Arap seyyah İbn Fadlan'ın seyahatnamesi özellikle eski Türklerin yaşantısına dair çok fazla detay barındırıyor. İşte kadınların en az erkekler kadar özgür olduğu eski Türklerde yaşam...
Arap seyyah İbn Fadlan'ın seyahatnamesi özellikle eski Türklerin yaşantısına dair çok fazla detay barındırıyor. İşte kadınların en az erkekler kadar özgür olduğu eski Türklerde yaşam...
Seyahatname denildiği zaman akla ilk olarak Evliya Çelebi gelse de eğer eski Türklerin yaşantısı hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız adresiniz İbn Fadlan'ın seyahatnamesi olmalı!
Türklerin İslamiyet'i kabul etme süreci ve öncesinde sahip oldukları kültür ve yaşantı hakkında ne yazık ki elimizde çok kısıtlı bir bilgi var. İşte bu noktada devreye İbn Fadlan giriyor.
Arap seyyah Fadlan, Türkler hakkındaki yazılarında ilk olarak 'namus' kavramına değiniyor.
Kadınların toplumdan asla izole olmadığını belirten Fadlan, aynı zamanda toplumun ahlak kavramına sıkı sıkıya bağlı olduğunun altını çiziyor.
'Erkekler, kadınlar nehre iner hep beraber çıplak yıkanırlar. Birbirlerinden kaçmazlar. Bununla beraber asla zina etmezler. Aralarında zina eden birini, kim olursa olsun, dört kazık çakıp kollarından ve bacaklarından bu kazıklara bağlarlar.'
'Balta ile onu baştan ayağa onu ikiye bölerler. Kadın için de aynı cezayı verirler. Bundan sonra zina eden kadın ve erkeği parçalarından her birini bir ağaca asarlar. Yüzerken kadınların erkeklerden gizlenmesi için çok uğraştım. Fakat başaramadım. Hırsızı da zina yapan kişi gibi öldürürler.'
Günlerden bir gün bir Oğuzun çadırına konuk olduk. Biz oturduk. Adamın eşi de bizimle beraber oturdu. Bizimle otururken cinsel organını açıp kaşıdı. Onu gördükten sonra başımızı çevirdik ve Estağfurullah çektik. Kocası bize bakıp güldü ve tercümana dönüp 'Onlara de ki, eşim onu sizin yanınızda açıyor. Siz bunu görüyor ve onu koruyorsunuz. Ona bir şey ulaşmıyor. Bu yaptığı, onu kapatıp da başkalarına sunmasından daha hayırlıdır.' dedi.
Bu yaşadıklarından yola çıkarak Türk toplumunda kadınların hür ve özgür olduğu kanısına varan İbn Fadlan, namus kavramının yanı sıra Türklerin inançları hakkında da seyahatnamesine epey şey yazmış.
'Onlar başlarına buyruk hareket ediyor ve yolunu kaybetmiş eşekler gibi bir dine de inanma gereği duymuyorlardı. Hiçbir şeye ibadet etmiyorlar ve kabile büyüklerini 'rab' olarak isimlendiriyorlardı.'
'Onlardan birisi kabile büyükleriyle bir şey istişare etmek isterse 'Ey Rabbim şu konuda ne yapmalıyım?' diye sorardı. Onların işleri şûra iledir. Sadece bazı zamanlarda bir konu üzerinde anlaşabilirlerdi. Bu anlaşma da kısa sürebilir, aralarından en değersiz olanı gelip bu anlaşmayı bozabilirdi.'
İbn Fadlan'a göre Bulgarlar İslam'a en yakın, Oğuzlar en savaşçı ve adaletli, Hazarlar ise İslam düşmanıydı.
Fakat Başkurtlar adlı Türk kabilesi herkes tarafından 'lanetli' olarak kabul ediliyordu.
Fadlan seyahatnamesinde Başkurtlar kabilesini şöyle anlatıyor:
'Başkurtlardan korktuğumuz için hepimiz tetikteydik. Çünkü onlar, Türklerin en belalısı, kötüsü ve acımasız olanlarıdır. Onlardan bir adam başkasına rastlarsa, onu öldürüp kellesini alır ve vücudunun kalan kısmını geride bırakırdı.'
Bunlar da diğer Türkler gibi sakallarını keserler ve bitlerini yerlerdi. Bizim yanımızda sonradan Müslüman olmuş Başkurtlardan birisi vardı ve bizim için çalışıyordu. Bir ara gözüm ona ilişti, elbisesindeki biti yakaladı, eliyle ezdi ve sonra ağzına attı. Benim ona baktığımı görünce 'iyi' dedi.
orginal Türk kültürü ile şuan islamın yaşanış şekli taban tabana zıt zaten.
Oğuz da geniş adammış.
Şaman inancından vazgeçilmemeli idi, şu anda dünyada yaşanan iklim şartları, kuraklık, kıtlık, şiddet ve yok etme bunun ispatı. Doğa ona yapılan her haksızlığı kat kat bedel ödeterek geri alır. Bizim ve kızılderililerin ataları bilge imiş.