'Bu gece ne izlesem?' diye düşünüyorsanız öneriler bizden, izlemesi sizden... 🎬
'Bu gece ne izlesem?' diye düşünüyorsanız öneriler bizden, izlemesi sizden... 🎬
'Ara ara kurgu basitliği ve birkaç tesadüf abartısı dışında çok titiz işlenmiş. Hâlâ vizyondayken mutlaka gidilmeli. 7.5/10'
'Stranger Things'i bitirdim diye üzülenlere müjde! Suç ve gizem-gerilim sevenlerden verilecek bir şansı hak ediyor. 'Almanya'nın Stranger Things'i' diye anılan bu diziye vakit ayırmalısınız.'
'Filmin dokusu biraz Paramparça Aşklar ve Köpekler, Babel gibi birbirinden bağımsız öykülerin kesişmesi temasını çağrıştırıyor. Numeroloji, kader, şans gibi konuları temele almış gibi dursa da yer yer bundan ayrılmış, sanki biraz o kısmı oturmamış gibi. Ama oyunculuklar çok etkileyici, film de kaliteli.'
'Baştan sona derin mesajlarla, göndermelerle bezeli bu sıra dışı yapımı pür dikkat izlemelisiniz.'
'Suç, gizem ve polisiyeyi bir arada barındıran etkileyici bir yapım.'
'Film, ince ince toplum ve modern yaşam eleştirileri yapıyor. Zamanında burun kıvırdığımız şeylerin aslında ne kadar değerli olduğunu ve ona ulaşmak için ne kadar uğraşabileceğimizi de bize hatırlatıyor.
İzlemeniz için illa Kore sineması aşığı olmanıza gerek yok. Hem kahkahalar attıran hem de gözden bir damla yaş süzdüren filmlerden...'
İzleyip izlememe konusunda kararsız kalanlar için uzun uzun yorumladı:
'Beyaz yakalı sıradan bir aile babasının ölümlü trafik kazasına sebep olduktan sonra düştüğü hapishanede adım adım gangster liderine dönüşmesini izliyoruz. Önceki işlerini izlemediyseniz bu filmi sırf adama 'Baya oyuncuymuş lan bu!' demek için bile izleyebilirsiniz.
Senaryosu pek kesmiyor açıkçası, Kingslayer'ımız hapisten çıktıktan sonra çete için büyük bir silah satış işini halletmeye çalışıyor ama 'Biz neler neler gördük bu ne ki peh!' diyor insan izlerken. Hapishane sahneleri daha detaylı ve uzun olsa daha iyiydi.
Hollywood yapımı değil, -ucuz değil- hesaplı bi' film olmuş. Popüler dizi oyuncularını toplayıp uzun metraj çekelim demişler. Ülkücü bıyıklı Jaime'nin dışında filmde yeni Punisher'ımız Jon Bernthal ve Mindhunter'daki ekibin koca kafalı abisi Holt McCallany de rol alıyor.
Kamera açıları başta sinir etse de izledikçe alışılıyor, müzik olarak da habire kontrbas basmışlar, ama güzel olmuş, filmin havasına uygun.
Muadilleriyle karşılaştırma yapmaya gerek duymadan kendi çapında izlenesi bir film. Karakter dönüşümü bakımından Breaking Bad tadı veriyor. Filmden çıkarılacak en büyük ders: Alkollüyken araç kullanmayın ve kırmızıda geçmeyin.'
'Bu filmde de yine Old Boy'da göreceğiniz bitmek tükenmek bilmeyen intikam duygusunun sürprizli sonunu görüyoruz. Filmin temposu neredeyse hiç düşmüyor, merak duygusu hep yukarıda. Etkileyici ve heyecanlı bir film.'
'Konusu ve görüntü yönetmeni övgüye değer. Belgesel tadında olması da muazzam.'
Konusunu da şuraya bırakalım: Frank Rudolp Olson, uzun yıllardır CIA’de çalışmaktadır. Kendisine verilen görev gereği MK- Ultra adlı gizili bir Soğuk Savaş programına katılmıştır. Burada bir deneye tabi tutulan Olson, bir otel odasında ölü bulunur. Bu gizemli ölümü ailesini şüpheye düşürür. Eric ve Nils, babalarının ölümünün cinayet mi yoksa intihar mı olduğu öğrenmek için araştırmaya başlarlar. Babalarının 60 yıllık hayatını incelemeye başlayan Eric ve Nils, hükûmetin karanlık gerçekleriyle karşı karşıya kalacaklardır.
Cihan'ın yorumu diziyi izlemeniz için yeterince ikna edici:
'Enfes bi' dizi, ennnfes. Bir ara izlerim diye kenara ayırmıştım, hiç de bi' şey izleyesim yokken açayım dedim, ilk andan laaap diye sarıverdi.
Başroldeki hatuna bayılacaksınız, yani ben bayıldım. Dizide sürekli seyirciyle diyalog haline giriyor ve izlerken kadının sırdaşı gibi hissediyorsunuz. O anlarda ekrana pasladığı mimikleri falan müthiş. Hatuna oyunculuğundan dolayı bayılışım bi cepte dursun.
Dizi İngiltere’de bol ödüllü bir tek kişilik tiyatrodan televizyona uyarlanmış. Peki tiyatro oyununu yazan kim? Başrol hatun. Televizyona uyarlayan kim? Yine başrol hatun. HADİ BUYUR. Gel de daha fazla bayılma. Tiyatro oyununda kendisi oynamıyor ama dizide kendisini oynatarak şahane bi' seçim yapmış. Zaten bi' işin en iyi olmasını istiyorsan kendin yapıcan aga.
30’larının başındaki ana karakterimiz en yakın arkadaşını kaybetmiş, aile üyeleriyle ilişkisi bi' acayip, bir başına işlettiği cafe ile Londra’da hayat mücadelesi vermekte. Biraz da seks arsızı olduğundan dolayı yapımda epey cinsellik var. Dizi kara mizah başlayıp iyiden iyiye drama dönüşüyor. 'Ben British humour hastasıyım, uçan kaçamaz' diyorsanız hemen yumulun. Zaten henüz bir sezon var ve 20-25 dakikalık 6 bölümden oluşuyor, bir oturuşta izleyin.'
'Uzun zaman önce izlemiştim, yeni yıl geliyorken tekrar izleyeyim dedim ve iyi ki de izlemişim. İçinizdeki tüm karamsarlığı alıp çok uzaklara götüren filmlerden. İzledikten sonra koşup sevdiklerinize teker teker sarılmak istiyorsunuz. Yeni yıl ruhunu çok güzel yansıtıyor. Oldukça eski bir film olması aklınızda soru işaretine neden olmasın. İzlemediyseniz kesinlikle izleyin derim. James Stewart'ın oyunculuğu da zaten harika.^^'
'Kynodontas, The Lobster filmleriyle tanıdığımız Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos'un son işi de önceki filmleri kadar derin bir yapıya sahip.'
'Hollywood’un dev bir çöp üretme makinesine dönüştüğü bir dönemde (filmde de buna gönderme yapan kısa bir diyalog vardır hatta, tabii ben öyle konotatif bir yorum yaptım) Soderbergh’ün senaryosunu iki haftada yazıp Beylikdüzü'nde bir daire parasına ($1m) çektiği ve Cannes’da Altın Palmiye’yi kucakladığı 'Sex, Lies & Videotape' Amerikan bağımsız sinemasının öncü bir eseri olarak hoş bir pazar temaşası haline gelebilir. İsmi plot hakkında epey fikir veriyor ama explicit sahneler yok. Yani eş dost ve bir miktar seküler aile bireyleriyle rahatlıkla izlenebilir.'
'Filmin çekileceği haberini duyduğumda 'Ne gerek vardı şimdi, 5-6 puanlık bi film olur, Robin Williams'ın kemiklerini sızlatacaklar.' demiştim ama Rotten'de iyi eleştiriler aldığını gördüğümde güvenip izledim. Çok da ön yargılı olmamak gerekiyormuş demek ki. Komedi bakımından çok iyi, macera kısmı da fena değil. 3D için çok uygun olmasına rağmen bu yönü zayıftı nedense. Kevin Hart'la Jack Black'in karakterlerine koptum. Karen Gillan'ı severdim, bu filmle daha da sevdim. 7/10'
Detaylı yorumu:
'Biraz zorlu bir sinema deneyimi. Bela Tarr benim açımdan sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri ve bu film onun sinemaya vedası.
Film Nietzsche'nin 'kırbaçlanan atın öyküsü' ile açılışı yapar. 'Mutter, ich bin dumm!' sözleriyle uzun sessizlik dönemine geçen Nietzsche'ye sonrasında ne olduğunu pek çoğumuz biliriz, fakat ata ne olmuştur? Film anlatı yapısını bunun üzerine kuruyor ve bu bir anti-genesis hikayesi. Ve yönetmenin ifadesiyle, Kundera'ya da göz kırparak, 'Varolmanın inanılmaz ağırlığı' üzerine bir film.
Bir baba ve kızın 6 günlük yaşantısına olanca yavanlığı ve sıkıcılığıyla tanık oluruz. Özetle bedeni taşımaktan yorulmuş bir ruh ve kötürüm kalmış bir aklın hikayesi. Tıpkı insanlar gibi, bazı şarkıları, filmleri bir başka seversiniz. Bu beni aydınlatan ve izleyen insanlarla konuşmayı en sevdiğim filmlerden biri. Meraklısına...'
'Seyrettikten sonra meyve yemekten bile imtina edebilirsiniz. Bu yüzden kendisi 'sweet poison' olarak adlandırılmış. Amerikalılar hayvan gibi şeker tüketiyormuş, bunu da gördük.
Adam diyo ki, 'Şeker yemen için illa jelibon ya da çikolata yemen gerekmiyor, çünkü tükettiğin her şeyde (özellikle marketten alınan) misliyle şeker var.'
Şeker tüketmiyoruz arkadaşlar.'
Geçtiğimiz aylarda önerdiğimiz yapımlara çıkan yollar ise hemen şuracıkta:
Nisan | Mayıs | Haziran | Temmuz | Ağustos | Eylül | Ekim | Kasım
aile arasında inanılmaz kötü bir filmdi.
Son gifi vermrseydiniz keşke diyecektim de vazgeçtim.. Hala izlemeyen kaldıysa yesin spoiler'ı ceza olarak
mother izledigim en cop filmdi bence