Belki de birincisinin hemen ardından gelen ikincisi, kişinin ahlaksız olmaktan “paçayı sıyırabileceğini” varsaymasıdır; “Ahlaklı yaşamalı mıyım, yoksa ahlaksız yaşamamalı mıyım?”
Bu ikinci soruyu ifade etmenin daha tanıdık başka bir yolu ise:
Ondan kurtulabildiğim sürece 'Neden ahlaklı olmalıyız ki?'
'Ahlaklı olmak benim ve hayatım için iyi olacak mı, yoksa ahlaksız olmak daha mı iyi olur?”
Antik Yunan mutluluk anlayışı ile modern öz saygı anlayışını bir araya getirdiğimizde, kötü insan olmak kötüyken, aslında iyi insan olmak iyidir. İşte bazı nedenler:
Kötü olmak kötüdür. Bazıları kötü ya da ahlaksız olmanın bir insan için iyi olabileceğini, “Bundan paçayı sıyırabiliyorsak neden olmasın?” diye düşünebilmesi mümkündür:
-Ahlaklı (veya iyi) olmak, kendine saygı duymak için gereklidir.
-Mutluluk için kendine saygı gereklidir.
-Dolayısıyla iyi olmak, mutluluk için gereklidir.
Yalan söylemenin, aldatmanın ve çalmanın -ya da genel olarak ahlaksız olmanın- ne biçimlerde olduğunu görmek çok da zor değildir.
Gerçekte kim olduğumuzu bilir ve saygı duyarsak kendimize de saygı duyabiliriz. Kendimize dair yanlış bir imaja saygı duyarsak bunu yapamayız. Yani, kendine saygı, kendini tanımayı gerektirir.
İyi olmak, dünyada neyin gerçekten değerli olduğunu görmenizi sağlar. İyi olmanın gerektirdiği şeylerden biri, iyi insanların dünyada neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmesidir. Kötü insanların kötü değerleri, iyi insanların iyi değerleri vardır. İyi değerlere sahip olmak, değer verilmeyi hak edene değer vermek ve değer verilmeyi hak etmeyene değer vermemek demektir.