Bağlı kaldığımız gelenek ve görenekler her zaman bizim iyiliğimizi mi gözetir? Kabuğumuzu kırmadan, herkesten uzak bir yaşam sürerek kişisel tatminimizi sağlayabilir miyiz? Doğru bildiğimiz yanlışların peşinde koşarak bir ömür sürersek ve cehalet denizinde boğulursak yine de mutlu olabilir miyiz?
İşte tam da bu soruların karşılığı olan garip bir topluluk var karşımızda. Gelin, kendi küçük bölgelerinde yaşayıp pislik ve sefalet içinde yüzen ama o kalıbı kırmayı bir türlü düşünmeyen Duddies Branch halkını Görkem'den dinleyelim.
Bana çok da yabancı değil.Belki yüzde on daha medeni bir grup hala bizim mahallede yaşamaya devam ediyor. Çok çaba sarfeden oldu ama onlar hurda minibüsler içinde sürdürdükleri ilkel hayattan asla vazgeçmiyor. Temizlik, doğru beslenme , doğru iletişim yok. Bir şeyler yapılabilmesi çok zor çünkü bizim yaşadığımız gibi bir hayatı kabul etmiyorlar.
Robert Edgerton - Hasta Toplumlar adlı kitaptan birebir kopyalanmış bir yazı. Ulaş, konu o şekilde değil kitabın çok ufak bir bölümü burada yazılanlar.
seviyeyi yukseltmeyelim lutfen. :>