İzlandalıların Üçer Beşer Geçtiği Sümer Dini İle İlgili 20 Enteresan Bilgi

Son iki haftada 3 binden fazla İzlandalının, Sümer tanrılarına inanan Zuizm hareketine üye olduğuyla ilgili haberleri okumuşsunuzdur. Biz de bu noktadan yola çıkarak, Sümerler neye inanıyorlarmış, bir bakalım istedik. Ve araştırdık...

1. Sümerler, Mezopotamya’ya yaklaşık olarak M.Ö. 3500’lerden sonra gelmeye başlamıştır.

Güney Mezopotamya’daki bataklık bölgeye gelen Sümerler, farklı gruplar halinde yerleşime elverişli bölgelerde Eridu, Ur, Uruk, Lagaş, Umma, Şuruppak ve Kiş gibi birçok şehir devleti kurmuşlardır.

2. Bugün, Sümerlerin kökeni ve din anlayışı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan şey, geride bıraktıkları tabletleridir

3. Çünkü Sümerler, yazıyı bulmalarından itibaren basit bir alacak-verecek meselesinden evren ve kozmolojiye kadar bütün konularda yazılı tabletler bırakmışlardı.

Bu tabletler ilk bakışta mitolojik hikaye ve efsanelerden oluşmuş gibi görünse de, dönemin dini inanç yapısını da betimlemektedir.

4. Konumuza dönecek olursak, Sümerlerin bireysel ve toplumsal yaşantılarında dinin önemli bir yer tuttuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şöyle ki:

Sümerlere göre kurulan medeniyetin ve gelişimin tek kaynağı dini inançlardır. Bir Sümerli, ancak -dini anlayışın tam merkezinde bulunan- tanrıların ihtiyaçlarını giderip onlara hizmet ettiği ve Tanrıların bundan memnun kaldığı ölçüde değer bulur ve saygınlık kazanır. 

Tarım, ticaret, seyahat, ustalık gerektirici işler, hukuk, doğum, evlilik, ölüm, cenaze merasimleri, yönetim, savaş, barış, sağlık, hastalık, bilim, astronomi, büyü, insan ilişkileri gibi birçok konu dini inanç ve uygulamalar etrafında şekillenir ve dini ritüellerin başlıca ana konularını oluşturur.

5. Ayrıca, Sümerlerin din anlayışıyla evren arasında yakın bir ilişki vardı. Onlara göre evren iki temel ögeden oluşuyordu:

Gökyüzü ve yeryüzünden oluşan evren için Sümerler 'an-ki' kelimesini kullanmaktaydı. Kelimenin sözcük anlamları da bu durumu doğrulamaktadır. Çünkü 'an' kelimesi gök, 'ki' kelimesi yer anlamına gelmektedir. 

Sümerler aynı zamanda dünyayı disk gibi düz bir alan şeklinde düşünmüşlerdi. Diskin üzerinde, gökyüzüne kadar uzanan, adını 'lil' verdikleri; hava, rüzgar ve ruh diye adlandırdıkları boşluk bulunmaktaydı. Gezegenler, yıldızlar, güneş ve ay da, lilden oluşmuş bunun yanı sıra onlara tanrılar tarafından parlaklık özelliği verilmiştir.

6. Bildiğiniz gibi Sümer dini çoktanrılıdır. Dinin temelini ise bu tanrıların kurduğu birlik, yani panteon oluşturmaktaydı.

Sümerler bu tanrılarının her birini 'dingir' kelimesiyle adlandırmaktaydılar. Genel özellikleri itibariyle insana benzeyen fakat ölümsüzlük gibi çeşitli üstün güçlere sahip birçok tanrı bulunmaktaydı. Bu tanrılar yeme, içme, evlenme, çoluk çocuk sahibi olma, hastalanma, ölümcül bir şekilde yaralanma, savaşma, kızma, öfkelenme, kıskanma, nefret etme, gibi insanın temel doğasında bulunan özellik, ihtiyaç ve duygulara sahiptiler. 

Her ne kadar olağanüstü güçlere sahip olsalar da Sümerlere ait mitolojik kaynaklara baktığımız zaman bu güçlerin sınırsız olmadığını, belli bir takım kanunlara ve yasalara tabi oldukları anlaşılır. Aynı zamanda her istediklerine ulaşamadıklarını, bazen amaçları uğrunda çeşitli planlar kurup hile ve kurnazlık diyebileceğimiz bir takım davranışların içerisine girebildiklerini görürüz.

7. Ayrıca Sümer tanrıları, insanlar gibi aile kurup, çocuk sahibi olabiliyordu. Böylece sayıları sürekli artıyordu.

Sümerler, tanrıların evlenmesini ve birleşmelerini, bereket ve verim kaynağı sayıyordu. Dolayısıyla tüm Sümer topraklarında huzur ve mutluluğu sağlayacağına inanıyorlardı..

8. Bazı tarihiçiler Sümerlerin önemli tanrılarını iki gruba ayırarak inceler:

Bunların ilki, An, Enlil ve Enki’den oluşan büyük tanrılar üçlüsüdür. İkinci grupta ise Nanna-Sin, Utu ve İnanna’dan oluşan gezegen tanrıları üçlüsü gelir.

Tabletler incelendiğinde tanrılar panteonunda An, Enlil ve Enki’den meydana gelen üçlü tanrı anlayışı diğerlerine göre oldukça baskındır. Evren unsurları bu üç tanrı da karakterize olmuş, diğer tanrılar daha basit unsurlarla ifade edilmiştir.

Sümer tanrılarıyla ilgili detaylı bilgi edinmek isteyenler, bu linke göz atabilirler.

9. Gökyüzü, yeryüzü ve etrafı çevreleyen sular bu üç tanrının sorumluluğu altında şekillenir.

Hava, su, toprak öngörüsünden hareketle ortaya çıkan bu üçleme, Sümerlerin evrenle alakalı düşünceleri ve maddenin ana unsurları fikriyatından türemiştir.

Sümerlere göre kozmosun tamamlanabilmesi için nasıl bu unsurlara ihtiyaç varsa ilahi sistemin tam olarak işlevsel bir hal alması da bu üçlemeyle ancak mümkün olabilirdi.

10. İşin ilginç yanı ise, Sümer tanrılarının adalet önünde hesap vermesi zorunluluğu olmasıdır.

Hatta bu yüzden panteon'da, Sümerlerin en büyük tanrısı kabul edilen Enlil bile yargılanmıştır. Şöyle ki, Enlil veziri ve yardımcısı Nusku’nun da yardımıyla, Ninlil’e tecavüz eder. 

Bu olayı duyan tanrılar yapılan ahlaksızlığı kabul edemezler. Her ne kadar panteonun dolayısıyla da kendilerinin kralı da olsa Enlil yakalanır ve yaptığı bu kabahat nedeniyle ölüler diyarına sürülür.

11. Din görevlilerine gelecek olursak, Sümer toplumunda büyük bir öneme sahip oldukları söylememiz gerekir.

Sümer kralları, tanrıların desteğini din adamlarının belirttiği şekilde almak zorundaydılar. Din adamlarının desteklerini kralların üzerinden çekmeleri büyük bir iktidar sorunuydu.

Ningirsu tapınağının baş rahibi Enetarzi’nin bir şekilde yönetimi ele geçirmesi ve Lagaş kralı unvanını kullanması Sümer rahiplerinin siyasal açıdan ne kadar büyük bir güce sahip olduğunun göstergesidir.

12. Sümer toplumunda, kraldan ve baş rahiplerden sonra en önemli din görevlileri, 'maşmaş' olarak adlandırılan; sihirbazlar, kahinler ve ilahicilerdi.

Sihirbazlar, tanrıların sevgi ve merhametini yaşanılan toplumun üzerine çekmekten sorumluydu. Bunun yanı sıra insanları, Galla gibi yer altı dünyasının kötü ifritlerinden ve cinlerinden korumak, onların zararlarını yok etmekle görevliydiler.

Kahinler yıldızların konumlarını takip ediyor, gelecekten haber verip, iyi ve kötü olabilecek şeyleri tespit ediyorlardı. Ayrıca ciğer falına bakmakta kahinlerin göreviydi. Savaş kararları alınmadan önce kahinlerin görüşüne baş vurulur, onlar onay vermeden savaşa girişilmezdi.

İlahiciler de ayin, tören ve ritüellerde diğer rahiplere yardım ediyorlar, diyakos vazifesini ifa ediyorlardı.

13. Bu arada, devletin ilk zamanlarında, rahip ve rahibelerin ayin ve törenlerde vazifelerini yaparken soyunuk olduklarını ek bir bilgi olarak belirtelim..

14. Hazır rahibe demişken, çivi yazılı tabletlere baktığımız zaman, Sümer toplumunda kadının özel bir yerinin olduğunu görürüz.

Sosyal hayatta aktif olarak bulunan Sümer kadını, dini hayatta da önemli görevler üstlenmiştir. Elde bulunan kanunlarda kadınların sosyal statülerini, ticari alandaki etkinliklerini, evlenme ve boşanma gibi konulardaki haklarını, mülkiyet edinmelerini sağlayıcı birçok madde bulunmaktadır. Hatta Sümer kadınları bazı alanlarda erkeklerden bile daha fazla haklara sahipti. Ayrıca evlilik medeni kanunlarla ifade edilmiş, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi yasaklanmıştı.

15. Din deyip de, Zigguratlara değinmemek olmaz..

Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Sümerler Zigguratların, dünyanın merkezini temsil ettiğine inanırlardı. Yüksek bir tepeye oturtulmuş bu kutsal yapılar Sümerler için hem gerçek hem de simgesel manada gökteki tanrılarla yeryüzündeki ölümlüler arasında bir bağlantı merkezleriydi ve kentlerin en önemli binalarını oluşturuyordu.

16. Sümerlerin din anlayışlarının gayesi, dünyevi fayda ve mutluluktu.

Tanrılardan beklentileri ise sadece bu dünya hayatı ile ilgiliydi. Tanrıların kendilerine sunacakları iyilik ve kötülüklerin sadece bu dünyadaki hayatlarında etkili olacağına inanıyorlardı.

17. Sümer inançlarında cennet, cehennem anlayışı yoktu.

Fakat yeryüzünde geçici bir hayata layık görülen insanın da ölümden sonra yer altı dünyasına gideceği düşüncesi bulunmaktaydı. 'Kur' adı verilen bu dünyanın bir diğer ismi ise ölüler diyarıydı.

Sümer teolojisine göre bir kimse öldükten sonra o kişinin ruhu bedeninden ayrılır, gölge veya hayalet gibi yarı cisme sahip bir varlığa dönüşürdü. 'Edimmu' olarak isimlendirilen bu ruh yükselir ancak ölümle tanışan bedenle tam olarak münasebeti kesilmediği için ancak defnedildikten sonra rahat edebilirdi.

18. Birçok toplumda olduğu gibi Sümerlerde de adak ve kurbanlar kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılıyordu.

Kansız kurban meyve, sebze, çeşitli bitkiler ve tarım arazilerinden yetiştirilen ürünlerden, şarap, su, zeytinyağı, meyve nektarları ve çeşitli sıvı özlerden, güzel koku veren ot, ağaç dalları ve tütsülerden oluşuyordu.

Kanlı kurbanlar, tanrıların rızalarını, teveccüh ve yardımlarını kazanmak, onları incitmemek ve dolayısıyla da herhangi bir felakete maruz kalmamak için bazı hayvanların boğazlanmasıyla yapılırdı. Tanrının en çok hoşuna gidecek kurbanın kuzu olduğuna inanılırdı. Bu yüzden kesilen kurbanlar genellikle koyun, kuzu ve oğlak olurdu.

19. Sümer dininde mükafatlar da, cezalar da bu dünya da verilirdi.

Çünkü yeryüzünün yaratılışında belirlenen kurallara göre ölüm insanlara, ölümsüzlük ise tanrılara verilmişti. Sonunda yer altı dünyasına gidecek olan insana verilen en önemli mükafat bu dünya içerisinde geçirmiş olduğu anlardı.

20. Konumuzu, Sümer mitolojisinde insanın nasıl yaratıldığını anlatan öyküyle bitirelim..

İnsanın yaratılışı, tanrıların yiyeceklerini sağlarken karşılaştıkları güçlükler nedeniyle Enki’nin annesinin onu uykusundan uyandırmasıyla ve diğer tanrıların sıkıntılarını anlatarak yardım istemesiyle başlar. Enki bunun üzerine kusursuz insanı yaratır ve bir şölen tertip eder. 

Bu şölende Enki ve Ninhursag içkiyi biraz fazla kaçırırlar. Ninhursag deniz diplerinden kil getirir ve biraz da Enki’ye meydan okurcasına altı tane farklı ve anormal kişi şekli oluşturur. Enki yazgılarını belirlediği bu yaratıklara yemeleri için ekmek verir ve bütün kusurlarına rağmen onlara uygun birer iş bulur. Bunu üzerine Enki kendisi için de bir tane bedensel açıdan da ruhsal açıdan da zayıf bir varlık yaratır ve Ninhursag’ın da bu varlığa uygun bir iş bulmasını ister.

Ninhursag, hiçbir hareketine tepki veremeyen bu varlığa uygun bir iş bulamaz. Bunun üzerine Ninhursag Enki’nin üstünlüğünü ister istemez kabul eder ve böyle zayıf bir varlık yarattığı için Enki’ye lanet okur.

Popüler İçerikler

Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı