Yaşanmış hikâyeleri konu alan yapımların her zaman merak uyandırdığı gerçek. Bu tür filmlerin hissettirdiği duygular ise kelimelerle tarif edilemiyor, desek abartmış olmayız. Eğer gerçek hayattan esinlenilmiş filmlere meraklıysanız sizler için derlediğimiz bu 15 filmi mutlaka izlemelisiniz. Haydi gelin, sizi bambaşka serüvenlere sürükleyecek filmleri birlikte inceleyelim.
Mermiler, roketler, ölü bedenler ve 5 yaşındaki küçük bir kız çocuğuna yüklenen boyundan büyük sorumluluklar.... Angelina Jolie'nin yönetmen koltuğunda oturduğu filmde Amerika, Vietnam ordusuna karşı açtığı savaş sırasında Kamboçya'yı da bombalar. 5 yaşında savaşın zorluklarıyla mücadele etmesi gereken Loung Ung, ailesiyle göç etmek zorunda kalır ve çalışma kampına gönderilir. Birlikte yaşam mücadelesi verdiği babasını kaybetmesini ve sonrasında yaşananları izleyince gözyaşlarınızı tutamayacaksınız.
127 saat boyunca kaya parçasına sıkışmış hâlde beklemek mi? Düşünürken bile tüyler ürperten bu gerçek senaryoya tanıklık etmeye hazırsanız hemen filmin konusuna geçelim. Filmin baş karakteri Aron Ralston habersiz bir şekilde dağ yolculuğa çıkar ancak hiç beklemediği bir olayla karşı karşıya kalır. Bu yolculukta kocaman bir kaya parçasına sıkışmasıyla asıl olaylar başlar. Dudak ısırtan ve bir o kadar da yürek burkan bu filmin hem içsel sorgulamanın hem hayattaki seçimlerin ne ölçüde önemli olduğu konusunda izleyenlerine büyük bir ders verdiği kesin.
The Blind Side, hâlâ izlememiş olanlar ve gerçek bir yaşam öyküsü arayanlar için önerilmeyi kesinlikle hak ediyor. İzledikten sonra bir süre etkisinden çıkamayacağınız Oscar ödüllü filmin ana karakteri Michael Oher, uyuşturucu bağımlısı bir annenin ilgisizliği sonucu ortada kalan siyahi bir genç ancak Koca Mike lakaplı Oher'in yaşam serüveni Tuohy ailesiyle karşılaşmasıyla adeta sıfırlanır ve yeniden başlar. O evsiz ve çaresiz genç artık yeteneği keşfedilmiş bir Amerikan futbolcusu olur. Film, şüphesiz hayatın her alanına dair birçok şeye ilham olabilecek en iyi yapımlardan biri.
İngiliz teorisyen ve fizikçi Stephen Hawking'in zorlu hayatını konu alan film, yıllar geçse de etkisini sürdürmeye devam ediyor. Üniversite yıllarında hayatının aşkı Jane Wilde ile tanışan Hawking, henüz 21 yaşındayken hayatını derinden etkileyecek bir hastalıkla karşı karşı kalır. Ancak alışıldık sahnelerin aksine Hawking bu hastalığı sonucunda fiziken tüm gücünü yitirmiş olsa dahi zihnen büyük bir yükseliş yaşar çünkü o, adeta hayat damarlarından birini oluşturan bilime karşı eskisinden daha tutkulu bir hâle gelir.
Danimarka'da yaşanan gerçek bir öyküyü anlatan Der Kommer En Dag; erkek çocukların yaşadığı istismarları, zorunda bırakıldıkları tıbbi deneyleri ve şiddete dair birçok şeyin beyaz perdeye yansıtıldığı dikkat çekici bir film. Gecenin bir vakti ne yapacağını bilemez durumda yetimhaneye gönderilen iki kardeşin içler acısı hikâyesine şahit oluyoruz. Çocuk bakım evi olarak adlandırılan ama ıslahevinden farksız bir yer olduğunu olayların iç yüzüyle kanıtlayan filmi mutlaka listenizde ilk sıraya koymalısınız.
Kendinizi en çaresiz hissettiğiniz anlarda açıp tekrar tekrar izlemeniz gereken, dünyaca tanınan en çarpıcı filmlerden biri My Left Food. Christy Brown'ın aynı isimli kitabından uyarlanan 1989 yapımı film, doğuştan selebral palsi hastalığıyla hayata başlayan Brown'ın engeline rağmen hayatta her zaman tutunacak bir dal bulabilmesini gösteriyor. Film, 'Ne hayatlar varmış be!' diye derin bir iç çektiren, izlerken hüznü ve gururu aynı anda yaşatan yapıtlar arasında yer alıyor. Unutmayın, her zaman bir umut vardır!
Aldığı ödüller ve IMDb puanıyla başarısını kanıtlayan Rain Man, eskilere dönmek isteyenlere önerebileceğimiz filmlerden. Başrolünü Tom Cruise ve Dustin Hoffman'ın paylaştığı filmde pek de iyi özelliklere sahip olmayan Charlie Babbit; babasının ölümü sonrasında miras kalan arabanın, varlığından haberi dahi olmadığı otizmli kardeşine bırakıldığını öğrenince aklını kurnazca kullanarak planlar yapmaya başlar. Tabii bu planları otizmli kardeşinin matematikteki olağanüstü zekâsını fark ettiği esnada tökezlese de Babbit, onun dünyayı keşfetmesinde ve duygularını açığa vurmasında en büyük yardımcısı olur.
2006 yılında seyircisiyle buluşan, başrolünde Will Smith ve oğlu Jaden Smith'in yer aldığı gerçek hayattan uyarlanmış The Pursuit of Happyness; ders niteliğinde bir film. Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen insanı her zaman güçlü tutmaya yardım eden umut, azim ve inançla birleştiğinde tüm sorunların altından kalkılacağı fikrini didaktik bir şekilde gözler önüne seriyor.
Filmin yönetmenliğini yapan Julian Schnabel’e Cannes ödülü kazandıran ve konusunu yaşanmış bir hikâyeden alan film, geçirdiği beyin kanaması sonucunda bedeninin tüm fonksiyonlarını kaybeden Jean-Dominique Bauby'nin hayatını işliyor. Tüm hareket kabiliyetini yitirse de onun dünyadan koparmayan tek bir şey var: o da sol gözü.
2014 yılında izleyicilerin karşısına çıkan The Imitation Game, 2. Dünya Savaşı'nda Almanların kullandığı Enigma şifrelerini çözmek için görevlendirilen İngiliz matematikçi Alan Turing'in hayatını konu alıyor. Durdurmanın neredeyse imkânsız olduğu Naziler için tek çözüm Turing'in bu sistemi kırması. Sıra dışı zekâsıyla hayranlık uyandıran Turing'in hayatını şaşkınlıkla izleyeceksiniz.
Jon Krakauer'ın aynı adlı kitabından uyarlanan ve basıldığı yılın en çok satanları arasına giren bu hikâye, herkesin olmayacağını bilse de hayatının bir döneminde mutlaka yapmak istediği o yolculuğa cesaret eden Christopher McCandless’ın büyüleyici serüvenini ekranlara yansıtıyor. Kimi zaman politik tartışmalara da yer veren film, özellikle seyahat etmeyi sevenlerin ve doğadan kopamayanların kesinlikle hoşuna gidecek.
Her sahnesiyle bol bol gözyaşı dökeceğiniz bir film önerisiyle daha karşınızdayız. 1950 yıllarındaki Kore Savaşı'nda Güney Kore'ye yardım için giden Türk askerlerinden Süleyman Astsubay'ın, annesi ve babası ölmüş küçük bir kız çocuğuyla karşılaşması sizi derinden etkileyecek. Eminiz, olaya gerçek hayatta tanıklık ediyor olsaydınız siz de onlara kayıtsız kalamazdınız.
Dangal, harika işlere imza atan Aamir Khan'ın yine dikkat çekici ve sorgulatıcı filmlerinden biri. Gerçek hayattan esinlenilen bu filmi izlerken Khan'ın canlandırdığı karakterin kızlarına koyduğu katı kurallar karşında sinirlerinize hâkim olmakta güçlük çekerken bir o kadar da iki kız kardeşle gurur duymadan yapamayacaksınız. Film, basit gibi gözükse de kalıpların dışına çıkan konusuyla kesinlikle izlemeye değer.
Film, Polonya'nın ünlü piyanistlerden olan Wladyslaw Szpilman’ın 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler'in işgali altındaki ülkesinde verdiği yaşam mücadelesini gözler önüne seriyor. Ülkesini ve savaşın diğer mağdurlarını Nazi Almanya'sı baskısından kurtarmaya çalışan Szpilman'ın yaşadıkları tam bir insanlık dramı.
Döneminin ses getiren filmlerinden Life is Beatiful'un ana karakteri Guido, eğlenceli hâlleriyle izleyenlerin sempatisini kazansa da ne yazık ki yaşadıklarıyla 2. Dünya Savaşı'nın açtığı derin yaraları en net biçimde gösteriyor. Çocuğunu korumak için yaptığı tüm fedakârlıklar ise izleyenleri altüst etmeye yetiyor.
Hepsi harika filmler, bir iki tanesini izlemedim. İçeriği hazırlayana kocaman 👏🏼
Bize böyle içeriklerle gel onedio. 👍👏👏