Galatasaray Türkiye futbol tarihinde yine bir ilki başararak 4. yıldızı takan ilk futbol kulübü olup adını tarihe yazdırdı. Ligler bitmeden 1 hafta önce şampiyonluk coşkusunu yaşayan sarı-kırmızılılar için ise bu yol fazlasıyla hareketli ve heyecan doluydu. Gelin Galatasaray'ın lig şampiyonluğuna uzanan öyküsüne beraber bakalım.
Ligler mayıs ayında bitmişti ve ezeli rakip Fenerbahçe çok öncelerden şampiyonluğunu ilan etmişti. Sezon başında Fatih Terim'in ayrılması ile sarsılan camia, Roberto Mancini'nin gelmesiyle ümitlenmiş ancak sezonu 2. bitirmişti. Tarihler 10 Haziran'ı gösterdiğinde dönemin başkanı Ünal Aysal, Mancini ile yola devam edeceklerini söylemiş fakat ertesi gün İtalyan teknik direktörün istifası şok etkisi yaratmıştı.
Mancini'nin ayrılmasından sonra süregelen, yeni teknik direktörün hangi ekolden olacağı tartışmaları arasında Ünal Aysal Cesare Prandelli sürpriziyle karşımıza çıktı ki akla gelen son tahmin başka bir İtalyan'ın gelmesiydi. Ancak Dünya Kupası sonrası İtalya Milli Takımı'ndan ayrılan Prandelli, gerek kariyeri gerek karizmasıyla taraftarları büyüsü altına almıştı. Kim bilirdi ilerleyen haftalarda başımıza neler geleceğini...
*Hoşgeldin
Sezona büyük umutlarla başlayan son iki sezonun Süper Kupa şampiyonu Galatasaray, bu sene Fenerbahçe'ye penaltılarla elenmişti. Bu maçın sonunda bile tribünlerden 'İmparator Fatih Terim' tezahüratları yükseliyordu.
Süper Kupa'yı kaybetmesine rağmen sezona umutlu giren aslanlar, ligde 3 maçta alınan 1 galibiyet ve Şampiyonlar Ligi'nde peşi sıra gelen farklı mağlubiyetlerle sarsılmaya başladı. İtalyan teknik adam iyiden iyiye sorgulanmaya, başarı umutları daha sezon başında azalmaya başlamıştı.
Şampiyonlar Ligi ilk maçında rakip Belçika ekibi Anderlecht'ti. Son derece sönük oynadığımız karşılaşmada beraberliği ve sezonun tek puanını getiren golün asistini, sezon içinde adını sık sık duyacağımız Chedjou yapmıştı. Bu tek puan korkunç geçen Şampiyonlar Ligi'nin tek sevindirici yanıydı.
Genel kurulda alınan ani seçim kararı ardından görevi bırakan Ünal Aysal'ın yerine 7 aylığına Duygun Yarsuvat geldi. Camiada farklı tepkilere neden olan bu seçimle Galatasaray'a bir kez daha kaos ortamı hakim oldu. Ancak işin sevindirici tek yanı, hem taraftarların hem de futbolcuların çok sevdiği yöneticiler olan Abdürrahim Albayrak ve Ali Dürüst'ün kulübe geri dönmesiydi.
Kötü giden Galatasaray'ın 6. haftadaki rakibi Fenerbahçe'ydi. Maç boyunca istenilen oyunu ortaya koyamayan aslanın imdadına ise Hollandalı süperstar yetişti. 80'den sonra attığı 2 jeneriklik golle galibiyeti getirerek hafızalara kazınan bu maçın kahramanı oldu. İşin güzel tarafı, bu Sneijder'in tek kahramanlığı olmayacaktı.
Fenerbahçe galibiyetinin ardından hem Avrupa'da hem de Türkiye'de alınan kötü sonuçlar Prandelli'nin sonunu hazırladı. 3-0 'lık Trabzonspor mağlubiyetinin ardından ise İtalyan teknik direktörle yollar ayrıldı ve kendisi hala pek hoş anılmamakta...
Prandelli'nin gönderilmesinin ardından 1 Aralık'ta Galatasaray'ın teknik direktörlük koltuğuna, eski oyunculardan Hamza Hamzaoğlu getirildi. O dönem Milli Takım'da Fatih Terim'in yardımcılığı görevini üstlenen Hamzaoğlu, sezon sonuna kadar sözleşme imzalayarak ve takımdaki herkesten daha az paraya görevinin başına geldi. İşin başka ilginç bir yanı, sözleşmenin imzalandığı günlerde Hamzaoğlu babasını kaybetmişti.
Hamzaoğlu ile adeta yeniden doğan Galatasaray, tam 11 maç kaybetmedi ve koptu denilen şampiyonluk yarışına tekrar ortak oldu. İstikrarını sezon sonuna kadar sürdüren aslanlar, bu dönemde sadece 2 mağlubiyet aldı.
25. haftada oynanan Kasımpaşa- Galatasaray maçı da sezonun dönüm noktalarından birisiydi. İlk yarıyı 2-0 geride kapatan sarı-kırmızılılar, ikinci yarıda Selçuk, Umut ve Burak'ın golleriyle 3-2 kazanarak muhteşem bir geri dönüşe imza atmıştı.
Son haftalara girildikçe lig yarışı kızışmaya başlamış, liderlik her hafta el değiştirmekteydi. Ancak böyle anlarda ipi göğüslemek için fark yaratan futbolculara ihtiyaç vardır. Muslera da onlardan birisiydi. Sezona kötü başlayan, en fazla gol yediği sezonda son haftalarda yaptığı kurtarışlarla takımı şampiyonluğa götürdü. Özellikle Mersin İdman Yurdu maçında yaptığı kurtarışlar yıllarca hatırlanacak cinstendi. Şampiyonluğa bir kedi gibi uzandı ve bırakmadı!
Sezon başında son dönemdeki performansı bir hayli tartışılan Selçuk, bu sezonki performansıyla nasıl bir Selçuk İnan olduğunu tekrar hatırlattı, tekrar dümene geçti. O mücadele ettikçe Galatasaray coştu, Galatasaray coştukça o da coştu.
Sezon başında sessiz sedasız transfer edilen ve rotasyon oyuncusu olur gözüyle bakılan Yasin, gösterdiği performansla taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bıraktı ve şampiyonluğun önemli aktörlerinden biri oldu. Devre arasında gönderilmesi bile düşünülüyordu ki performansı ve azmiyle parçalıya hayata tutunur gibi tutundu, hakkını verdi.
Galatasaray'a geldiği günden bu yana taraftarın sevgilisi ve birçok maçta takımı kurtaran isim olan Sneijder, bu sezon da en kritik anlarda sahne alarak 4. yıldız yolunu açan oyunculardan birisi oldu. Şampiyon olmayı istedi ve aldı! Dileğimiz, isteğimiz; Sneijder ile nice şampiyonluklara!
Ve tabi ki Hamza Hamzaoğlu. Takımın en zor zamanlarında, bu seviyedeki hocaların veya topçuların tenezzül bile etmeyeceği paralarla
göreve gelip inancını, arzusunu, centilmenliğini hep koruyan
Hamzaoğlu, hem şampiyonluğun mimarı olarak hem de Fatih Terim'den sonra Galatasaray'ı şampiyon yapan ilk yerli teknik direktör olarak adını tarihe yazdırdı.
Nihayetinde bu zorlu sezonda şampiyonluk geldi ve Galatasaray yine ilklerin takımı olarak 4. yıldızı formasına takan ilk kulüp olarak tarihe geçti. Şimdi ayağa kalkalım ve Galatasaray'ı bir kez daha yürekten alkışlayalım.