Sabah akbil turnikelerinin üstünde bir yavru, öğlen balıkçının önünde kuyruğa girmiş koca bir tekir... İstanbul kedisi insana yakın ama bağımlı değil. Biraz kendi kafasına göre, biraz da seninle. Kahvehanede soba başında kıvrılmış, cami avlusunda gölge bulmuş ya da dükkanın içinde kendine raf seçmiş.
Esnaf çoğu yerde sahiplenmiş gibi. Kapının önünde su kabı, kışın konmuş küçük kulübeler... Hatta veteriner lazım olduğunda bütün mahalle seferber oluyor. Belediyeler de zaman zaman mobil kliniklerle destek veriyor. Kabul edelim, biz bu 'Kedi Ülkesi' olma işini iyi yapıyoruz.
Ancak ne kadar sevilirlerse sevilsinler, sokak kedisinin hayatı zor. Trafik, inşaatlar, kışın soğuğu, yazın açlığı... Özellikle yavrular için hayatta kalmak daha da güç. Bir yanda esnafın verdiği balık, diğer yanda parazitler ve hastalıklar. İşte bu yüzden kısırlaştırma ve düzenli sağlık kontrolü çok önemli. Küçük önlemler onların sokaklarda daha uzun yaşamasını sağlıyor.
Hırboların yıktığı imajı düzeltmek çok fazla sorumluluk bu minnoşlara.
Çok sevimli görüntüler🥰 fakat perde arkası böyle değil sokaktaki bütün hayvanların işi çok zor, uyuz oluyorlar, gözleri mikrop kapıyor, antiseptik damla damlatıyorum ama ertesi gün aynı kedi yok ortada, bizler beslemesek ne yiyip ne içerler 🥲 gönül ister şöyle Alp Dağları gibi yemşeşil bir yerde güzel, tertemiz, konforlu bir barınakları olsa, kötü insan, ısınma, beslenme, su sorunları olmasa. Sağlık hizmetleri daimi olsa 😔
Bunu defalarca yazıp belirtmiştim Dostlar Onlar bizim dostlarımız Cenabı Allahu Teala'nın sessiz kullarıdır Bu kediler hani Peygamber Efendimizin kedisinin ismi de müezza idi dostlar bir araştırın isterseniz defalarca yazıp belirtmiştim bu konuyu Saygılar hepinize