Ayaklarının altı cennet olan fedakar, cefakar analarımız. Ne yapsanız haklısınız ama acaba arada bir kendinize dışarıdan bir gözle baksanız mı?
Ayaklarının altı cennet olan fedakar, cefakar analarımız. Ne yapsanız haklısınız ama acaba arada bir kendinize dışarıdan bir gözle baksanız mı?
Kaç yaşınıza gelirseniz gelin, gece ne kadar geç uyumuş olursanız olun, evin annesi sabah saat kaçta uyandıysa siz de o saatte uyanacaksınız. Sizi uyandırmak için elektrik süpürgesi çalıştırmak, mutfaktaki tencere tavayı gürültülü bir şekilde kullanmak gibi eylemlerde bulunur.
Pazar sabahı saat sekizde başınıza gelip 'Kalk artık öğlen oldu!' diye sizi uyandırabilir. Saat daha sekiz anne ne öğleni? Köylerde bile bu saatte uyanmıyor artık insanlar ya!
Annen odanın kapısını açıp sana bir nesne göstererek “Bu ne?” diye sorar. Bunun anlamı şudur; 'Gördüğüm her şeyi çöpe atacağım buna hazır mısın?'
Elinde kitap, kalem ya da herhangi bir şey de olsa o soruyu sorar. Elindeki şeyin ne olduğunu bilmediği için değil, “Bu ne ya bu ne gereksiz bir şeymiş çöpe atıyorum bunu” mesajını vermek için sorar.
Favori cümleleri, 'Hakkımı helal etmem!', 'Ben kimim ki?' ve 'Anne olunca anlarsın.'dır. Bakın bu konuya biraz eğilin ve annenizin bu cümleleri kullanma sayısını bir kenara not alın. Çıkan sonuca inanamayacaksınız.
Not alırsan hakkımı helal etmem annecim!
Yemek piştiği gün, tencereden başka küçük bir tencereye geçer. İkinci gün daha küçük bir tavaya geçer. Üçüncü gün küçük bir saklama kabına geçer. Dördüncü gün çok az bir yemek kalır. Annelerin elinde olsa onu da çay tabağına koyup yeniden dolaba koyarlar ama bir şekilde onu çöpe atmaya ikna edersiniz.
Sizi çağıracağı zaman, sırayla diğer kardeşlerinizin hatta kuzenlerinizin isimlerini bile söyler ama bir türlü sizin isminizi söylemez. Sonra da 'İki saattir sana sesleniyorum neden gelmiyorsun' diye trip atar.
Mağazada görür görmez vurulduğun o mavi tişört var ya, eskimesin diye çok az giydiğin, ütülerken çok hassas davrandığın. Hani birkaç haftadır ortalarda göremediğin, arkadaşlarımda falan unuttum herhalde diye düşündüğün…
Arkadaşlarında unutmadın. Evet ne yazık ki alt komşunun çocuğuna verildi o. Annen o tişörtü senin üstünde çok fazla görmediği için, kendi kendine karar alıp tişörtü alt komşunun çocuğuna verdi. Alt komşunun çocuğu sana olan her şeye sahip olacak bir gün, alış buna.
-Anne kendime yeni tişört aldım nasıl olmuş? Bak çiçekli çiçekli sen çok seversin.
+Kızım bu tişörtle çok güzel cam silinir aslında.
- ?????
Evde renk renk, şekil şekil, bir sürü saklama kabı vardır ama bunlar bir anne için asla yeterli değildir. Hep daha fazlasını ister. Mağazada gezerken gördüğü saklama kaplarına içi eriyerek, aşkla bakar. Yoğurt kabı yıkanır saklama kabı yapılır, peynir kutuları atılmaz çünkü içine mutlaka bir şey koyulacaktır. Saklama kabı aşkı öyle bir aşktır, anlayamayız.
Doğduğunuz günden itibaren, kendisini, sizi doyurmaya ve mutlu etmeye adamıştır. Siz istediğini kadar, doydum, aç değilim, hayır anne üşümüyorum deseniz de, onun gözünde, doymadınız, çok açsınız, çok üşüyorsunuz.
Bu savaşın galibi her zaman annemiz olacak. O yüzden direnmeye gerek yok. O 'Ölümü gör ye.' demeden siz ikinci tabağı alın gitsin.
Evet maalesef acı ama gerçek. 'Anne babama sakın söyleme ama benim sevgilim var.', 'Anne bak aramızda kalsın ben yılbaşını sevgilimle geçirmek istiyorum.'. Hayır aranızda kalmayacak, babanız o konuyu o gece öğrenecek. Anneniz konuyu biraz daha yumuşatarak ve babanızı kandırarak ona söyleyecek ve kabul ettirecek.
Her Pazar sabahı elektrik süpürgesi sesiyle uyanmamızın bir sebebi var; evimiz çöp eve dönüştü! Evet annelere göre evler mikropların gülüp eğlendiği, minik bir çöp cenneti. Hiçbir temizlik bu evi temizlemek için yeterli değildir. Ona göre banyonun her yerinde kıllar vardır, camlar çamur içindedir, fayansların kirden rengi değişmiştir. Bu yüzden sürekli ama sürekli temizlenmeye muhtaçtır.
Size bakarken gözleri dolar, konuşurken sesi kısılır. Çünkü o kadar zayıfsınızdır ki kemikleriniz sayılıyordur, uzaktan bakınca bir hastalığınız varmış gibi görünüyordur, gözünüzün feri sönmüştür. Hayır anne gayet sağlıklıyım, zayıf değilim deseniz de 'Bari bir doktora gidip kan değerlerine baktır.' der.
'Sen mi geldin?'
'Uyumadın mı?'
'Hala mı bilgisayar başındasın?'
EVET ANNE EVET EVET EVET!
Ama ne yazık ki Türk annelerinin fazlasıyla yorucu ve yıpratıcı oldukları da bir gerçek.
Bundan on sene kadar önce babam büyük bir hevesle eski kasetli müzik setini kutudan çıkartıp kurmuştu. Sonra anneme kasetlerin nerede olduğunu sormuştu. Annem ise o kutsal cümleyi kurmuştu. "Zaten dinlemiyordun, bende attım" Babamın o anki yüz ifadesi, yıkıldığının resmiydi. Gençliğinin baharında, 1970-80'li yıllarda aldığı Elvis Presley, Scorpians, Black Sabbath, Queen ve daha nicelerinin kasetleri artık yoktu. :(
#12 bu madde benim annem için geçerli değil maalesef