Orlando, ağırlıklı burjuvaların yaşadığı, sokaklarında lüks arabalarıyla züppe gençlerin fink attığı bir kenttir. Jake Tyler ise Iowa'dan gelmiştir ve etraftaki lüks binalar ve pahalı malikaneler başını döndürür. Burası tüm düşlerini gerçeğe döndürebileceği masalsı bir yerdir Tyler için. İşin ilginç yanı, Amerikan Rüyası'nı temsil eden bu kentin havai gençlerinin ise hayattan hiçbir beklentisi kalmamıştır. Bu ayrıcalıklı güruhun, pahalı otomobillerine binerek hava atmak, bikinileri ve tokyolarıyla sokaklarda gezinmek dışında pek yaptıkları kaydadeğer bir meşgale zaten yoktur. Iowa'dayken futbol takımının gözdesi olan Jake, bu parlak şehirde tam bir yabancı gibidir. Sessiz ve çekingen mizacı; çevresinde kaba saba ya da hırpani olarak algılanan kılık kıyafetiyle yeni gelen çocuk muamelesi gördüğü için ilk etapta arkadaş edinemez. Ryan adlı kabadayı ruhlu bir gençle istemeden kavgaya tutuşmak zorunda kalan Jake dövüşü kaybedince de çevresi tarafından aşağılanmaya ve küçümsenmeye başlar. Ancak Jake'in iyi kalpli sınıf arkadaşı Max, onda bir şampiyon ruhu görmektedir. Jake'e kısaca MMA olarak bilinen karışık savunma sanatları sporundan bahseder. Sonra da onu bu sporu öğreten kendi koçu Jean Roqua ile tanıştırır. Bu sporu öğrenmeye başlayan Jake'in, MMA'nın bir sokak dövüşü olmadığını, başlıbaşına bir sanat olduğunu fark etmesi uzun sürmez.