Özellikle şarkı sözleri ile dönemini alt üst eden ve algı ile oynayan müzikleriyle gündeme gelip kısa sürede bir efsane olan The Doors'un ilk albümünün hikâyesini anlatıyoruz. Dikkat! Dönem ruhu içinize işleyebilir.
Özellikle şarkı sözleri ile dönemini alt üst eden ve algı ile oynayan müzikleriyle gündeme gelip kısa sürede bir efsane olan The Doors'un ilk albümünün hikâyesini anlatıyoruz. Dikkat! Dönem ruhu içinize işleyebilir.
Vokalinde Jim Morrison'un yer aldığı grubun gitaristi Robby Krieger iken piyano ve davulda Ray Manzarek ile John Densmore bulunuyordu. 1966'da kaydedilen albümün bir yıl sonra yayınlanmasının ardından bu efsane dörtlü, müzikleri ve özellikle de tarzları ve şarkı sözleriyle büyük bir ses getirdi.
Özellikle savaş sonrası dönemde dünyaya gelen nesil, içinde bulundukları sosyal, psikolojik, iktisadi, politik ve ekonomik şartların etkisiyle siyasi, eleştirel, dış dünyadan izole edilmiş, insan ruhu ve aşk duygusundan beslenen edebiyat anlayışı 'The Beat Generation'ı oluşturdu.
Jim Morrison'un okuduğu ve ilham aldığı sanatçıların etkisiyle otorite karşıtı davranışlara sinirlenen babası için onun yaptıkları kabul edilemezdi. O dönemin müziğine bakıldığında ise edebiyat kadar cesur davranılmıyor ve yalnızca eğlence için müzik yapılıyordu. Toplumsal meselelere eğilen şarkılar yapanların sayısı oldukça azdı.
Devletin baskısı ile bir kalıba sokulmaya çalışılan şarkıcıların aksine Bob Dylon, içinden ne geliyorsa ve ne söylemek istiyorsa onu müziğine yansıttı. Onun bu tarzı herkesi heveslendirdi ve müzikteki bu özgürleşme hareketleri büyük kitlelerce destek gördü.
Manzarek, kendini aşmak ve başarılı işlere imza atmak istiyordu. Yaptığı müzikte özellikle vokalde sıkıntı çeken Ray Manzarek, Jim Morrison'un şarkı sözlerinden ve vokalinden oldukça etkilendi. Kısa bir süre sonra Manzerak'ın Rick & the Ravens grubuna katılan Jim Morrison'ın ardından John Densmore ve Robby Krieger da katıldı. Grubun diğer elemanlarının ayrılmasıtla birlikte bir efsane olacak bu dörtlü 'The Doors'u oluşturdu.
Bu anlayış, tam da önceki dönemlerin baskısı ile yetişen gençlerin duygularını, hissettiklerini dışa vurduğu, özgürlük kavramını ön plana çıkaran bir müzik anlayışıydı. Zaten halihazırda bu duygulara sahip olan The Doors da saykodelik rock anlayışını benimsedi ve bu işe şiirsel bir boyut da katarak daha etkili eserler vermeye başladı.
Onları benzerlerinden oldukça farklılaştıran bu tarz, grubun kısa sürede insanların dikkatini çekmesine ve büyük bir dinleyici kitlesi oluşturmasına sebep oldu. Kısa sürede grup, 1967 yılının Ocak ayında ilk albümü olan 'The Doors'u dinleyiciyle buluşturdu.
Grubun yaptığı müziğin kalitesiyle birlikte, grup üyelerinin duruşları, yapmayı hedefledikleri iş ve saykodelik rock'a bakışları bu albümün er zaman bir efsane olarak kalmasını sağladı. Albümdeki parçalar ayrı ayrı çok sevilmekle beraber albümden çıkan iki single, 'Break On Through (To the Other Side)' ve 'Light Me Fire' sözleri ve anlatmak istedikleri ile iki ayrı efsane idi.