Sosyal medyada yapılan yorumlara ne kadar takılırsın?
‘Küçük Sırlar’da Sinem Kobal’la oynadık. Canlandırdığım karakter, Sinem’in karakterine o kadar ahlaksızlık yaptı ki orada sosyal medyayı bıraktım. Twitter’ı kapattım, mail adresimi buldular. Onu kapattım, ev adresimi buldular, evimi değiştirdim. Yapımcıya “Bu karakterleri ayırın artık” diye yalvardım. Şimdi bizim sevenlerimiz de bunu insanlara yapıyor. Ama bu sevgi bana çok öğretiyor.
Ne mesela?
Bu sevgi bana ait değil, onlara ait. Emanetlerine onlar için iyi bakıyorum. Okuduğum yorumlarda da, ne iltifattan coşuyorum ne de üzülüp sarsılıyorum.
60’TAN FAZLA KUZENİM VAR
Mersin’de çok kalabalık bir ailede büyüdüm. Çocukluğumun ilk beş senesi amcam, babam, babaannem, dedem, amcamın çocuklarıyla birlikte evde 20 kişi falandık. Evimiz dört oda, bir salondu. 60’tan fazla da kuzenim var. Bize sürekli misafirler gelirdi. Ama ben durumdan memnundum.
“Eşimin giydiklerine karışmadığım için kınandık” gibi bir açıklaman var. Ataerkil toplumun dayatmalarını çok hissediyor musun?
Türk kadınının iffeti yüzündedir. Bunu eteğinde, göğsünde, gerdanında, ayağında arayan kendi ahlakını sorgulasın. Bana göre kadın-erkek eşitliği diye de bir şey yok. Kadın, erkek insan zaten. İnsan da bir. Sadece fiziksel fark var ve onun getirdiği bir güçlülük durumu var. Bu da bir eşitsizlik değil. Eşitsizlik algıda.
Peki, bütün bu algılar nasıl değişir?
Bir çocuk, sabah ailesinin kavgasına şahit oluyor. Sonra okula gidiyor, akşam eve geliyor anne-baba sarılmış. Kavgadan sonraki sürece şahit olmadığı için sevginin içine şiddeti, hiddeti koyuyor. Babası çapkınlık yapıyor, kavga ediliyor ama baba affediliyor. Çocuk o zaman ‘İlişkide aldatmak da var’ diye düşünüyor. Sözün özü; bu algı çocuklukta başlıyor ve o andan itibaren müdahale edilmesi gerekiyor.