Ev sahibi olmanın da maddi gelir göstergesi olduğu bir gerçek. Zaten sırf bu sebeple evimiz, arabamız olsun diye senelerce ödeyeceğimiz borçların altına giriyor, bu uğurda yıllarca çalışıyoruz. Oysa maddi şeylere bu kadar önem vermektense; bu paraların belki çok daha azını kişisel gelişimimize, yeni yerler keşfetmeye, öğrenmeye, kısacası değer biçemeyeceğimiz deneyimlerimize harcasak çok daha mutlu ve aslında statü denilen şeyin en önemli kıstaslarını yerine getirmiş bireyler olurduk.
'İyi bir araban varsa itibar sahibi ve güçlüsündür.'
Bir insanın para kazanabildiğini gösteren en önemli unsurlardan birisi kabul edilen araba sahibi olmak, özellikle erkeklerde belli bir yaştan sonra aranan ve olması beklenen saçma bir özellik. Evet hele de iyi bir marka arabanız varsa, gelirinizin yüksek olduğu konusunda izlenim yarattığı bir gerçek. Ancak insanların sırf bu sebepten bir ton kredi çekip aldıkları, daha o borcu ödemeden, bunun modeli eskidi diye arabasını tekrardan değiştirdiği günümüzde bunun ne kadar doğru bir gösterge olduğu tartışılır. Zaten gelişmiş çoğu ülkeye baktığımızda insanların, arabaları sadece bir ihtiyaç olarak gördüğünü, markasına/modeline o kadar önem vermediğini görebiliriz.
Belki de hayatımızın en büyük kararı olan evlilik, çoğu insan tarafından sevdiğin kişi ile yaşamını birleştirdiğin, uzun ve oldukça emek isteyen bir yolculuktan ziyade sadece 'Başarı' olarak görülüyor. Ne yazık ki toplumumuzun büyük bir kısmına yer etmiş bu algı yüzünden, bir insan hayatı boyunca bir sürü başarıya imza atmış olsa bile eğer ki evli değilse -özellikle belirli bir yaştan sonra-, diğer her şey gölgede kalıyor.
Daha geniş bir çerçeveden bakarsak, artık her yerde rastladığımız; insanların adeta evliliklerini yarıştırdığı, 'Kocişko' temalı sayfaların/programların bu kadar popüler olması da bu konunun doğruluğunun önemli bir göstergesi.
Benzinin fiyatı düşünülürse, aslında bunun da en az araba sahibi olmak kadar önemli bir kriter sayılması normal. :)
Çünkü arkadaşlar, hele de potansiyel kız/erkek arkadaşlar ile gidilen mekanda 'Her zamankinden' diyebilmek aşırı havalı geliyor, ne yazık ki...
Canım yaa! Ben sabahları soya sütlü, az şekerli ; white chocalate mocha'mı içmeden ayılamıyorum!
Öncelikle sözümüz gerçek kahve tutkunlarından dışarı. Ancak insanların kahveden anlamasını; hava atacakları bir araç, bir ayrıcalık olarak gören kesimler tarafından, bu konunun reklam yapılması, kahve seviyorMUŞ, anlıyorMUŞ gibi davranması gerçekten sinir bozucu. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflardan, sırf hava atmak için elde bardak ile gezmekten bahsetmiyorum bile. Daha sinir bozucu olansa, insanların çoğunun bunu gerçekten bir elitlik olarak görmesi.
Sanırım bu konunun ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını anlatmaya pek gerek yok. Öyle bir seviyeye geldi ki, artık özelliklerini önemsemeden, sırf markası uğruna bilgisayar alıyor, daha eskimeden üst modeli çıktı diye çılgınlar gibi her yıl telefonlarımızı değiştiriyoruz.
Çoğunluk için olmasa da bir kesim için gerçekten bu bir gösterge. !!?
Masanın üzerine çıkarılan anahtar-cüzdan- telefon üçlüsünün adeta Dartanyan'ı olan sigara paketi de -sanki büyük bir marifetmiş gibi- çoğu kesim için bir statü göstergesi.
Aslında saçma gelse de günümüzde sigara masrafı, ev veya araba sahibi olmakla yarışabilecek düzeye geldiği için markası ne olursa olsun, sigara kullanmanın başlı başına bir gösterge sayılması normal olabilir. :)
Sadece o salonlara gitmek değil orada giydiklerimiz bile artık birer etiket niteliği taşımaya başladığından, hemen hemen her markanın ayrı bir spor giyim reyonu bile oluştu.
3. 4. dil biliniyorsa hadi neyse de, İngilizcenin evrensel bir dil halini aldığı günümüzde bunun hala bir kriter olarak görülmesi gerçekten çok saçma. Bir de sırf bildiğini göstermek uğruna araya yabancı kelimeler sıkıştırarak yapılan konuşmalar yok mu...
Tamamen yüzeysellik barındıran bu durumun özellikle erkekler tarafından övünülecek ve hava atılacak kadar önemli bir marifet sayılması, hele hele bir de bunun statü konusunda pozitif bir gösterge olarak görülmesi gerçekten anlamsız.
Bakın ben buralarda eğlenebiliyorum imajı yaratabilmek...
Özellikle büyük şehirlerde, özellikle kabus gibi bir trafiği olan İstanbul'da yaşayanlar için böyle bir algının olması oldukça anlamsız. Metro ile on dakikada gidebileceği mesafeyi, araba ile 1 saat trafik çekerek gitmeyi tercih eden insanlar, daha iyi yaşamaktan ziyade prestijli görünmek adına sadece eziyet çekiyorlar.
Bu konuda en güzel örnek için bknz: Keanu Reeves. Prestijse prestij, statü ise statü...
Yabancı dil bilmek dışında bence hepsi saçmalık.
Bu kesinlikle benimmm ,all eyes on us 😎
Cogu dogru tespitler. Cesitli sahsi sebeplerden oturu yasima ragmen (36) bir araba sahibi olamadim ve bunu yeri gelip de soyledigimde insanlarin bakislari sebebiyle kendimi git gide ezik hissediyorum artik...