1970 sonbaharında Anna dokuz yaşındadır. Gazeteci annesi Marie, zengin bir İspanyol aileden gelen avukat babası Fernando, kardeşi François ve her şeyini kaybetmesinden Fidel Castro'yu sorumlu tutan Kübalı dadısı ile Paris'te yaşar. Rahat ve huzurlu yaşamlarına düşen tek gölge, İspanya'da faşist Franco yönetimine karşı mücadele veren eniştedir. Komünist olması nedeniyle, evde eniştenin adı dahi anılmamaktadır. Ailenin burjuva yaşamı, eniştenin öldürülmesi ve bu olayın ardından, eşi ve çocuğunun İspanya'dan kaçarak yanlarına sığınmasıyla altüst olur. O güne dek İspanya'daki duruma tepkisiz kalan Anna'nın babası, derin bir suçluluk duygusuna kapılır. Eşiyle birlikte Şili'ye ideolojik bir yolculuk yapar ve dönüşte geniş ve bahçeli evlerini bırakıp küçük bir apartman dairesine taşınırlar. Ateşli siyasi aktivistlere dönüşen anne-babasının yeni dünyası, Anna için farklı anlamlar taşır: Ev değiştirmek, düzensizlik, dadısını kaybetmek ve yeni yüzler...
Filmdeki dokunaklı öğe, küçük kızın alışık olduğu eski yaşam biçimini yenisi içinde eritmeyi başaramaması, hatta buna güçlü bir tepki sergilemesidir.
Film, Türkiye de dahil tüm Avrupa'yı derinden etkileyen 1970-71 arası dönemi ve yaşanan radikal değişimleri Anna'nın kişisel öyküsüyle bağdaştırıyor. Kadın hakları adına verilen mücadele, faşist darbeler, emperyalizm karşıtlığı... Bu olayların fon oluşturduğu film, çatışan ideolojiler, sınıf, ulus, cinsiyet, din ve aile bağları gibi konuları küçük Anna'nın bakış açısından anlatıyor.
IMDb: 7,6