Beyninizin Size Oynadığı Çeşitli Oyunlardan Sadece Biri: Plasebo Etkisi!

Öncelikle hayır, bugün müzik grubu olan Placebo'dan bahsetmeyeceğim. Bu ümitle bu galeriye geldiyseniz, üzgünüm çıkışlar sol ve sağ üst taraftan efendim. 

Bugün sizlere psikolojik bir etkiden bahsedeceğim. Plasebo etkisi! Bir insan, hiç bir rahatsızlığı olmadan kendini hastalandırabilir mi? Peki ya aslında hiç bir etkisi olmayan ilaç görünümlü vitaminlerle kendini iyileştirebilir mi? Evet! Bunların hepsi plasebo etkisiyle mümkün.

Öncelikle plasebo etkisinin tarihçesinden biraz bahsedelim

Plasebo’nun etimolojisine bakacak olursak 14.yy cenaze törenlerine düşüyor yolumuz. Bu dönemde cenazelere katılamayan aile fertleri yerine profesyonel yas tutucular kiralanabiliyor. Latincede kelime anlamı “ memnun etmeliyim’ olan plasebo,cenazelerde aile fertlerinin yerini dolduran bu kişilere verilen isim.

Modern tıp literatüründe plasebo ilk defa 1785 yılında George Motherby tarafından yayınlanan Yeni Tıp Sözlüğünde karşımıza çıkıyor. Plasebo-kontrollü ilk test ise 1801 yılında John Haygarth tarafından yayınlanıyor.

150 yıllık durağanlık..

Modern tıp tarihinde 1950’ lere kadar plasebo etkisi bir etken olarak kabul edilse de fazla ciddiye alınmıyor. Bu konuda dönüm noktası olarak kabul edilen çalışma Henry Beecher tarafından 1955 yılında yayınlanan ‘ Kuvvetli Plasebo’ adlı makale. Çalışmanın sonuçlarına göre tedavi sürecinin ortalama % 35.2’ si plasebo etkisine dayanıyor. Beecher’ ın çalışmasından bu yana bu konuda sayısız çalışma yürütüldü ve değişik alanlarda çok farklı sonuçlara ulaşıldı.

Farklılıklar

Elde edilen sonuçların tabi ki de hepsi beklentileri karşılamadı. Sonuçlar %15 ila %75 arası farklılık gösteriyordu. 

Ayrıca hastalar üzerinde gözlemlenen plasebo etkisi pek farklı değişkene bağlıydı.Örneğin, doktorun fazla ilgilendiği hastalarda bu etki çok daha hızlı ve net bir şekilde görülüyordu. Bunun yanı sıra kırmızı ilaçlar beyazlardan,kapsüller haplardan ve enjekte edilenler ise kapsüllerden çok daha etkili oluyordu.

Örneklendirecek olursak

Bu kısımda değinmemiz gereken onlarca deney ve anı var aslında. Ama hepsine burada yer vermek sizi sıkar diye düşündüğümden bir kısmına değineceğim.

Bir okulda, yeni başlayan bir eğitim-öğretim yılının ilk kurul toplantısında öğretmenlere şöyle denir: 

'Arkadaşlar bu yıl son sınıflarda çok özel bir sınıf oluşturduk. Not ortalamaları yüksek, zeki öğrencileri 8-A  sınıfına topladık. O sınıfta dersi olan arkadaşlar bu konuya dikkat  etsinler.'

Ders yılı biter. Sene sonu kurulunda sınıfların başarı durumları değerlendirilirken, 8-A sınıfı öğrencilerinin başarılı yüksek not aldıkları görülür. Öğretmenlere bu başarının sebebini sorulur. Öğretmenlerden biri, sene başındaki söylenenleri hatırlatır ve sınıfın zeki öğrencilerden oluştuğunu söyler. İşin gerçeği ise şöyledir: '8-A sınıfı kura ile oluşturulur. Sanıldığı gibi notu yüksek ve zeki öğrencilerden meydana getirilmez. 'Öğretmenler, 'O sınıfa branşında daha başarılı olan öğretmenler gönderildi.' Şeklinde düşünmüşlerdir. İşin gerçeği, 'O sınıfa derse giden öğretmenler de kura ile belirlenmiştir. ”Öğretmenler 8-A' daki öğrencileri çalışkan ve zeki kabul etmişlerdir ve öyle davranmışlardır. Dersleri daha özenli anlatmışlardır. Not verirken iyimser oldukları ortaya çıkmıştır.'

 Son olarak öğrencilerin bu konudan hiç haberleri yoktur.

Depresyona karşı plasebo!

Adelphi Üniversitesi Gelişmiş Psikolojik Çalışmalar Enstitüsü tarafından depresyon tanısı konmuş 165 hasta üzerinde 16 hafta boyunca süren araştırmada, plasebonun da en az antidepresan ilaçlar kadar etkili olduğu belirlendi. İlaç tedavisi yüzde 31 oranında sonuç verirken, psikoterapi yüzde 28, plasebo ise yüzde 24 oranında sonuç verdi. Aradaki farkın çok az olmasına dikkat çeken uzmanlar, sonucun tesadüf olmadığını açıkladı. Kanserli hücreler veya kemik kırılması gibi tıbbi müdahale olmaksızın iyileşmeyen hastalıklara dikkat çeken Dr Ted Kaptchuk, “bu durumlarda elbette plasebonun, tıbbi ilaçlardan daha etkili olduğunun söylenemeyeceğini” kabul ediyor.

 İnsan vücudunun başlı başına kendi kendini tedavi edebilen bir mekanizma olduğunu vurgulayan Kaptchuk, ilaç alma eyleminin ise beynin ağrı kesici sistemini devreye sokması sayesinde rahatlatıcı bir işlev gördüğünü belirtiliyor.

Uzmanlara göre depresyon tedavisinde etkili bir başka metodun da konuşma terapisi olduğunu ortaya koydu. Harvard Üniversitesi’nden uzmanlar plaseboyla birlikte alınan psikoterapinin tedavi etkisini yüzde 44’ten yüzde 62’ye çıkardığını tespit etti.

Sadece vitaminden ibaret tedavi

Tıp fakültesinde öğrenci olduğum yıllardı… Acil nöbetine yakınları tarafından tekerlekli sandalye ile getirilen 30 yaşlarında kadın hasta, müphem şikayetlerden yakınıyordu: Nefes alamama, ellerde uyuşma, genel halsizlik, isteksizlik, yorgunluk, vücutta ağrılar, başta uyuşma… Ailesi, son birkaç gündür bu durumda olduğu ve yürüyemediğini anlattı. Yaptığımız tüm muayene ve tetkiklere rağmen bir tanı koyamadık, şikayetleri hiç bir hastalıkla uyumlu değildi. Biz muayene ederken gittikçe daha kötüleşiyor, hızlı hızlı nefes alıyor, ağlayacak gibi oluyordu. Bunun üzerine dahiliye asistanı psikiyatri konsültasyonu istedi, ve gelen psikiyatristin, hastanın şikayetinin somatizasyon (psikolojik stres durumunun kendini bedensel şikayetler olarak göstermesi) olduğuna kanaat getirdi. İlaç dolabından bir adet C vitamin ampulu aldı, enjektöre doldurdu. Elinde enjektörle hasta yanına giden asistan, hasta ve yakınlarının duyacağı şekilde yüksek sesle “Sorununuzun nedenini anladık, şimdi yurtdışından yeni getirilmiş çok etkili olan bir ilaç vereceğim size. Yaklaşık 30 dakika içinde etki gösterecektir, tüm şikayetlerinizin geçmesi lazım.”dedi, hastanın kalçasından C vitamini enjeksiyonunu yaptı ve “yarım saat sonra tekrar sizi muayene edeceğim.” diyerek hastanın yanından ayrıldı.

Aradan yarım saat geçtiğinde, adeta o hasta gitmiş, yerine bütün ağrı ve sızıları geçmiş gülümseyen bir kadın gelmişti. Hasta ve ailesi çok teşekkür ederek, hep birlikte yürüyüp gülümseyerek acilden çıkarlarken, hastanın geldiği ve boş duran tekerlekli sandalyeye ağzımız açık halde bakakalmıştık.

Ameliyatlarda bile?

1950’lerde yapılan bir çalışma, sahte ameliyatların da plasebo etkisi yaratabildiğini kanıtladı. O zamana dek, kalp damar tıkanıklığında LIMA ameliyatı (Ligation of Internal Mammary Artery – İç Meme Damarı Bağlanması) denen bir yöntem sıklıkla uygulanıyordu. Bu ameliyatla, meme iç kısmındaki bir damar bağlanıyor, ve akabinde bağlanan damardan çıkan yan dalların zamanla koroner damarı tıkalı olan kalp kasına ulaşacağı ve buranın kan dolaşımını düzelterek koroner kalp hastalığını iyileştireceği düşünülüyordu. Ameliyat olan hastaların çoğunun ameliyat sonrası göğüs ağrısı şikayetlerinin azalması, tıp çevrelerine bu ameliyatın oldukça etkin olduğunu düşündürüyordu.

Ancak, bu inanışa rağmen bu ameliyatın etkinliğinden şüphe duyan bir grup hekim iki ayrı çalışma yaptı. Her iki çalışmada da, hastalar iki gruba ayrıldılar. Bir gruba klasik LIMA ameliyatı yapılmasına rağmen, ikinci gruba ameliyat yapılmadı. Ancak hastaların ameliyat olduğunu sanmaları için anestezi verildi ve hasta bayılınca, normal LIMA ameliyat yerine denk gelecek yerde, cilt üzerine bir kesi yapılıp dikiş atıldı. Böylece, uyanan hastalar kendilerinin de LIMA ameliyatı geçirdiklerini sanacaklardı. Her iki çalışmanın sonucunda, ameliyat olan hastalarla olmayan hastalar arasında hiç bir fark gözlenmediği, her iki grupta da göğüs ağrısı şikayetinin aynı oranda azaldığı bulundu.

Peki neden sık kullanılmıyor?

En etkili sebeplerden birisi ilaç firmalarının tedavi süreci üzerindeki etkileri. İlaç firmaları yatırımlarını tam da karşıt yönde yapıyorlar. Doktor Bruce Lipton modern tıp eğitiminde beynin tedavi gücü ve plasebo efekti üzerine ayrılan zamanın 15 dakikayı geçmediğini söylüyor. Doktorlar çoğu zaman tedavi edebileceklerinden fazla sayıda hasta ile muhatap olmak zorunda kalıyorlar ve en kısa zamanda önerebilecekleri en hızlı çözüm bir ilaç, ‘sihirli hap’ yazmak.

Plasebonun yaygın kullanımını önleyen unsurlardan bir diğeri etik kaygılar. Hastaya faydası olacağını bilsek bile onayını almadan bir tedavi uygulamak ne kadar doğru. Sonuçta plasebo tedavisinin özünde tedavinin plasebo olduğunu hastadan saklamak yatıyor. Bu konuda ne yazık ki bir uygulama ya da fikir birliği oluşmuş durumda değil.

Bu durum akla başka bir soru getiriyor; hem hastaya karşı dürüst olmak hem de plasebo efektini kullanmak mümkün mü? Dr. Kirsch ve ekibi bunun mümkün olduğunu geçtiğimiz sene İrritabl (huzursuz) Barsak Sendromu hastaları üzerinde yaptıkları bir çalışma ile gösterdiler. Hastalara yaptıkları çalışmanın ayrıntılarını ve plasebo efektinin olumlu etkilerini anlatıp düzenli olarak hiçbir etkisi olmayan bir ilaç kullanmalarını istediler. 3 haftanın sonunda semptomlarda gözle görülür iyileşmeler oldu.

Ne ölçüde etkili?

Kötü huylu bağırsak kanserinde yüzde 60 oranında.

Depresyon vakalarında yüzde 32 ila 80 arasında.

Migrenli hastalarda yüzde 41 oranında.

Kronik yorgunluk sendromunda yüzde 20 oranında etki gösteriyor.

Son olarak;

Plasebonun ameliyatlarda, ilaç yoluyla hatta sadece söz yoluyla etkilerinden bahsettik. Gördüğümüz gibi, aslında pek çok şey sadece beynimizde bitiyor. Zaten kanser hastalarına dahi denilmez mi, atlatabileceğine, başarabileceğine inan diye?

Bu konuda daha çok bahsedilecek deney ve araştırma, çok fazla sayıda yabancı ve Türkçe kaynak bulunmakta, hepsine burada yer veremediğim için özürlerimi sunuyorum. Galerimde yazım hataları ya da bilgi eksikliği-yanlışlığı varsa affola. Bilgiler farklı sitelerden yapılmış araştırmaların derlenmiş biçimidir. Özetle alıntıdır.

Beyninizin gücüne inanın!

Popüler İçerikler

Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
İş Kadını Olan Eski Eşinden Aldığı Nafakayla Düğün Yapan Damat, Düğünden Sonra Nafaka İstemeye Devam Etti
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi