık geldiğinde de küçültürüz. Böylece ne istediğimizle ne olduğumuz arasında büyük boşluklar oluşmaz. İnsanoğlu esnekliğiyle hayatta kalabilir. Bu esneyebilme özelliği de bizlere önünde sonunda memnuniyeti getirecektir.

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt