Öyle bir yazar düşünün ki yaşadığı şehrin neredeyse her kaldırımına ayak basmış ve bunu satırlarına taşımış olsun ama günümüzde ismi hak ettiği kadar duyulmasın. İşte o kişi Osman Cemal Kaygılı'dır.
Öyle bir yazar düşünün ki yaşadığı şehrin neredeyse her kaldırımına ayak basmış ve bunu satırlarına taşımış olsun ama günümüzde ismi hak ettiği kadar duyulmasın. İşte o kişi Osman Cemal Kaygılı'dır.
Osman Cemal mevsimleri aynı sükun ve aynı zevkle karşılardı. Bahar gelince kırlara çıkar, çayırlarda dolaşır, gezer, güneşlenirdi. Kış gelince de hiç şikayet etmez, kar diz boyu olsa o gene Edirnekapı'dan yürüyerek Eyüp'e, evine giderdi, hem de gece yarısı... Yürümekten korkmazdı, zevk duyardı.
Evde kedileri vardı. Onları çok severdi. Herakşam onların ciğerlerini alır, eve öyle giderdi. Karlı, yağmurlu, rüzgarlı havalarda elleri donar, o gene kedilerinin ciğerlerini şikayet etmeden taşırdı.
Gürültüden, gösterişten kaçardı. Daima kuytu, tenha yerleri seçer; sessiz bir köşe bulur, otururdu.
Onun ölümüne, değerli bir yazar, değerli bir arkadaş kaybettik diye acıyorum ama en çok acıdığım, bütün manasıyla bir 'insan' kaybedişimizdir. Yazar yetişiyor, arkadaş bulunuyor fakat 'insan adam' kolay yetişmiyor, kolay bulunmuyor.
Mahmut Yesari, 'Babıali Hatıraları', Can Yayınları, İstanbul 2019, s.140-42.