İşçi açısından böyle bir durumda iş bırakma yani grev ne ise aslında işveren açısından lokavt da benzer statüdedir. Lokavt işveren, grev ise işçi tarafından başvurulabilecek yollardır. İşveren işçi topluluğunu işten uzaklaştırarak lokavt hakkını kullanır.
Gerek iş hukukunun işçi lehine yorum ilkesi, gerek hukukun dezavantajlı konumdakine sahip çıkma ereği bu hakkın hukuki statüsünü dünya çapında bulanıklaştırmaktadır. Lokavt dünyanın her yerinde tanınan bir hak değildir. Keza ülkemizde de bu hukuki kurum 1961 Anayasası’nda yer almamış, 1982 Anayasası’nda anayasal kurum haline gelmiştir. Meşruiyeti grev kadar yaygın olmamakla uluslararası alanda da oturmuş değildir. Hatta bazı ülkelerde lokavt yasa dışı statüdedir. İş dünyasında ve İş Hukuku’nda önemli bir kaynak ve müessese olan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), grevi bir hak olarak tanımlarken lokavta böyle bir statü bahşetmemiştir.
Ancak ülkemize ve hukukumuza bakarsak, lokavt halihazırda işverenin anayasal bir hakkıdır. Anayasa’nın 54. maddesi Lokavt hakkının çerçevesini şöyle çizer: “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir. Grev hakkı ve lokavt iyiniyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.”
İşverenin amk