Kadın Olduğu İçin Nobel Ödülü Verilmese de Tüm Engelleri Aşarak Dünyayı Değiştiren Fizikçi: Lise Meitner

Bilimin tarihinde bir yolculuğa çıktığımızda istisnalar haricinde erkeklerin egemenliğini görüyoruz.

Bilimin rotasını değiştiren isimler arasında kadınları bulmak zor, bunun sebebi de erkeklerin daha iyi bilim yapması değil, hepimiz biliyoruz. Tarih boyunca farklı sebeplerle bilim alanının dışında kalan kadınlardan birini tanıyacağız, dehası hiçbir sınırı tanımayan bir bilim insanını...

Sadece birkaç kadının eğitim alabildiği o 'garip' günlerde başlayıp nükleer fiziğin temelini atmaya uzanan bir hayat.

Lise Meitner, 1878'de Viyana'da dünyaya geldiğinde onu ilginç bir evren karşılamıştı. Viyana'da kadınlar 14 yaşlarına dek eğitim alabiliyorlar ve sonrasında da çok kısıtlı mesleklerde kendilerini gösterebiliyorlardı. Aslında o farkında olmadan dünyayı değiştirmeye başlamıştı, gerçi biraz da şanslıydı.

1897'de kadınlara bazı fakültelerde yüksek öğrenim yolu açıldığında sınavları başarıyla geçebilmek adına özel dersler almaya başladı. Sıkıştırılmış bir programla dersleri 2 yıla sığdırmaya çalışıyorlardı. Sınav günü gelip çattığında başarılı birkaç kişiden biri olmuştu.

Fizik tutkusu onu öylesine etkiledi ki Viyana Üniversitesi'nde fizik doktorasına sahip ilk kadın oldu.

Doktoranın ardından bir adım ilerisini hedefliyordu ama bu imkanların bulunduğu yer Almanya'ydı ve kadınların eğitimlerine dair bazı kurallar orada halen uygulanmaktaydı. 

Fizikçi Max Planck'la çalışmak için ona ulaştığında ilginç bir gerekçeyle reddedildi: Doğa kadının mesleğini anne ve ev kadını olarak olarak gösterdiğinden bu durum doğal kanunların ihmaline ve ciddi zararlara yol açabilir.

Fakat Lise bu bahaneleri yenebilecek bir zekaya sahipti, ısrarıyla Planck'ın sınırlarını aştı, onunla çalışmaya başladı.

Her ne kadar çalışmalar yapmaya başlasa da tam anlamıyla kabul edildiği söylenemezdi. İşte tam bu zamanlarda Otto Hahn'la tanıştı.

Kimya alanında yetkin Hahn ve fizik tutkunu Meitner'le ortak çalışmalar yapmaya koyuldular ancak Hahn doğal olarak laboratuvarda çalışırken Lise bu imkana sahip değildi. Ona layık görülen bodrumdaki küçük marangozhaneden bozma yerdi, bunun dışında binada gezmesi bile hor görülüyordu.

Enstitüde onu bu duruma düşüren garabette söz sahibi olan kişi enstitünün başkanı Emil Fischer'di.

Nobel Kimya Ödülü alan bir bilim insanı olmasına rağmen neden kadınları istemediği sorulduğunda zekasına tezat bir yanıt vermişti:

Kadınlar laboratuvara girerse saçları tutuşur, bu sebeple çalışma ortamımızı tehlikeye atamayız.

Bilim aşkıyla yanıp tutuşsa da resmi olarak çalışamadığı için geçim sıkıntıları yaşamaya başlamıştı.

Gelir kapısı oluşturabilmek adına yazılar yazıyor, kendi adıyla bu yazıları, bazen makaleleri yayınlayamıyordu. Bu yıllarda Almanya'da kadınların bilimsel yayın yapmaları yasaktı, bu sebeple tek tük makalelerini ancak L. Meitner olarak yayınlayabiliyordu.

Sonunda bu yasa 1909'da kaldırıldığında Meitner laboratuvarda çalışma hakkına geç de olsa erişir.

Hahn'la birlikte çalışmalarını hızlandırdılar, birlikte radyoaktif geri tepmeyi keşfettiler. Bu başarıların bir kısmı Hahn'a atfedildiğinden o Kaiser Wilhelm Kimya Enstitüsü’nden aldığı teklifle profesör olarak enstitü çalışmalarının başına geçti, Meitner de onunla gitti, birkaç yıl misafir araştırmacılığın ardından enstitüde çalışan ilk kadın olarak tarihe geçti.

1914'te baş veren savaş takip eden yıllarda Hahn da orduya katılmıştı, protaktinyum da o askerdeyken Meitner tarafından keşfedildi.

Uranyum ve toryum arasındaki kayıp element arayışında buldukları bu elementin keşfinde payın büyük kısmı Meitner'e aitti, bunda şüphe yoktu. Ama elementi anlattıkları makalede onun adı en altlara gizlenmişti.

Meitner bu zorbalıklara alışmıştı, çalışmaya devam etti. Kim ne derse desin, o Almanya üniversitelerinde profesör unvanını alan ilk kadın oldu.

Aksiliklerin sonu gelmemeye kararlıydı, eğitim sisteminin baskısı bitmiş Nazilerin baskısı başlamıştı.

Bu baskı onu tüm çalışmalarını terk edip İsveç'e göç etmeye mecbur bıraktı. Profesör olarak gittiği İsveç'te asistan ücretiyle neredeyse yok denecek akademik imkanlarla yaşamaya başladı.

Onun gidişinin ardından Hahn'la yaptığı çalışmaların önemi anlaşıldı, hatta bu başarı bir Nobel Ödülü ile taçlandırıldı.

Kimyada ağır çekirdeklerin bölünmesinin keşfinin 'nükleer fisyon' adıyla literatüre kazandırılması bu ödülü getirse de ödülde Meitner adı geçmiyordu. Sadece Hahn layık görülmüştü ve o da yaptığı ödül konuşmasında çalışmalarda büyük emeği olan dostunun adını bile anmamıştı.

Kadim dostu tüm başarıyı kendine mal etmiş olsa da ekiplerinde çalışan bir araştırmacı Meitner'i unutmamıştı.

Lise Meitner, araştırma grubunun entelektüel lideriydi” diyerek hakkını teslim etse de Meitner binlerce kilometre öteden yaşadığı haksızlık hissiyle uzun yıllar mücadele etti.

Her ne kadar türlü şekillerde engellenmeye çalışılsa da o bilimin cinsiyeti olmadığının en büyük kanıtlarından biri olarak bugünlere bile ışık saçmayı başarabildi.

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
YORUMLAR
22.10.2018

Cecilia Payne evrenin hangi elementlerden oluştuğunu buldu, çalışması çalındı. Rosalind Franklin DNA nın yapısını keşfetti, çalışması çalındı. Nettie Stevens cinsiyeti belirleyen kromozomları keşfetti, her zamanki gibi çalışması bir erkek tarafından çalındı. Kadınların bilim dünyasına bir katkı yapmadığı özellikle oluşturulmuş bir yalandır. Okulda size yerçekimini öğretirken mutlaka bulanın Newton olduğunu söylerler. Ama güneşin hidrojen-helyum dengesini anlatırken Payne den bahsedilmez, müfredatlarda görünmez. Bu bir kaza değil.

22.10.2018

işte böyle haberler beni mutlu ediyor ! şu an çoğu okul kizlara pozitif ayrimcilik yaptigini kabul ediyor ,ama hala çoğu kadindan tık yok kadınlar maalesef tembellik içinde yüzüyorlar , okulu bitirip işe başlasa bile kariyer hedefi yok çoğunun ve bunuda cam tavan denilen ve varliği çürütülen bir şeye bağlıyorlar bazılarıysa direk çalışmıyor , nasi olsa evlenirim erkek çalışır diye bilim yapan kadınsa çok az , nedense bir korkaklık ve tembellik var kadinlarda , konforlarina düşkün çoğu bilimi ve teknolojiyi erkeklerin yönetmesinin nedeni zeka farkı değildir zira zekalar eşit çalışma ve emektir , özveridir erkeklerin şu an bilimi yönetmesinin sebebi kadınlardada bunlari görmeyi istiyoruz ! bu yüzden bu haberler beni çok mutlu ediyor kadin o vakit neler yapmış , bizim kadinlarimiz isterse ve konfor alanlarindan cikip emek verirse neler yapar diyorum ! güçlü kadinları kutluyorum ! tembel kadınlarınsa azalarak yokolmasını diliyorum! üzerine alınıyorsan , kendini gözden geçir

22.10.2018

galeri başlığı uygun olmamış bence sonuçta Marie Curie 1903 yılında bir kadın olarak nobel aldı.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ