Maceracı ruhunuzun koltuğunuzda kök salmaya başladığını düşünüyor olabilirsiniz. Üzülmeyin; aradığınız ilham perisi oturma odanızda sizi bekliyor. Paris'in romantik sokaklarında geçen ya da Bali'nin büyüleyici gün batımlarına davet eden yolculuk filmleri, içinizdeki yola düşme hevesini körükleyebilir.
İşte izler izlemez bavul hazırlatan, dünyanın en güzel sabahlarına uyanma isteği ile yola düşüren seyahat temalı filmler...
Zorlu bir boşanmadan sonra Elizabeth Gilbert (Julia Roberts), kendisini bir yol ayrımında bulur. Hayattan gerçekten ne istediğini anlamaya çalışan Elizabeth, kendini keşfetme arayışına dönüşen bir yolculuğa çıkar. Siz de bu yolculuk boyunca Elizabeth ile önce İtalya'yı, sonra Hindistan'ı ve nihayetinde Bali'yi keşfedebilirsiniz.
Bu oldukça başarılı romantik komedi ile New York'tan Singapur'a uçuyoruz. Çünkü Rachel Chu (Constance Wu) nişanlısı Nick Young'ın (Henry Golding) eksantrik ailesi ile tanışmak zorunda. Nişanlısının zengin ve nüfuslu bir aileden geldiğini öğrenen Rachel ile Singapur'u keşfedebilirsiniz. Filmdeki lüks yat partileri ve tasarımcı imzalı kıyafetlerle Singapur, daha çekici bir rota haline geliyor.
Zıtlıklarla dolu, derin ve komik bir hikayeye hazır mısınız? Bir nevi tükenmişlik sendromu yaşayan psikiyatrist Hector (Simon Pegg), hayatını geride bırakarak bir arayışa çıkar. Steril İngiliz hayatından ayrılıp yola çıkan Hector, Himalayalar'a uzanan bir yolda dünyayı dolaşır. Hector'un eğlenceli ve hayatı sorgulatan arayışı sizi de harekete geçirebilir. Filmin sonunda kendinizi sevgilinizle bir yolculuk planlarken bulabilirsiniz.
Woody Allen imzalı bu melodram, başınızı biraz döndürebilir. Bu baş döndürücü etki, oyuncu kadrosunda yer alan Penélope Cruz, Scarlett Johansson ve Javier Bardem kadar İspanya atmosferinden de kaynaklanıyor. Duygularını yoğun yaşayan, hayata tutkuyla bağlı insanlarla bütünleşen Barselona için valiz toplamaya değer. Filmin konusuna gelecek olursak; yaz tatili için İspanya'ya gelen iki yakın arkadaş, aynı çekici ressama aşık olur. Ve olaylar gelişir!
Wes Anderson'un adeta bir renk paletini andıran bu filmi, bizi Hindistan'a doğru bir tren yolculuğuna davet ediyor. Babalarının ölümünden sonra ilişkilerini güçlendirmek isteyen üç kardeş, Himalayalar'dan Hindistan'a uzanan bir seyahat planlar. Ancak aksi bir tesadüf tüm seyahat planlarını bozar. Üç kardeşi canlandıran Owen Wilson, Adrien Brody ve Jason Schwartzman ile kahkahaya hazır olun.
Sıkıcı bir hayata sahip olan Walter Mitty'nin (Ben Stiller) hayatı tuhaf bir biçimde değişir. İşini kaybetmek üzere olan Walter, hiç ummadığı bir maceralar zincirine atılır. Ben Stiller'in aynı zamanda yönetmen koltuğuna oturduğu bu macera Grönland'a kadar uzanıyor. Filmin sonunda 'neden olmasın' diyerek haritadan Grönland'ı bulmaya çalışırsanız sakın şaşırmayın.
Rengarenk kıyafetler ve safran renginde gün batımları sizin için Hindistan demekse, bu filmi çok seveceksiniz. Egzotik Hindistan manzarası dışında filmin aynı zamanda oldukça keyifli bir öyküsü de var: Bir grup emekli İngiliz, Hindistan'da tatil yapmaya karar verir. Hindistan'a ulaştıklarında konaklayacakları otelin tanıtım broşüründen oldukça farklı olduğunu görürler. Judi Dench başta olmak üzere oldukça deneyimli bir oyunca kadrosuna sahip bu sıcak ve samimi film ile içiniz ısınacak.
Kanserle boğuşan iki ölümcül hasta Edward (Jack Nicholson) ve Carter (Morgan Freeman), bir 'ölmeden önce yapılacaklar' listesi yapar ve macera başlar. İki muhteşem aktörün tüm doğallığı ile adeta döktürdüğü, sıklıkla güldürdüğü bu film ile hayata bakış açınız da değişebilir. Film bittiğinde kalbinizin yumuşadığını hissedip bu iki eğlenceli adamın rotasını takip etmeye de karar verebilirsiniz.
Efsanevi yönetmen Francis Ford Coppola'nın kızı Sofia Coppola'nın yazıp yönettiği film, yabancılaşma hissi üzerine kurulu. Dilini bilmediği bir ülkede sıkışan Charlotte (Scarlett Johansson), kaldığı otelde Amerikalı aktör Bob Harris (Bill Murray) ile tanışır. Filmin çekimlerinin yapıldığı lüks otel ise muhteşem Tokyo manzarası ile nefes kesiyor. Müzikleri bile tek başına efsane olan bu film, Tokyo gezi rehberi olarak da değerlendirilebilir.
Sevenlerinin bildiği üzere Woody Allen şehirleri bir oyuncu gibi yönetme dehasına sahip. Buram buram Van Gogh kokan Midnight In Paris, Paris şehrini tüm ihtişamı ile ekrana taşıyor. Bir başka hayata öykünerek Paris sokaklarını dolaşan Gil (Owen Wilson) ile Paris tutkunu olmamanız içten değil.
Şahane bir romantik üçlemenin ilk filmi olan Before Sunrise ile Avusturya'ya uzanıyoruz. Céline (Julie Delpy) tren yolculuğunda tanıştığı Jesse'i (Ethan Hawke) kendisine katılmaya ikna eder. Böyle Céline ve Jesse, bir geceyi Viyana sokaklarını dolaşarak geçirir. Şehri keşfederken birbirine aşık olan bu çiftin hikayesi, Viyana'nın tüm güzelliğini gözler önüne seriyor. Viyana'da başlayıp Paris'e uzanan ve Yunanistan'da sona eren bu üçlemenin sonunda bir Avrupa seyahati planlamaya başlayabilirsiniz.
Christopher McCandless'ın sıra dışı hayatını anlatan film, aynı isimli kitaptan uyarlanmış. Film, aidiyet hissi ve yolculuk felsefesine dair güçlü bir söyleme sahip. Etkileyici bir gerçek hayat öyküsü izlemek ve Amerika'nın vahşi doğasında kaybolmak isterseniz bu filmi kaçırmayın. Maceracıların uğrak noktası olan McCandless'ın içindeyken hayatını yitirdiği otobüs, geçtiğimiz yıl güvenlik endişeleri nedeniyle Alaska kırsalından kaldırıldı. Biz de filmin etkisiyle dağlara çıkıp kamp yapmak isteyenlere 'Tedbiri elden bırakmayın' diyoruz.
Oldukça naif bir öyküye sahip olan bu filmde kahramanımız Amélie (Audrey Tautou), küçük iyilikler yaparak etrafındakilerin hayatını değiştiriyor. Film boyunca Işıklar Şehri Paris ise, adeta ikinci başrol oyuncusu gibi Amélie'ye eşlik ediyor. Notre Dame dahil olmak üzere Paris'in 80 ayrı yerinde çekilen filmin sonunda, Paris uçuşlarına bakmak isteyebilirsiniz.