Sinemada, özellikle korku ve gerilimin had safhada olduğu filmlerde öyle sahneler vardır ki 'ne kadar ileriye gidebilirler?' dediğinizde bile gözünüzün önüne korkunç sahneler gelir. İzleyeni rahatsız ederler ve hatta uykularını bile kaçırabilirler. Bu yazıda size izleyeni rahatsız edecek ve sinirini bozacak filmlerin bazı sahnelerini bir araya topladım.
İyi okumalar dilerim.
Kölelik filmleri her zaman Amerika'nın karanlık tarihini sert bir şekilde bize hatırlatır. Kölelerin çektikleri sıkıntılar ve acı dolu hayatları izleyicinin yüreğini burkar. Yönetmen Steve McQueen'in 12 Yıllık Esaret kadar öfke duymaya neden olan film sayısı azdır. Filmde çok sayıda insanı rahatsız eden sahne var ama izlemesi en zor sahne çiftlik sahibinin 50'den fazla kırbaçla Patsey'in kırbaçlanmasını istemesidir. Patsey bu sahnede çığlık atar, ağlar ve izleyeni de ağlatır.
Tom Six'in yönetmenliği yaptığı korku filmde bir Alman doktor, üç turisti bir insan kırkayak yaratma hayalini gerçekleştirmek için kaçırır. Kaçırdığı insanları birbirine diker. En kötüsü de bunu o insanların ağızlarından kıç deliğine kadar yapar. Farklı bir delilik seviyesinde olan bu film sahnesi korku filmlerini aşırı rahatsız edecek bir noktaya taşıyor.
Yönetmen Julia Ducournau'nun filminde Alexia, küçük kız kardeşi Justine'e bikini ağdası yapar. Bu sahneyi izlemek bile oldukça rahatsız edicidir ama ilerleyen dakikalar daha kötüdür. Ağda sırasında Alexia parmağını keser ve hemen oracıkta bayılır. Justine acil durumlarda başta herkesin yapacağı gibi ambulansı arar ama sonrasında anormal bir şey yapar: Kız kardeşinin kopmuş parmağını yemeye başlar. Filmin bu sahnesi midesi hassas olanlar için oldukça kötüdür.
Gaspar Noé yönetmenliğinde ve Monica Bellucci'nin başrolde olduğu Fransız filminde öyle bir sahne vardır ki sinema tarihinin en vahşi tecavüz sahnesidir. Yaklaşık 11 dakika süren bu dayanılmaz sahnede suç kırmızıyla aydınlatılmış bir yeraltı geçidinde işleniyor.
Yönetmen Pier Paolo Pasolini'nin filminde insanın tahammül sınırlarını zorlayan birçok sahne var. Dram ve savaş türündeki filmi 1944 yılında Nazi Almanyası'nın kontrolünde Kuzey İtalya'da kurulmuş kısa ömürlü bir kukla devlet olan ve 'Salò Cumhuriyeti'nde geçer. Şehrin 4 ileri geleni 18 genci bir şatoya hapseder ve 4 fahişe ile birlikte 120 gün boyunca bu genç kölelere fiziksel, ruhsal ve cinsel işkence uygular. Sonunda yaşlı İtalyan faşistler gençleri öldürmeye karar verir. Finaldeyse gençlerin ölümleri oldukça kanlı olur.
Yönetmenler Julien Maury ve Alexandre Bustillo'nun filminde izleyenin tüylerini diken diken edecek bir sahne vardır ki 'işler buraya kadar gitmez' dediğinizde oraya kadar gidiyor. Psikopat kadın, başka bir kadının doğmamış bebeğini karnından çalmak için Noel gecesi evine giriyor. Sonrası mı? Sarah'ın yani hamile kadının midesini kesen psikopat, cenini artık ölü olan Sarah'dan alıyor. Hem korkunç hem de mide bulandırıcı bu sahneye dayanabilmek gerçekten zor.
Michael Haneke'nin yönetmen olduğu korku filminde sistematik şiddeti izlemenin ne denli yorucu olduğunu görebiliyoruz. Filmde bir genç, evine davet ettiği kız arkadaşını cıvata tabancasıyla vuruyor ve arkadaşı yere düşüyor. Bu anları müziksiz ve sabit bir bakış açısıyla kameraya alıyor. Kız ölmüyor ama acı çekerek kameranın açısından çıkıyor. Bu rahatsız edici sahnede bir insanın gözle görünmese bile ölürken çıkardığı sesler oldukça korkutucu.
Lars von Trier'in Deccal filmi bir kaza sonucu bebekleri ölen bir çiftin yasını tutmak için orman evine gitmesini konu alıyor. Film boyunca birçok sahne aşırı karamsar ve rahatsızlık verici olabiliyor. Ama bir sahnesi belki de bu konuda en ileriye gidenidir. Başroldeki Willem Dafoe ve Charlotte Gainsbourg birbirlerine zarar verir. Daha sonra Charlotte elindeki paslı makasla mastürbasyon yaptığı sırada kiltorisini çıkarır.
Yönetmen Steve McQueen yapımı filmde insan vücudu hapiste baskı altında ne kadar dayanabilir diye düşünüyoruz.1981'de İngiliz hükümetine karşı bir protesto eylemi gerçekleştirdiği için hapsedilen ve kendini açlıktan öldüren bir IRA lideri olan Bobby Sands'in hikayesini konu alıyor film. Filmin rahatsız kesici sahnelerinden biri, mahkûmların hücrelerinden sürüklendikten sonra yere bir ayna konulması ve gardiyanların yere zorla eğdirilen mahkûmların rektumlarında kaçak eşya olup olmadığını kontrol etmesidir.
Yönetmen Darren Aronofsky'nin filminde anne ve oğlunun amfetamin ve eroinin etkilenmelerini izlemek bir yana Jennifer Connelly'nin canlandırdığı kız arkadaşı Marion'un tamamen yok oluşuna da tanık oluyoruz. İlk sahnelerde yüzü hep gülen kız filmin sonunda umutsuz bir şekilde uyuşturucu arayışı içindedir. Elinde tomarlarca para ve el feneri tutan takım elbiseli korkunç adamlarla çevrili bir sahnede ismi açıklanmayan bir 'parti kızı' ile arka arkaya gider. Marion'un yüzünde sadece korku ve umutsuzluk görülür.
Srdjan Spasojeviç yönetmenliğindeki filmde emekli yetişkin film yıldızı ilk Milos'un (Srđan Todorović) porno sektöründe yapmak zorunda kaldığı en şiddetli şey, bir kadının suratına yumruk atmaktır. Başka bir filmde, bu tamamen kınanacak bir şey olurdu, ancak gerçek hayatta başına gelenler standartların oldukça dışında. Milos son bir defa oynamak için porno film teklifi alır ve kabul eder. İçinde tıbbi önlükler giymiş iri bir adam, tüm acı verici ve canlı ürkütücülüğüyle bir bebeği doğurtur. Ardından, yenidoğan bebek ağlarken ve anne şeytani bir gülümsemeyle bakarken, doktor yeni doğmuş çocukla seks yapar. Vukmir adındaki iri adam 'Bu yeni bir tür! Yeni doğan pornosu!' Ve biz? Bunun Baby Genuises veya Bak Kim Konuşuyor olmasını istiyoruz.' der.
Dağcı Aron Ralston yürüyüşe çıkar ve birkaç kızla tanışır. Bir süre sonra bir kanyonun arasına düşer, kolu bir kayanın altında sıkışır. Bu sahne sadece bir başlangıç. Birkaç gün boyunca orada sıkışıp kalan Ralston kolunu kesmeye karar verir. Kör bir bıçakla önkolunu keser ve kendini kurtarabilir. Kolunun geri kalan kısmı kayanın altında kalır ve aşağı doğru sarkar. Şüphesiz sinemadaki en rahatsız edici uzuv kesme sahnelerinden biridir bu.
Fransız yönetmen Pascal Laugier'in korku filminde Anna kötü niyetli bir grup insan tarafından yakalanır ve normal görünen bir evin bodrumuna kapatılır. Burada rutin olarak dövülür, aç bırakılır ve çeşitli sistematik işkence yöntemlerine maruz bırakılır. Ancak filmin en can sıkan sahnesi daha sonra gerçekleşir. Anna bir cerraha getirilir, derisi tamamen yüzülür ve çarmıha gerilmiş gibi bir pozisyona getirilir. Ne yazık ki bunlar olurken hâlâ hayattadır ve acı bir şekilde ölüme bırakılır.
Yönetmen Jonathan Kaplan'ın filmi başlı başına bir mahkeme salonu dramasıdır. Suç ve tecavüz! Jodie Foster'ın karakteri kadın karakter bir gece bir barda birkaç sarhoş adam tarafından toplu tecavüze uğrar. Travmaya ek olarak, birden fazla müşterinin olayı izlemesi ama hiçbir şey yapmaması oldukça rahatsız edicidir.
Akademi ödüllü bir film olan Darren Aronofsky'nin Siyah Kuğu'su yer yer sadist sahnelerle dolu. Filde Natalie Portman kendine işkence gören balerini oynuyor. Bazen vücudunu acımasız ve olağandışı bir cezaya maruz bırakıyor. En rahatsız eden sahne ise tırnak etini yukarıya kadar çekip yırtması.
Tom Ford'un yönettiği filmde Zengin olan ama özel hayatında sorunlar yaşayan sanat galerisi sahibi Susan Morrow, 20 yıl önce acımasızca terk ettiği eski eşi Edward'ın yazdığı romanın taslağını alır. Roman hem Susan’a adanmıştır, hem de Edward’ın Susan’a taktığı lakaptan yola çıkılarak romana Gece Hayvanları adı verilmiştir. Film metaforlarla dolu. Yalnız bir sahnesi izleyenin üzerinde rahatsız edici bir his bırakıyor. Otoban sahnesinde Edward'ın eşini ve kızını öldüren üç kişi, Susan, Susan'ın annesi ve çocuğu aldırmaya ikna eden Susan'ın eşini temsil ediyor. İzleyenin içini kemiren bir sahne.
Sizi en çok rahatsız eden film hangisiydi? Yorumlara bekliyorum.
Saw3..timothy young..ölümü çok fena
İki numarayı tavsiye ederim... İzlemeyin...