Kafa Karışıklığına Son: Anlaşılamayan Modern Sanat Tam Olarak Neyi Temsil Eder?

Modern sanat olarak tabir ettiğimiz 1900 sonrası sanat yapıtlarına baktığımızda çok az şey anlıyoruz öyle değil mi? Karmakarışık tuvallere baktığımızda ne gördüğümüze dair hiç bir fikrimiz yok. O vakit modern sanatın tam olarak neyi temsil ettiğine bir göz atalım.

Rönesans'tan Modernizm'e kadar hiç bir sanat akımının yalnızca estetiksel kaygılardan dolayı ortaya çıkmadığını anlamamız gerekiyor.

Bundan dolayıdır ki baktığımızda hiç bir şey anlayamadığımız eserler aslında bambaşka sorunların, tasaların ve fikirlerin ele alınmasından dolayı ortaya çıkmıştır.

Fazla detaylara takılmadan 1900 sonrası akımlara ve eserlere başlamadan önce gerçekliğin terk edilmesinin kabaca nedenine göz atalım. Sanatçıları neredeyse bunalıma sokan ve çok farklı arayışlara iten şey aslında hepimizin cebinde ve evinde bulunan küçük bir makinedir..

Camera Obscura. Günümüzdeki hali ise Fotoğraf Makineleri ..

Fotoğraf makinesinin icadı ile değişmeye mecbur kalmış fikirler..

Camera obscura fotoğraf makinelerinin atası sayılacak oldukça eski bir icattır. Bir kutunun kenarının ortasına minik bir delik açarsınız. O delikten içeri giren ışık, kutunun karşısındaki görüntüyü içeriye yansıtmaktadır. 

Sanat tarihi boyunca binlerce eski usta bu basit makineyi sık sık eserlerini yaparken kullanmışlardır. Fotoğraf makinesinin icadı ile sanatçılara büyük meblağlarda ücret ödeyen alıcılar, çok daha az masraf ve daha az zamanla istediklerini elde eder olmuşlardı.

O vakit neden bir ressamın eserine ihtiyaç duyuluyor? Söz gelimi bir portre için kimi zaman aylarca beklemek gerekiyor, bir de bunun üstüne sanatçısına göre büyük miktarlarda ödeme yapılıyordu. Fotoğraf makinesi bu duruma bir son getirmiştir.

O vakit sanatçılar fotoğraf makinelerinin görüntüleyemeyeceği eserler üretebilirler miydi?

Özellikle plastik sanatların ustaları, kavramları yeniden ele almaya karar kıldılar. Işık neydi? Renk neydi? Bir incir yaprağı yeşil midir? Ancak hangi yeşil? Sabahın ilk saatlerinde de yaprak yeşil renktedir, gündüz de gece de. Ağacın yaprağından bahsediyorsak hangi yeşilden bahsetmek gerekir?

İşte bu fikir izlenimciliğin (empresyonizm) kapılarını aralamıştır. Sanatçılar aynı manzaranın farklı saatlerde resimlerini açık havada resmetmeye başlamışlardır.

Doğayı izlemek, izlendiği gibi resmetmek.

O gerçekçiliğin zirvesi olan manzara resimlerinin hemen hepsi sanatçıların atölyelerinde, kendi taslaklarından yola çıkılarak yapılmışlardır. İzlenimciler, atölyelerinin dışına çıkmaya, doğa ile bütünleşmeye karar vermişlerdir. Bundan dolayı biraz hızlı çalışmaları gerekiyordu.

Çünkü güneşin konumu değiştikçe renkler de değişiyordu. Tek tek dal çizmek yerine bir kaç spontane fırça vuruşu, betimlemeyi veriyordu. O vakit ince ince işlemeden de bir ağaç anlatılabilirdi. Ya da puslu bir sabahın sudaki yansımaları.. 

Bu tarz fırça vuruşları ile yapılan manzara resimleri izlenimciliğe ait yapıtlardır.  Artık emresyonist ressamların neden gerçekçi resim yapma derdi olmadığını anlamış bulunuyorsunuz.

Ayrıca empresyonist eserlerin bir diğer özelliği gözler hafif kısılarak bakıldığında netleşmeleridir. Örneğin bu Pisarro'nun tablosuna biraz gözlerinizi kısarak baktığınızda göze biraz daha gerçekçi geldiğini fark edeceksiniz.

Dışavurumculuk size güzellik sunmaz, duyguların çığlıklarını sunar

Meşhur çığlık tablosu... Sanat tarihinin en pahalı eserlerinden biri. Halbuki ne kadar çirkin değil mi? Belki yeğeniniz bile daha iyisini yapabilir(!)

Edward Munch'un simge haline gelen bu yapıtı Dışavurumculuğun (expressonisim) en iyi örneklerindendir. Oldukça yetenekli, iyi bir sanat eğitimi almış, istese çok daha gerçekçi eserler üretebilecek bir sanatçı neden böyle bir eser yapmış olabilir?

Dışavurumculuk nedir? Modern dönemin sanatçıları artık insanlara öykü ve hikaye anlatmak istemiyorlar. Binlerce yıldır sanat ya Yunan mitolojilerini, ya burjuva sınıfının destanlarını, ya da dini hikayeleri ele alan eserler üretmiştir. 

Gerçekçi bir resme baktığınızda size anlatılan hikayeye bakmaktan ibaretsinizdir.

Dışavurumcuların derdi size bir öykü anlatmak değildir. Ya da doğayı taklit etmek değildir; doğayı anlamaya çalışmaktır..

Söz gelimi bu dönemin sanatçıları doğanın insan ruhundaki yansımalarına odaklanmışlardır. Gün batımına yakın bir havada, gökyüzünün kızıla boyanması insan ruhunun bunalmasına neden olur. İçiniz sıkılıverir. İşte böylesi bir anda içi sıkılmış sanatçımız, doğanın bulantısını işitmiş ve doğanın bir çığlığı olduğunu düşünmüştür. Doğayı zihni ile değil ruhu ile harmanlamış ve olduğu gibi tuvale aktarmıştır.

(Daha önce  Sanat Ne Anlatır? 6 Gizemli Yapıt ve Öyküleri - 2 adlı yazımda bu eserin hikayesini anlatmıştık)

Picasso

Hakkında ne çok şey duymuşsunuzdur belki. Aşklarından zenginliğinden ya da kıvrak söylemlerinden. Ülkemizde de şüphesiz en tanınmış ressam Picasso'dur. Peki bir Picasso'ya baktığınızda resimlerinden bu güne kadar ne anladınız?

Sanat tarihi farklı Picasso tarihi farklı bir disiplindir aslında. Picasso 4 yaşında eline fırça almış bir ressamdır. O henüz 15 yaşına bastığında, hayranlık uyandıracak gerçeklikte pek çok eser üretmiştir.

Doğanın kopyasını birebir gerçeklikte resmetmek onun için bir çocuk oyuncağı olmuştur. Ancak Picasso gerçekçi resim yapmanın ötesine geçebilme gayreti göstermiş ve doğanın bir matematiği olduğunu kavramıştır.

Kübizm size bir kikaye anlatmaz, size bilinçli bir biçim deformasyonu vadeder

Doğa geometri demektir. O vakit yüzünü sola dönmüş bir insanın, aynı anda iki gözünü ve de yüzünün görünmeyen kısmının da görülebilir olacağı bir anlayış, pekala mümkün olabilir. İşte Kübizm kendisine bunu dert edinmiştir.

Size güzel bir ayakkabı resmi vadetmez. Ayakkabının aynı anda her yerini görebileceğiniz bir üç boyut sunmaktadır. Bunu ne kadar sade bir şekilde aktarabilirse Kübizm'in karakterine o kadar uygun bir yapıt olacaktır. Sade renklerle oluşan karmaşa kimi zaman bir uyum içerisinde olabilmektedir.

Artık Picasso'nun resimlerine baktığınızda, gördüklerinizi nasıl yorumlayabileceğinizi az çok kestirebilirsiniz. Ancak resimlerinin ne anlattığını düşünmemelisiniz.

(Elbette tüm yapıtları bu anlayışta resmedilmemiştir, Hatta gerçek bir olayı ele almıştır Picasso Sanatın Savaşa Bakış Açısı - Sanat ne Anlatır?)

Fovizm çiğ renklerin olgunluğunu sunar

Fovizm 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıkan bir çağdaş akımdır. Bu sanat anlayışında izleyiciye estetiksel kaygılar sunulmamaktadır.

Söz gelimi tüpten çıktığı gibi çiğ sayılabilecek renkler bilinçli olarak tuvale kalın kalın sürülmektedir. 

Öncülerinden olan Matisse de istese doğayı birebir kopyalayabilirdi. Tıpkı İzlenimciler gibi doğayı incelemişler tıpkı Dışavurumcular gibi ruhsal yansımalarına odaklanmışlardır.

Ancak renkler en canlı halleri ile tuvalde yer edinmelidirler. Çiğ ya da cırtlak olmasının bir önemi yoktur. 

Bu akım gerçekçi sanat anlayışına ve de 1900 öncesi klasik sanat akımlarına en uzak olan akımlardandır.

“Bir tabloya bakarken onun neyi göstermek istediğini unutmak gerek.” -H. Matisse

Savaşa hayır, tahta atlara evet!

Dadaizm 'tahta at' demektir. Peki Dadaist sanatçılar bakıldığında kimi zaman itici gelen eserler üretme derdine neden düşmüşlerdir?

Çünkü 1. Dünya Savaşı başlamıştır. Toplumlar mutsuz insanlar sefalet içerisindedir. Dadaizm sanata karşı bir sanattır. Müzeler, sanat eleştirmenleri, sanat eserleri, sanat okulları aklınıza sanata dair ne gelirse bir karşı duruştur. Sanatın belirli bir elit kesimin elinde olması ve de sanat galerilerinin giderek sektör haline gelmesi, sanatın tabiatına karşıdır.

O vakit sanat o ideal güzelliği temsil etmemelidir. Bu dönemin sanatçıları (Avangardlar gibi) ellerine ne geçerse tuvallere yapıştırmaya başlamışlar ve sanatta ilk kolajı kullanan kişiler olmuşlardır. Ağır eleştiri ve yıkıcılık bu akımın özünü oluşturmaktadır. Estetik kaygıları yıkan eserler Dadaist sanatçıların amaçları içerisindedir.

Artık sanat eskisi gibi olmayacaktır.

Bir sonraki yazımızda, çağdaş sanatın ilginç yolculuğuna devam edeceğiz..

Popüler İçerikler

Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
YORUMLAR
30.06.2016

Anlaşılamayan modern sanat = 1 tablo 50 milyon dolar ^.^ "Bu tablosunda ressam, bireyin içsel yalnızlığını metamorfik çizgilerle işlemiş tuvaline" vay mk demek öyle !!! paket yapın bunu alıyorum -.-

Muhtemelen bahsettiğiniz resim Mark Rothko'ya ait. Bir sonraki yazı da neden o kadar pahalı olduğundan ve ne anlattığından bahsedeceğiz :)

30.06.2016

Modern sanat pek sarmasa bile sizi büyük bir keyifle takip ediyorum, kaliteli içerik tebrikler.

30.06.2016

örneklerin hepsi postmodernizm akımı içindedir, modernizmle alakası yoktur...

30.06.2016

Hayır, postmodernizm Picasso'nun ölümü ile başlar bu yüzden hepsi diyemeyiz.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ