Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü: Türkiye'de Durum Ne? Veriler ve Gerçekler!

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Bu özel gün şiddet mağduru kadınların sesi olmak, toplumsal farkındalık yaratmak ve bu soruna karşı güçlü bir duruş sergilemek için önemli bir fırsat. Ancak ne yazık ki bu özel günün anlamı bugün hala her geçen gün daha da fazla can yakıyor. Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel bir zorbalık değil duygusal, psikolojik ve ekonomik şiddet gibi farklı biçimlerde de karşımıza çıkıyor ve ne yazık ki birçoğu sessizce devam ediyor.

Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet: Rakamlar Ürkütücü!

Kadına yönelik şiddetin boyutlarını anlamak için bazen sayılar bile yeterli olmuyor. Ancak veriler şiddetin Türkiye'deki boyutunu net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2023 yılı verilerine göre geçtiğimiz yıl Türkiye’de 315 kadın cinayeti işlendi, 248 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Bu veriler kadına yönelik şiddetin ülkenin en büyük toplumsal sorunlarından biri olduğunu tekrar hatırlatıyor.

Ülkemizde kadınların en az üçte biri hayatlarının bir döneminde şiddetle karşılaşıyor, bazı bölgelerde ise bu oran neredeyse üçte ikiye kadar çıkıyor.

Evli kadınların %59.1'i şiddet görüyor.

Bekar kadınlarda bu oran %9.9

Boşanan kadınların ise %20.2 şiddete maruz kalıyor. 

Çoğu kadın ise ne yazık ki yaşadığı şiddeti resmi kurumlarla ya da sivil toplum örgütleriyle paylaşma cesaretini bulamıyor ve bu oran %90'ın üzerinde.

Kaynak

Kaynak

Bu veriler kadına yönelik şiddetin Türkiye’de ne kadar yaygın ve derinlemesine bir sorun olduğunu gösteriyor. Fakat asıl sorun bu şiddetin çoğu zaman göz ardı edilmesi, görmezden gelinmesi veya "aile içi mesele" gibi geçiştirici bir şekilde değerlendirilmesidir.

Halbuki bu sadece bir "aile meselesi" değil, toplumun tüm dinamiklerini etkileyen büyük bir sorun. Kadına yönelik şiddetin kökeninde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatıyor. Toplumda kadınların rolü uzun yıllardır eril bir bakış açısıyla şekillendirilmiş, kadının değeri genellikle "ailesinin" ya da "kocasının" üzerinden ölçülmüş.

Sonuçta kadına yönelik şiddet sadece bir bireysel sorunun ötesine geçiyor, bir toplumsal hastalığa dönüşüyor. Bugün kadına yönelik şiddetle mücadele etmek demek toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek demektir.

Örneğin son yıllarda kadınların sokakta, iş yerlerinde ya da evlerinde daha da fazla şiddet gördüğü, sözlü ya da fiziksel tacize uğradığı olaylar arttı. Medyada sıkça karşılaştığımız bir örnek d şiddet mağduru kadınların "namus" gibi gerici bir kavramla suçlanması ve toplum tarafından dışlanmasıdır.

Oysa şiddet namusla, kadının “yerini bilmesiyle” ya da giyimiyle ilgili bir konu değildir. Şiddet güç kullanarak birini korkutma, sindirme ve kontrol etme çabasıdır ve bu da doğrudan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden beslenir.

Bugün kadına yönelik şiddetin en büyük sebeplerinden biri sistemin şiddeti engellemeye yönelik yetersizliği ve toplumsal duyarsızlıktır. Kadın cinayetleri, tacizler, şiddet ve cinsel saldırılar gibi konulara yönelik cezaların hafifletilmesi ya da uygulanmaması, şiddet gören kadınların hak arama süreçlerini ne yazık ki daha da zorlaştırıyor.

Buna örnek olarak "iyi hal" indirimlerinden faydalanan suçluların kadınları tekrar tehdit etmesine göz yumulması gösterilebilir. Bununla birlikte son yıllarda kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal farkındalık artıyor.

Kadınlar "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması" gibi geriye dönük hamlelere karşı mücadele ediyor, sosyal medya üzerinden seslerini duyuruyor ve toplumsal değişim için büyük bir çaba harcıyorlar.

Kadınların haklarını savunmak için sokaklara dökülmesi "Kadın Cinayetleri Politiktir" gibi güçlü sloganlarla seslerini yükseltmesi bu sorunun ciddiyetini toplumun her kesimine anlatma noktasında büyük bir adım.

Şiddeti Görmezden Gelmek Şiddeti Onaylamak Demektir!

Kadına yönelik şiddet sadece bir gün anılacak kadar geçici bir mesele değil. Bu toplumun her kesiminde derin etkiler bırakan ve yıllardır süregelen büyük bir sorundur. Kadınların özgürlüğü toplumun özgürlüğüyle doğrudan bağlantılıdır. Eğer gerçekten eşit, özgür ve güvenli bir toplum inşa etmek istiyorsak kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için sadece kadınları değil, tüm toplumu harekete geçirmeliyiz. Şiddeti görmezden gelmek onu onaylamak anlamına gelir.

Bu yüzden bugün 25 Kasım’da sesimizi yükseltmeli ve kadına yönelik şiddete karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Kadın cinayetlerinin durdurulması, şiddetin ortadan kaldırılması ve kadınların her alanda eşit haklara sahip olması için hepimizin sorumluluğu var. Bu sadece bir gün değil her gün yapılması gereken bir mücadele.

İlginizi Çekebilir:

Kadına Karşı Şiddetle Mücadelenin Yeni Yönü: Taciz Terimleri ve Dilin Kullanımı
Kadına Şiddet Sahneleri Bulunan Dizilere Dair Yapılan Bir Araştırmada Korkunç Bir Tablo Ortaya Çıktı
Kulüpler 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü Es Geçmedi

Popüler İçerikler

Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
Hollanda Hükümeti'nden Örnek Karar: Scottish ve Sphynx Kedilerin Sahiplenilmesi Yasaklandı!
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
YORUMLAR
25.11.2024

Durum içler acısı. Yargının işletilmemesi nedeniyle giderek artan şiddet tablosu ezilenlere yönelmiş durumda ve düzeltmeye meyilli bir yönetim de mevcut değil.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ