Kabul Etmenin Simyası Ne Demektir?

Düşünce ve eylemler hakkında hükümler veriyor, yargılar girdabında ezilip bölünebiliyoruz. 

Kendimize farklı açılardan da bakabilmeliyiz. 

Kabul etmenin simyası, dönüştürücü gücü ne demektir? 

Kabul etmek veya reddetmek ne demektir?  

Bir parçam diğer parçamı kabul etmiyor ve ayrıca o kabul etmediğim parçamın ne olduğunu da bilmek istiyorum. 

Bölünmek bir parçanın diğer parçayı kabul etmemesidir. 

Kim kimi kabul etmiyor? Zihnimin içinde benden habersiz bir bölünme, dolayısıyla bir çatışma var ve ben bir tarafı tutuyor olabilirim. 

Belki de bunun için üzgün ve yorgunum.

Bir parça diğerini kabul etmiyor ve çatışıyor, bu zihnin içinde gerçekleşiyor.

Zihin; kıyaslamak, bölmek, parçalamak ve hüküm vermek demektir.  

İnsanın içinde baskın olan bir parça diğer parçayı reddeder. Bu fark edilen bir durumdur.

Kabul etmek, reddeden parçayı ve reddedilen parçayı birlikte kabul etmektir. Her ikisini birden kabul etmek gerçek kabuldür. Her ikisini birden görebilirsin ve sen ikisinden de ayrısın. İkisi ile de bütünsün ancak bazen birisi sende baskın olur diğeri reddedilen olur. Zengin olur fakiri reddedersin, fakir olur zengini reddedersin. Sen sadece zihin değilsin ancak zihin olmazsa da bu boyut varlığın devam edemez. Doktorun kendisi hasta değildir ancak hastalıklar olmazsa doktorluk mesleği de devam edemez. Doktor hasta üzerine çalışır ve gelişir. Doktor hasta değildir ancak hasta ve hastalıklarla gelişir. İnsan varlığı da zihin değildir ancak zihin üzerinden gelişir ve onu aşar, doğru kullanır. Zihin mekanizmasına doğru çalışırsan o seni ahirete hazırlar, tıpkı şeytan ve melek zıtları gibi.   

Beşiktaş, Fenerbahçe gibi hangi tarafı tutarsan günün sonu ya üzülür ya da sevinirsin ama her ikisini de seyircileri ile birlikte izlersen başka bir boyuttan bakarsın. İstersen takım bile tutabilirsin. Amaç kazanmak veya kayıp etmek değil. Her iki durum da senin için kazançtır. Güzel bir maç izledin, birçok teknik ve yöntem kazandın, geliştin. Kaderinde kazanmakta kaybetmekte aynı olasılıkta.  

Sonuçta, sevinme ve üzülme gibi duyguları yaşadığın için gelişirsin ve takımları aşarsın, oyunu başka bir düzlemden izlersin. Her biri ayrı bir anlamdır.  

“İçindeki aptal” dediğinde otomatik reddedersin ve insan kendine neden aptal der? Sen kim oluyorsun da kendine aptal diyebiliyorsun? O davranış o zaman için aptal gibi görülebilir ve fark ettiğin şeye bak. Kime göre aptal kime göre akıllısın ve aslında sen sadece öğrenen pişen ve olgunlaşansın.  

İkiye bölünürsün bir parçan diğer parçanı reddeder. 

Bataklık lotus. 

İnsan için de böyle başlar ama böyle devam edemez daha üst duygulara yükselmek lazım. Zihin ikiye böler aptal-zeki, tanrısal-şeytani iyi-kötü yüksek-alçak hep bölünmeler vardır. Kabulün anlamı, bir şey varsa vardır ve tüm bölünmeleri bir kenara bırak demektir, kabulün anlamı budur.

Tamamen kabul, bütün bölünmeleri bırak. Şeytanı da meleği de yaratan Allah ve o tekliğin yani kabulün bütündeki adıdır. Siz bilemezsiniz, Allah bilir.

Kabul demek "Mesele neyse odur, herhangi bir mahkumiyet söz konusu değildir." demektir.

Kabul halinde zihin çözülür, varlığın dönüşür. Öbür parçanın aptal olduğunu söyleyen de egodur, diğeri de egodur. Diğeri güçlenir bu sefer diğerini reddeder. 

Mesela reddeden, bedeni reddeder çünkü beden maddidir ve sen ise spiritüelsin. Sana uymayan şeyleri sana reddetmeyi, kabul etmemeyi bu zihin öğretir. Hâlbuki tevhid nazarında öfkenin de nefretinde bir rolü vardır ve ufak düzenleme ve dokunuşlarla bunlar düzenlenebilir, anlaşılabilir. Hepsi budur ancak reddedilemez. O yüzden içindeki hiçbir parçaya aptal deme, kınama. Her şey anlayışla doğruya kanalize edilebilir, dönüşür. 

Belki, o parça daha açık bir hale nasıl gelebilir? bunu düşünebilirsin. O parça bana daha açık hale nasıl gelebilir? 

Bunun bir yolu var:  

İnsan gece-gündüz gibidir. Çift kutuplu. 

İçinde, gizli, karanlık bir notayı kabul etmiyor, kendinle çatışıyor yargılayıp suçluyor musun? 

O zaman şuradan başlayabilirsin: 

Bizler, bir şeye baktığımız zaman genelde parçaları görürüz. Varoluşsal korumaya yönelik de özellikle kötü olasılıklı parçaları görürüz. Koruma ve tedbir güdüsünün etkisi ile. 

Yaşamı kendi bütünlüğü içinde bir tecrübe olarak değil, acı deneyimlerin kötü parçalarını görürüz, kendimiz ile ilgili hükümler veririz.

Dikkatimiz bütünden daha çok parçalardadır. Parçalara bakar, detaylar üzerinden kıyaslar, sınır ve çerçeve çizer, etiketler ve yargılarız. Mesela birisine baktığımızda ilk olarak yüzünü fark ederiz, sonra saçları, sonra bütünü fark ederiz; kiloludur, sıskadır vs. ve yüzü bize sıcak gelebilir, soğuk gelebilir. Zihinde, doğru ve yanlış diye yargılar, tanımlar belirir, kınarız veya hoşlanırız. İkili bakarız, saf olarak bakamayız.

Kendimi ve başkalarını en saf formları içinde nasıl deneyimleyebilir, nasıl anlayabilirim? Asıl soru bu ve bununla ilgili bir çalışma var. Çalışmanın sonucu bir bakış açısı kazandırıyor. 

Çalışmaya bir kâse ile başlıyorsun. Malzemesi hakkında düşünmeden ve köşelerini de görmeden bir kâseye bakıyorsun. Tabi herhangi bir nesne de olabilir, elin bile olabilir. Malzemesini düşünmeden, köşeleri görmeden bakabilmek. Amaç, farklı bir şekilde bakabilmek. 

Köşeleri, çerçevesi olan kâse gibi bir nesneye, bir kitaba, arabaya, telefona vs. bir nesneye bak. Bir parçadan diğer parçaya doğru hareket et. Bu parçadan o parçaya, oradan oraya ve birden bütün olarak bak. Onu bölmeden bütün olarak baktığında fark ettiğin ilk şey, gözlerinin hareket etmeye ihtiyacı kalmamasıdır. Bütün olarak baktığında ilk fark ettiğin şey gözlerinin durduğu, sabitlendiğidir.

Uygulamanın ikinci aşaması ise malzemeyi görmeden bakmak

Yani ahşap olabilir, altın olabilir ayırt etme. Çerçeveye bakma, malzemeye bakma bütüne bak. Malzeme hakkında düşünme; altınmış, gümüşmüş, bakırmış diye düşünme, varoluşsal bütünlük içinde bak. Form çerçeve sadece bir formdur, çerçevedir. Hakkında çok düşünemezsin ama malzeme altınsa hakkında çok düşünürsün. Her şey mümkündür. 

Herhangi bir nesne ile bunu deneyimleyebilirsin ve anlayınca bunu insanlarda bile deneyebilirsin. 

Zihnin bedenler hakkında düşünme eğilimi vardır. Bundan sonra bir insan formuna bakarken; güzel ya da çirkin, siyah ya da beyaz, erkek veya kadın olduğunu düşünmeden bak. Düşünmek forma aittir. Forma bakmazsan düşünemezsin. Bütüne bak ve form hakkında yargısız kal. Düşüncelerini unut, sadece forma bak, bu saf yargısız bakıştır. Diğer bakış ise yargı gıybet ve zan yüklü. Bir şeye bakarken, bakışın o şeyi tamamı ile içine alsın. O şeyi bakışının içine al. 

Bir ağaca, kuşa, bir kadına veya bir erkeğe bakıyorsun. 

Bakışlarının parçalanmasına, kopmasına, şimşekler çakmasına izin verme, bütün olarak bak. Yani gözlerin hareketsiz olmalı. Gözler hareket etmediğinde zihin durur nefes derinleşir. Gözler hareket ediyorsa, parçaya zihne kayarsın; gözler hareket etmiyorsa, bütüne, saflığa, anlayışa kayarsın. Burayı fark et, burada dinlen, demlen, böylece düşünce yavaşlar. Bütüne bakarken benliğinin farkına varırsın. 

Bu durum bilimseldir, peki nasıl olur? 

Şu şekilde: 

Gözlerin hareket etmezken, sen formu bir bütün olarak içeri alırsın, onun parçalarına hareket edemezsin. Enerji durağan hale gelir, dengelenir. Malzeme ile ilgili düşünceyi bir kenara bıraktın ve sen saf formu içine aldın. Bir parçadan diğerine bir hareket söz konusu değil, fotoğrafı bir bütün olarak görürsün. O artık saf canlı bir formdur, bütündür, zamanı ve zihni aşarsın. 

Her şey o anda durur. Gözler durur, bütünü görür, zihin durur, düşünce yoktur ve saf form ile bütünde kalmakla kendinin farkına varırsın. Bütün hakkında da düşünmek mümkün değildir, ancak deneyimlenir. Teknikler sadece yaklaşım sağlar. 

Yorumsuz, hükümsüz bak. Yargılama ki yargılanmayasın. Hüsnüzan, güzel bir niyet ve nazar ile bakmak, hikmetini anlamaya çalışmak şeklinde de bakabilirsin, bu da israfı önler. Duygusal ve zihinsel düzeyde israfa girmemiş, kirlenmemiş olursun. 

Instagram

Facebook

YouTube

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!