BAĞDAT CADDESİ: Bizans döneminden bu yana
varlığı bilinen yol (şimdi cadde), Osmanlılar döneminde Üsküdar’dan Şam ve
Bağdat yönüne giden kervanlarca kullanılıyordu. Osmanlı ordusu, Doğu seferlerine bu yoldan çıkıyordu.
Adının Bağdat Caddesi olması bu nedenledir.
ALTIN
BOYNUZ: Biz ‘Haliç’ diyorsak da Batı kaynaklarında ‘Altın Boynuz’
olarak geçiyor. İsminin orjinali Rumca. ‘Hriso Keras’ Rumca'da altın boynuz
anlamına geliyor. Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin çatal vaziyette, boynuzu
andırması nedeniyle bu ismi almışdır.
BAB-I
ALİ: Günümüz Türkçesinde ‘Yüce Kapı’ anlamına gelen bu terim,
aynen tercüme edilerek diğer dünya dillerine de girmiştir. İstanbul’da devleti
temsil eden her ofis, ‘kapı’ diye anılırdı. Yani bugünün devlet dairesinin
karşılığı ‘kapı’ idi. Basın kuruluşları İkitelli’ye taşınmadan önce “Bab-ı Ali”
denilince akla basın geliyordu.
ABİDE-İ
HÜRRİYET: Şişli’de Hürriyet tepesindeki anıtın adı. Bugünkü dille
söylenirse ‘Özgürlük Anıtı’.
AĞA
CAMİİ: Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üstündeki Ağa Cami’sini
Şeyhülharem Hüseyin Efendi yaptırmıştı. Hüseyin Efendi aynı zamanda
‘Galatasaray Ağası’ydı. Bu nedenle Ağa Cami olarak anılır.
AYAZMA:
İstanbul’da çok fazla sayıda ayazma var. Nedir ayazma? Hıristiyanların
inançlarına göre kutsal ve şifalı su; bu maksatla ziyaret edilen yerlerdeki
dini yapıdır. Her ayazmanın adını taşıdığı aziz ve azizeler için özel bir günü
vardır.
BAHARİYE:
Osmanlı padişahları ve vezirler, özellikle bahar mevsiminde, Haliç kıyısında
Eyüp Sultan’dan sonra gelen ve Bostan iskelesi ile Silahtarağa arasında uzanan
bölgeye giderlermiş. Buraya köşkler yaptırılmış. Baharda yeğlenen bir bölge
olduğu içinde ‘baharlık’ anlamına ‘bahara ait’ yani ‘bahariyye’ diye anılmış.
BALAT:
Rumca saray anlamına gelen ‘palation’ sözcüğünden geldiği sanılmakta. Önce
İstanbul’un Haliç kıyısındaki kapılarından birine verilen ad, sonra bütün
semtin adı oldu.
BALTALİMANI:
Rumeli Hisarı’nın ötesindeki eski adı ‘Fadalya’ olan ‘Baltalimanı’, adını
İstanbul’un fethi sırasında Gelibolu’daki donanmayı hazırlayan ve kuşatma
sırasında gemileri bu limana getirmeyi başaran Baltaoğlu Süleyman Bey’den aldı.
Baltaoğlu Süleyman Bey Osmanlı Devletinin ilk Kaptan-ı Derya’sıydı.
BEBEK:
İsmini, Fatih’in bu bölgenin muhafazasına memur ettiği bölükbaşının ‘Bebek’
lakabından almıştı. Bebek Çelebi ya da Bebek Çavuş’un bu semtte bir köşkü ve
sonradan hasbahçe olan bir bahçesi vardı.
BELGRAD
ORMANI: Ormanın adı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulan
Belgrad köyünden gelmekte. Belgrad köyü 1521 Sırbistan seferinden sonra İstanbul’a
getirilen Sırp tutsakların yerleştirilmesi amacıyla kurulmuştu.
BEŞİKTAŞ:
Bu semt ‘Kone Petro’ adıyla anılıyordu. Anlamı ‘Taş Beşik’ idi. Rahip Yaşka, Hz
İsa’nın beşiğini Kudüs’ten getirip, burada yaptırdığı kiliseye koymuştur. Hz.
İsa çocukluğunda bu beşik içinde yıkanmış, bu sebeple bu kilise Rumlar arasında
‘Taş Beşik’ olarak ün yapmıştır. Rahip ölünce beşiğin Ayasofya’ya bırakıldığı
söylenir. Bu söylenti bir delile dayanmadığı için efsane niteliği taşımaktadır.
BOMONTİ:
Semt adını, 1902 yılında Bomonti Kardeşlerin burada kurdukları Bomonti Bira
Fabrikası’ndan almıştır. Bu bina daha sonra İstanbul Tekel Bira Fabrikası
olarak anılmıştır.
CERRAHPAŞA:
Semt, buradaki cami-nin adını taşır. Camiyi 16’ncı yüzyılda, Sadra- zam Cerrah
Mehmet Paşa yaptırmıştır. Mimar Davud Ağa’dır. Cerrah Paşa camiyle birlikte
çifte hamam, çeşme ve türbe de yaptırmıştır.
CİHANGİR:
Kanuni Sultan Süleyman’ın, Tophane ile Fındıklı arasındaki kıyıdan 300
basamakla ulaşılan yüksekçe bir yere oğlu Cihangir’in anısına yaptırdığı cami,
semte adını vermiştir.
AKARETLER:
Avrupa yakasında,Maçka-Dolmabahçe arasında, Beşiktaş ilçesinin bir
mahallesidir. Sultan Abdülaziz Taşlık Aziziye camisinin masraflarını karşılamak
için bir vakıf kurdurmuştur, Bu vakıf gelir sağlamak amacıyla kiraya
verilebilecek binalar yaptırmıştır. Projenin tamamlanması II.Abdülhamit’e nasip
olmuştur. Kira,irat getiren anlamındaki Akaret ismi bu binalara yakıştırılarak
semte Akaretler adı verilmiştir.
AYRILIK
ÇEŞMESİ: Anadolu yakasında, Kadıköy’den Acıbadem’e giderken
Haydarpaşa’dan gelen yolla kesiştiği yerdeki semttir. Eskiden Trakya ve
İstanbul’dan hacca gidecek olanlar burada toplanırlar ve hep birlikte yola
çıkarlarmış. Hacı adayları yakınları ile burada vedalaşıp yola çıktıklarından
semte Ayrılık Çeşmesi adı verilmiştir.
BAHARİYE:
Anadolu yakasında, Kadıköy-Fenerbahçe-Moda arasındadır. Kentte yerleşimin
yaygın olmadığı dönemlerde, İstanbulluların yazlık olarak kullandıkları bir
semtti. Bir söylentiye göre, bahar aylarında semtteki hareketliliğin artması
sebebiyle baharlık anlamında 'Bahariye' adı verildiğidir...
BAKIRKÖY:
İlk çağlarda Hebdamon Septimus adıyla anılmaktaydı. Bizans döneminde yazlık
olarak kullanılmıştır . Constantinus (Büyük) zamanında buraya saraylar ,
köşkler, kiliseler yaptırmıştır. Bizans'ın son döneminde Makrihori, Osmanlı
döneminde Marki Köy olarak bilinen semtin adı Cumhuriyet'in ilanından sonra
Bakırköy olarak değişmiştir...
BEYKOZ:
Antik çağdaki adı Amykos'dur.Beykos ismi ilk defa Bizanslılar tarafından
kullanılmıştır. Bithnia Kralı ve Kocaeli valileri bu semtte ikamet etmişlerdir.
Kos farsçada köy anlamındadır. Semtte oturan ünlü kişilerden dolayı yöreye
Beykos denildiği ismin zamanla Beykoz'a dönüştüğü sanılmaktadır...
BEYOĞLU:
Bizans
döneminde yerleşim alanı değildi. Yöreye karşı yaka, öte yaka anlamında Pera ya
da Peran bağları deniliyordu... Beyoğlu denilmesine ait çeşitli söylentiler
vardır. İlki Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon Rum İmparatorluğu'na son
vermesinden sonra (1460) Kral ailesinden Prens Aleksisos Kommenos buraya
yerleştirilmesinden dolayı bu ismin verildiğidir. İkincisi Kanuni Sultan
Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisinden dolayı bu ismin
verildiğidir. (Yapılan yazışmalarda elçiye Beyoğlu denildiği için)
CİBALİ:
Burada bulunan sur kapısı,İstanbul'un fethine katılan komutanlardan Cebe Ali
Bey adıyla anılmaya başlanmıştır. Cebe Ali Bey kapısı zamanla Cibali kapısına
dönüşmüştür ve semt de Cibali ismini almıştır...
ÇENGELKÖY:
Bizans İmparatoru Justinianos buraya karısı Sophia için bir saray yaptırmıştır
ve semte Sophianea adı verilmiştir. Osmanlı döneminde bu semtte gemi çapaları
imal edildiğinden adı Çengel Köyü olarak benimsenmiştir. Zamanla Çengelköy
şeklini almıştır. Bir başka söylentiye göre de; Osmanlı döneminde leventlikten
yetişen Çengeloğlu Tahir paşa (Sonradan Kaptan-ı Deryalığa kadar yükselmiştir)
bu semtte oturmuş ve yörede mescit, çeşme gibi yaptırmış ve birçok hayır
işlerine önayak olmuş semtin sevilen kişilerinden biri olmuştur, semte bu
sebepten onun ismi verilmiştir...
DOLMABAHÇE:
Yunan mitolojisine göre Arganut ların kralı İason Karadeniz seferi dönüşünde
burada karaya çıkmıştır, bundan dolayı antik çağdaki adı İason’dur. Burada
Bizans döneminde gezinti yeri olan küçük bir koy vardı. Osmanlıların İstanbul’u
almasından sonra, I. Ahmet döneminde Kaptanı Derya Halil Paşa bu koyu
doldurmakla görevlendirildi ve dol-durma işleri II. Osman döneminde
tamamlandı.(1614) Park haline getirilen koy Hünkar bahçesi adıyla anılmaya
başlandı ismi zamanla Dolmabahçe’ye dönüştü...
EMİRGAN:
IV Murat yöreyi,Revan kalesini çarpışmadan kendisine teslim eden (1635) Safevi
valisi Emirgüneoğlu’na bağışlamıştır. Bir konak yaptıran Emirgüneoğlu burada
yaşamış ve semt Emirgün yada Mirgün olarak anılmış zamanla Emircan daha
sonraları Emirgan şekline dönüşmüştür.
FERİKÖY:
Semtin ismi hakkında değişik söylentiler vardır. İstanbul'un ünlü
Levantenlerinden Mösyö Ferry Galata da oturur ve zaman zaman bu cıvadra ava
çıkarmış. Daha rahat avlanabilmek için buraya bir köşk yaptırmış ve semtteki
yerleşim bu köşk etrafında yoğunlaşır. Yöre Ferry nin köyü olarak anılmaya
başlanır ve isim zamanla Feriköy e dönüşür. Bir başka söylentiye göre de
Osmanlı padişahı A.Mecit tarafından bugün semtin bulunduğu geniş arazi Madam
Feri ye bağışlanmıştır. Feri’nin köyü ismi zamanla Feriköy'e dönüşmüştür...
FLORYA:
Reşat Ekrem Koçu'ya göre İskender efendi namlı bir kişi burada yaptır- dığı
bahçeye doğduğu kasabanın ismini vermiş (Forina Arnavutluk'ta küçük bir
kasabadır) isim zamanla Florya'ya dönüşmüş ve semtin ismi olarak
benimsenmiştir...
İSTİNYE:
Bizans dönemindeki adı Stenia zamanla İstinye şekline dönüşmüştür.
KADIKÖY:
Semtin tarihi Bakır çağına kadar uzanmaktadır. Semti Megara’lı göçmenler
Khalkedon adıyla kurmuştur (İÖ 8yy) . Orhan Gazi Khalkedon un bir kısmını
Osmanlı topraklarına kattı. Fatih Sultan Mehmet in kenti fethinde sonra bu
yörenin bakımsız bir köy görünümünün düzelmesi için İstanbul Kadısı Hızır Bey
in buraya yerleşmesini istemiştir. Semt önceleri Kadıköy’ü sonraları Kadıköy
olarak anılmıştır.
KALAMIŞ:
Eski ismi yunanca sazlık ve kamışlık anlamında Kalamis iken zamanla Kalamış
şeklini almıştır.
KANDİLLİ:
Antik
çağdaki adı Ekhaia’dır. Zaman zaman Göksu’dan deniz yolu ile saraya dönen
padişahlar için yakılan kandillerden yada IV Murat’ın Revan seferinden
dönüşünde bu semtteki köşkte doğan şehzadesi Mehmet için yedi gece yakılan
kandillerden dolayı semte Kandilli köy adı verilmiş, zamanla Kandilli şeklini
almıştır.
KARTAL:
Bizans dönemindeki adı Kartalimen dir. Semt zamanla Kartal ismiyle anılmaya
başlanmıştır. Bir başka söylentiye göre de küçük bir balıkçı köyü olan semtte
yaşayan ve çok sevilen Kartelli isimli balıkçıdan dolayı önceleri Kartelli’nin
köyü olarak anılan semtin adının zamanla Kartal a dönüştüğüdür.
KAZLIÇEŞME:
Burada bulunan bir çeşme semte ismini vermiştir. Bu çeşmenin üzerinde alçak
kabartma olarak kaz figürleri vardır. Bir söylentiye göre, İstanbul un fethi
sırasında baş gösteren su sıkıntısın- da uçuşan kazlar takip edilmiş ve
buradaki su kaynağı bulunmuştur. Sonraları bu su kaynağı üzerine bir çeşme inşa
edilmiştir. Günümüze kadar birçok yenilemeler gören çeşme halen semtte
bulunmaktadır.
LEVENT: Osmanlı Padişahı III Selim döneminde, Nizam-ı Cedid
askerleri için kurulan Levend kışlası semte adını vermiştir.
MAÇKA:
.Adının Farsça Masgah (Nişangah) tan geldiği söylenmektedir. Zamanla Maçka ya
dönüşmüştür. Bir diğer söylentiye göre de Fatih Sultan Mehmet in 1461 yılında
Trabzon'u fethinden sonra Trabzon’dan buraya gönderilen Maçkalılardan dolayı
semte Maçka adının verildiğidir.
OKMEYDANI:
İstanbul’un
fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet in otağ kurduğu yerdir. 1490 yılında Fatih
in burada on dokuz sınır taşıyla sınırları belirlenen çok geniş bir alana
Tekke-i Tirendezan (Okçular tekkesi ) yaptırmasıyla semt Okmeydanı olarak
anılmaya başlanmıştır.
SÜTLÜCE:
Bizans döneminde küçük bir köy olan semtte (Sut membat köyü) bronzdan yapılmış
ve göğüslerinden su akan bir kadın heykeli varmış. Sütlerinin bol olması için
yeni doğum yapan kadınlar tarafından ziyaret edilirmiş bu yüzden semte Sütlüce
adı verildiği söylenmektedir.
ŞİLE: Kentte yerleşim yaklaşık İ.Ö 5000 yıllarında
başlamıştır. Şile ismi Mercanköşk olarak bilinen bir dağ çiçeğinin yunanca
adından gelmektedir. İlçe tarihte Aschil, Phile, Astere, Kilia isimleriyle
anılmıştır. Eski bir Milet kolonisi olan kent Lidya,Pers, Galat,Roma, Selçuklu,
Bizans ve Osmanlı egemenliklerinde kalmıştır.
TAKSİM:
Adını 19. yy. da kurulan su dağıtım şebekesinden almıştır.
Maslak-Mecidiyeköy-Şişli yönünden gelen içme suyu burada toplanır ve dört yöne
dağıtım (taksim) yapılırdı.
UNKAPANI:
Kapan Osmanlı döneminde pazaryeri, satışyeri, kontrol yeri anlamına
gelmekteydi. İstan- bul’un alınmasından sonra kente gelen gıda maddeleri
belirli yerlerde teslim alınır ve İstanbul kadısı temsilcisi, esnaf temsilcisi
tarafından denetlenirdi. Çeşitli gıda maddelerinin bu tür trafiğinin yoğun
olduğu yerlere Kapan denirdi.(Yağ kapanı, Bal kapanı gibi)Şehre gelen unların
bu semte indirilip depolandığı için yöreye Unkapanı isminin verildiği
sanılmaktadır.
Güzel bir çalışma olmuş. Osmanlıca tercüme çalışması yapılmış ve doğru aktarılmış. http://www.cemtercume.com