Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisi hakkında hazırlanan iddianamede, mevcut Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç hakkında ağır suçlamalar yöneltildi.
Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisi hakkında hazırlanan iddianamede, mevcut Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç hakkında ağır suçlamalar yöneltildi.
Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisi hakkında hazırlanan iddianamede, mevcut Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç hakkında ağır suçlamalar yöneltildi. Dinç’in “Ben İstanbul İstihbarat’ı arayıp ‘Dink’i öldürecekler, koruyun’ dedim” şeklindeki ifadesinin gerçek dışı ve “suçtan kurtulmaya dönük” olduğu tespit edildi.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Dinç’in cinayeti işleyecek kişileri bilmesine rağmen açık ve yakın tehlike altında bulunan Dink’in yaşama hakkını korumadığı, kesin istihbari bilgiye sahip olduğu halde cinayet tasarısına ilişkin bilgilerin bir kısmını devlete aktarmadığı, elinde yeterli delil ve kamu gücü bulunmasına rağmen örgüte operasyon yaptırmadığı savunularak, “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediği anlaşılmıştır” denildi.
Haziran 2006’ya kadar Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi Müdürü olan Engin Dinç, Yasin Hayal ve ekibinin Dink’i öldürmeyi planladığı yolundaki istihbaratı, “ses getirecek eylem” şeklinde yumuşatarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne iletmekle suçlanıyordu.
Dinç, ifadesinde, 15 veya 16 ya da 17 Şubat 2006 tarihlerinde kendi cep telefonundan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i arayarak, “Dink’i öldürecekler, bu adamı korumak lazım” dediğini ve koruma önlemi alınması yönünde uyardığını iddia etti. Güler ise Dinç’le böyle bir görüşme yapmadığını savundu. Bunun üzerine Dinç’in cep telefonu arayan-aranan dökümü incelendi ve Güler’i aradığına dair kayıt bulunamadı. Bu nedenle “suçtan ve sorumluluktan kurtulmaya dönük olduğu anlaşılarak” Dinç’in savunmasına itibar edilmedi.
Dahası Dinç’in Trabzon’daki görevi sırasında istihbarat teammüllerine aykırı şekilde yardımcı haber elemanı Erhan Tuncel ile makamında görüştüğü ve görüşme sırasında, ilk tetikçi olarak adı gündeme gelen Zeynel Abidin Yavuz’u öğrendiği halde raporlarına aktarmadığı belirtildi. Haberdar olduğu halde cinayeti önlemediği iddia edilen Dinç’in “Dink’e yönelik tehdit atmosferinden haberdar olduğu, Dink’in Hayal grubunca öldürüleceğine dair kesin istihbari bilgiye sahip olduğu halde cinayet tasarısına ilişkin bilgilerin bir kısmını devletin ilgili birimlerinin yalnızca bir kısmına aktardığı, cinayet tasarısındaki gelişmelerin ve değişikliklerin tümünü kayıt altına almadığı, elinde yeterli delil ve kamu gücü bulunmasına rağmen örgüte operasyon yaptırmadığı” savunuldu.
İddianamede, İstihbarat Daire Başkanlığı’nın Dink cinayetinin çözümü ve faillerin belirlenmesi noktasında savcılığın emrinde çalıştığı halde Dinç’in ifadesinin alındığı 26 Ağustos 2015’e kadar, kayıtlarda hiç görünmeyen 12 Eylül 2006 tarihli kayıp F3 raporunu dosyaya sunduğu belirtildi. İddianamede, “Tuncel’in cinayeti işleyecek ‘Ogün’ ismini bildirmesi üzerine düzenlenen 11 no'lu 12 Eylül 2006 tarihli F/4 raporunu yeni buldukları gerekçesi ile soruşturma makamlarına bilgi vermemiştir” denildi. Dinç’in cinayeti işleyecek kişileri bilmesine rağmen açık ve yakın tehlike altında bulunan Dink’in yaşama hakkını korumadığı vurgulanarak, “Görevi gereği cinayet hazırlığı yapan suç örgütüne operasyon yaptırmayarak, koruma yükümlülüğüne aykırı hareket ederek kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediği anlaşılmıştır” denildi.
Öte yandan, Dinç’in savcılığa sunduğu, Trabzon İstihbaratı’nın arşivinden çıkan dokuz klasörlük evrakların içinde cinayete ilişkin bugüne kadar hiç bilinmeyen üç kritik belgeye ulaşıldı. Bunlardan ilki, 12 Eylül 2006 tarihli F3 raporu oldu. “Haber elemanıyla buluşma evrakı” diye bilinen F3’te, sanık polislerin Erhan Tuncel ile buluştukları anlaşıldı. Dahası F3 evrakına ek olarak, görüşme içeriğini ele alan bir F4’ün 14 Eylül 2006’da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’ne gönderildiği yazılı olmasına rağmen evrak arşivde bulunamadı. İddianamede, kayıp F4’te, tetikçi Ogün Samast’ın adının yer almış olduğu savunuldu. Çünkü Erhan Tuncel, önceki ifadesinde, Samast’ın adını polislere verdiğini söylemişti. Dahası F3 ve F4 raporlarının bulunduğu bilgisayarın Dink cinayetinden dokuz gün önce bozulduğu gerekçesiyle imha edildiği savunuldu.
İkinci kritik evraka göre Trabzon Emniyeti’nin 19 Ekim 2007’de Erhan Tuncel’e üniversite harç masrafı olarak 220 TL ödeme yaptığı anlaşıldı. Bu iki evrak, Dink’in öldürülmesine ilişkin istihbarat çalışmasından haberdar edilmediğini savunan eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın da gerçek dışı bilgi verdiğini açığa çıkardı. Zira iki evrakta da Altay’ın imzası bulunuyor.
İddianamede, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstihbarat Dairesi C Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve Şube Müdür Yardımcısı Coşgun Çakar’ın varlığı iddia edilen Fethullahçı Terör Örgütü’nün yöneticisi oldukları ileri sürüldü.
Yılmazer’in Haziran 2006’da C-2 Bürosu bünyesinde, ulusalcı hareketleri takip için yasadışı bir şekilde C-5 adlı bir büro kurduğu kaydedildi. Büroda toplam 22 bin 219 evrakın toplandığını, bunlardan 62’sinin Dink hakkında olduğu ifade edildi.
Büroya 23 Mayıs 2012’de yasal çerçevede kazandırıldığı anlatıldı. Üç sanığın örgütün Emniyet içinde yapılanmasını sağlamak üzere çabaladıkları, bu amaç uğruna Dink cinayetini araç olarak gördükleri savunuldu.
İddianamede, “Tetikçi Samast’ın ismine kadar her şeyi önceden bilmelerine rağmen, amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç niteliğinde olan Dink cinayetinin gerçekleşmesinin beklendiği” ve “cinayete yol verildiği” iddia edildi. İddianamede, Emniyet İstihbarat Dairesi C Şubesi ile Trabzon İstihbarat Şubesi’nin birlikte hareket ettikleri ve cinayetten sonra suçu, İstanbul İstihbarat Şubesi’ne yıkma yönünde davrandıkları savunuldu.