İstanbul'un Çilesi Bitmiyor! Delirmek İçin Yeni Neden: Sarı Taksiler!

Bazen gezegenimiz acaba evrenin tımarhanesi mi diye düşünmeden edemiyorum.

-Goethe

Birçok meziyetinin yanında sağlam bir düşünür olan Johann Wolfgang von Goethe ile aynı hisleri paylaşmak – bu delilik üzerine olsa dahi – bir şeref. Kulağa delice gelebilir, normaldir.  Çünkü deliriyorum! Evet evet, gerçekten! Adı İstanbul olan bu şehirde akıl sağlığımı yitirmek üzereyim.

Ve müsebbibi TAKSİLER!

Fotoğraf: Ali Yaşar İşgören

Kabul ediyorum; gerek burnumuzun dibinde (en son bkz. İran), gerekse dünyanın bir ucunda, kısaca tüm gezegende, insanı delirtecek, sinirden kudurtacak, çaresiz kaldığımız, elimizin, dilimizin uzanamayacağı pek çok akıl dışı olay gerçekleşiyor. Kendi mütevazı sandalını batmaktan kurtarma peşindeki insan evladı -en basit kesitten bakarsak-; ya kanal değiştirip ya Instagram’da halüsinasyonlara dalıp ya da yazıp çizerek içindekileri kusup, geçici rahatlamalar yaşıyor, cinnetini bir nebze öteleyebiliyor. Öte yandan her gün maruz kaldığımız, kolaylıkla çözülebileceği halde, adeta insanları cezalandırır gibi her Allah’ın günü aynı çileyi yaşatan sistemsel bir akıldışılıktan kaçış nasıl mümkün olabilir? Ben kaçamıyorum, bu yüzden de delirmek üzereyim! 

İşin acı tarafı, bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum. 16’sı resmi 20 milyon etkin nüfusu olan İstanbul’da bu konudan mustarip çok insan var. Taksiyi bir lüks, sadece yaşam standardı yüksek belli bir kesimin kullandığı bir araç olarak gören zihniyetin aksine, taksi toplumsal bir ihtiyaç. Hastalıkta, acil durumlarda, yağmurlu günlerde, yükünüz ağırsa, yolunuz zorluysa, yanınızda yaşlınız-çocuğunuz varsa, özenerek giyindiğiniz bir toplantıya ya da davete yetişme durumunda, araba sahipleri için alkol alma potansiyeliniz olan akşamlarda, ya da en basitinden diğer ulaşım araçlarına bağlantınızın uzak olduğu noktalarda taksi herkes için bir gereklilik. Taksi hizmetine soyunan kişi de topluma bir hizmet vermek üzere akit yapmış kişi.      

İstanbul açısından olayın bir kent sorunu olmaktan çıkıp, siyasi bir krize dönüştüğünün de farkındayım. Yazımın sonunda kısa bir özet geçeceğim. Ama önce -izninizle- son iki senede ayyuka çıkan bu kriz hakkında içimi dökmem lazım. Çok fena doluyum. 

** Bu yazı kişisel deneyimlerimi, gözlemlerimi ve pek çok sürücü ile yaptığım ‘röportajvari’ sohbetlerden edindiğim bilgileri içermektedir. Söz konusu iş kolunu ve onun aktörlerini yermek için değil, vatandaşlar olarak nasıl daha iyi, daha konforlu bir kent yaşamı sürebileceğimizin çaresini bulmak umudu ile yazılmıştır.

Bir “Taksi” Günü

O gün, o artık hiç istemediğim gün, o bir yerden bir yere gitmem gereken zalim gün geldiğinde, uyanık kaldığım yaklaşık 17 saatin ortalama 3 saati (1,5 giderken, 1,5 dönerken) gözüm uygulamada, kolum havada geçiyor. 

Çıldırma faslının iki evresi var: 

1. evre: Uygulamalarla delirmeye hazırlık 

2. evre: Yollarda taksi bulma ve “Sultanların” (kendileri Taksi şoförleri oluyor) huzuruna kabul savaşı  

1. Evre: Taksi çağırma uygulamaları ile delirmeye hazırlık 

Birinci maddenin iki aktöründen birinin zaten adı var kendi yok! Oysa BiTaksi geçen seneye kadar hayatımı güzelleştirdiği için minnettar olduğum bir uygulama idi… Uzun yaşayamadı. 

Diğeri ise dünya üzerindeki en korkunç uygulamasını Türkiye’de test etmeye azimli olan Uber! Muhatap yok, şikâyet imkânı yok, yardım isteme şıkkına gerek bile duymamışlar. Uber üzerinden talep ettiğiniz bir sarı taksi için uygulamada size düşen 10 taksiden 9’u siz hazırlanıp, sokağa inene kadar iptal etmiş oluyor. Bu, 9 kez eve geri dönüp, yeniden aşağıya inmeniz gerekebilir anlamına geliyor! Sürücüye telefon ederseniz, sizi cevaplayanlar da 10’da 3 civarı olacaktır. Ha, ama mesajlaşabilirsiniz. İlk mesaj çoğunlukla sürücüden gelir: “NEREYE GİDECEKSİN?” (bazen “gideceksiniz”)… 

İstikametinizi yazdıktan saliseler sonrasında puff! Sürücü genelde yok olur. Gideceğiniz yer yakınsa zaten susun ve yürüyün! Taksici bir arkadaşımızın dediği gibi: “Taksim’den Mecidiyeköy ne ki, yürüyüversin!” Mesafe orta uzaksa gelene kadar yakacağı benzini hesaplayarak kazanacağı paraya değmeyeceğini düşünmüş ya da akmayan trafikte geçecek zamanına yanmıştır. Ama yolunuz “çok” uzaksa ya da kayıtlı isminiz yabancı bir ülkenin ismiyse o taksiye binme şansınız oldukça yüksektir. Bu tüyoyu bir iki taksi şoföründen aldıktan sonra kayıtlı adımı Amine ya da Zekire yapmayı, Beşiktaş’tan gideceğim yeri Galata yerine Ömerli olarak yazıp, yolda ani bir değişiklik olmuş da Galata’ya gitmem gerekmiş gibi rollere girmeyi de düşünmedim değil! Hiç yapamadım.

Ama şunu yaptım: Orta mesafe yolculuklar için artık 40 dakika falan bekledikten sonra, geç kalma paniği ile “Lütfen iptal etmeyin! Fazla ödeme yaparım” dedim. Utanarak dedim. Bazılarında işe yaradı!

Haksızlık olmasın, bu mesafelere göre iptal konusunda sadece sürücülerin keyfe keder kararlarının değil, İstanbul’un katlanarak artan trafik çilesinin ve Uber’in sisteminin de payı var.

Sistem, Uber’e bağlı taksileri arama yapanın konumundan çok uzak mesafede olsa dahi yakalıyor. Taksimetrenin yolcuyu alımı ile açıldığı göz önünde bulundurulursa normalde 2-3 kilometrelik bir mesafe makul kabul edilebilirken, sistem bazen 10 kilometreye kadar olan araçları bile ağa dahil edebiliyor. Her gün ortalama 300-400 TL gündeliğini plaka sahibine vermekle yükümlü olan taksi şoförü de haklı olarak çağrıyı iptal ediyor. Depoyu doldurma, karnını doyurma, günlük sigorta primi gibi masrafları da eklerseniz güne yaklaşık 800-1.000 TL içerde başlayan bir taksi şoförünün 12 saatini en verimli (!) şekilde geçirmesi şart oluyor.    

Ve eğer şanslıysanız yaklaşık 6-10 denemede ve 30-90 dakika aralığında bir taksi bulup, yolculuğunuzu gerçekleştirebiliyorsunuz. Şehrin her saat ve yerdeki trafik sıkışıklığının bunalımı hariç bundan sonrası, yani karttan ücretin çekilmesi vs. tıkır tıkır işliyor.  

Bir de hayatımıza yeni giren InDriver var. Bir tür açık artırma ortamı. Orada da baya bir pazarlık dönüyor. Henüz kullanmadım. Deneyince bilgi veririm 😊

2. Evre: Yollarda taksi bulma ve “Sultanların” huzuruna kabul savaşı

Fotoğraf: Tim Samuel

Bu evre genelde uygulamalar size “şu anda sarı taksi kullanılamıyor!” notunu defalarca gösterdikten sonra şansını yollarda aramakla başlıyor. Nadiren durakları aradığım da oluyor ama onlar hepten ümitsiz vaka. Gene bana anlatılanlardan, bazı durakların Arap turistlerle özel anlaşmalar yaptığını, duraklarına bağlı taksilerini onların özel hizmetlerine sunduklarını biliyorum. Bir sürücünün bas-konuş sistemde durak yöneticisine “Abi nasıl bugünkü program? Bak bana Arap müşteri ayarlayacaksan ara, başkasına gönderme beni,” dediğini de kulaklarımla duymuşluğum var.

Neyse… Böyle günlerde kendimi, taksilerin önüne atarken, doluysa bile “uygun bir yere kadar ben de katılabilir miyim” diye bozuk plak gibi kendi kendime konuşurken, bazen de havadaki elimin baş parmağını yukarı doğru kalkmış halde (otostop hareketi) buluyorum.

(Bunu en son üniversite birinci sınıftayken saat başı kalkan otobüsümü kaçırınca vize sınavına yetişmek için yapmıştım…)

Bu hareket dışında zafer işaretine benzer hareketler de yapıyorum. Onu da Londra-Yeni Delhi arasında mekik dokuyan yabancı bir iş adamı taksinin birine işaret ve orta parmağını kaldırdığında öğrendim. “İki katı öderim!” diyormuş! Burada turistti ve ulaşım konusunda benden daha bilgili idi. Taksi durdu, adam gitti. Ben de boş geçen (muhtemelen Arap yolcu arayan) taksilere - onlara talebimi kabul ettirmeye çalıştığım süre 1.5 saate ulaştığı için- bu zafer işaretini de yapar oldum. Bende çok işe yaramadı maalesef.  

Önümden boş geçenlerin haricinde durup nereye gideceğimi soran ve istikameti beğenmeyip, “ben x yere gidiyorum, yolunuz bana ters” diyenler sıklıkla oluyor. Bunun bir diğer versiyonu da taksi duruyor, siz bin bir ikna edici cümle sıralıyorsunuz; sürücü uzaklara doğru bakıyor, bir iç çekiyor, sonra “BİN!” diyor… Yüzüne bakmadan. Sen minnet dolu duygularla, ferahlamış olarak o arka koltuğa atıyorsun kendini. Yol boyunca had safhada sempatiklik yapman da cabası. Ne de olsa sultanın huzuruna kabul edildin! 

Bu ikinci evrenin bir güzel yanı da yok değil: Yeni dostluklar… Aynı benim durumumda taksi arayan kaç kişi ile ahbap oldum hatırlamıyorum. Aynı yöne gidiyorsak beraber hareket ediyoruz. Mantıklısı da bu. İş birliği!

Elbette nadiren de sıkıntısız, olması gerektiği gibi akan taksi yolculuklarım da oluyor. Çok güzel insanlara da rastlıyorum. İşine saygı duyan, yakına-uzağa, yerliye-yabancıya bakmayan, duyarlı insanlara… Bir tanesi mesela, bir gece, benden biraz ötede ona el eden bir sürü Arap turiste rağmen tek başıma beklemeyeyim diye beni almıştı. Yolcunun da efendisi makbul tabii. Şoförlerin de pek çok mağduriyeti var. Haksız yere yapılan şikayetler, kilometrelerce yok geldikten sonra son anda iptal etmeler, kötü tavır vb. gibi olaylar da sürücüleri zedeliyor ve zaten içinde bulundukları çetin şartları iyice zorlaştırıyor.

Öneriler / Retler

Fotoğraf: TGRT Haber

Bireysel bir kesitten aktardığım bu artık insanı çıldırmaya götüren konu eminim pek çoğunuza yakın gelmiştir. “Neden taksi bulamıyoruz,” diye sorduğum şoförlerin çoğu bu krizin trafik yoğunluğundan kaynaklı olduğunu, bir kısmı da sürücülerin turist ya da uzak mesafeler arayışında olduğunu iletmişti. Bazıları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), 500'ü engelli erişimine özel toplam 5 bin yeni taksi teklifinin de durumu kurtarmayacağını düşünüyor.

Oysa geçen sene 82 bin 230 kişinin oy kullandığı, 'İBB'nin 5 Bin Yeni Taksi projesini destekliyor musunuz?' anketine 'Evet' diyenlerin oranı yüzde 93 idi. Üstelik bu proje İstanbul’un en önemli emekçilerinden olan, günde 12 saat çalışan şoförlerin yaşam koşullarının evlere servis, giysi ve yemek yardımı gibi desteklerle iyileştirilmesi ve şoförlere eğitim verilmesi gibi pek çok başlığı da kapsıyordu. Nitekim bu Haziran ayında KONDA tarafından 2 bin 260 kişiyle görüşülerek yapılan bir araştırmada katılımcıların yüzde 77'si, aldıkları taksi hizmetinden memnun olmadığını belirtmiş. Hele ki bir turizm şehri olarak, ulaşım imkanlarımızın güçlü ve özenli olmasını hangi birimiz istemeyiz. 

Bu yıl tam 57 sene sonra ikinci kez verilen onay ile 1.000 adetçik yeni taksi eklenince yaklaşık 20 milyon nüfuslu şehre 18.395 taksi düşmüş durumda. Ortalama alırsak 1.000 kişiye 1 taksi. Bir karşılaştırma yapmak isterseniz 3,6 milyon nüfuslu Berlin’de taksi sayısı 7 bin 500 adet. 

İşin bir kent sorunundan çıkıp, siyasi bir krize dönüşmesinin sebebini ise, İBB’nin uzun süredir verdiği 5 bin yeni taksi teklifinin, Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından tam 14. kez reddedilmesine bağlayabiliriz sanırım. Buradaki hükümet temsilcilerinin sayısının 2020 başında artırılması ile hükümet ilişkili konularda söz sahibi olabiliyor. 

İstanbul’un Korsanları

Bu arada şehirde 50 bin kadar da korsan olduğu söyleniyor. Ben de bir yerden bir yere yürüyerek, motorla ya da toplu taşıma ile gidemeyeceğim durumlarda baş vurduğum ulaşım maceramda 3. evre olarak korsan taksi kullanıyorum. Korsanlar hayatlarından memnun, kazançları da fena değil. Bu sistemi de elinde tutan 4-5 büyük grup olduğu söyleniyor. 

Taksi meselesinin ciddi bir rant olayına dönüşmekte olduğu hissiyatı ne yazık ki bende her geçen gün yükseliyor.

Bir de moto-korsanlar var. Birdenbire pat diye önünüzde bir scooter durup, “isterseniz sizi 50 TL’ye şuraya bırakabilirim,” diyebilir yani 😊 Motosiklet ve İstanbul ise apayrı bir yazının konusu. 

Sonuç / Çözüm 

Bu konunun yakın zamanda resmi kurumlarca sonuca/çözüme ulaşması zor gözüküyor. Peki biz mağdur olmaya devam mı edeceğiz? 

Sarı üçüncü çakranın rengiymiş ve sinir sistemini yönetirmiş. Zeka ve dehanın rengi olmak gibi pek çok olumlu özelliğinin yanında deliliğin de rengi olarak kabul edilirmiş. Kişiye zihinsel sorunlar yaşatabilirmiş 😊

Şimdi biz bu sarı taksiler yüzünden topyekûn delirmeden önce vatandaşlar olarak iş birliği yapmamızın farz olduğunu düşünüyorum. Ben takside tek başıma giderken yolda taksi beklediğini gördüğüm -bilhassa yaşlı veya çocuklu insanlara- istikametimi söyleyip, isterlerse katılabileceklerini söylüyorum sıklıkla. Asla bir ücret talebim de olmuyor. Tek başına yolculuk yapanlardan da bu yaklaşımı beklemek garip olmasa gerek. Ayrıca bir çözüm olarak evden çıkarken büyükçe bir kağıda gideceğimiz semti yazıp, boş ya da dolu geçen tüm taksilere tutmayı da düşünebiliriz. Hızlı iletişim olur. Aynı cadde üzerinde bekleşen insanlarla birlikte hareket etmek de bir çözüm. 

Bir de tabii tek başına bir yerden bir yere giden araçlara da çağrımız olacak. Eğer mahremiyetlerine fazlasıyla bağlı kişiler değillerse, evden çıkarken aynı şekilde istikametlerini yazıp, ön camlarına yerleştirirlerse belki 1-2 kişiye sevap işlerler. İsteyen benzin parasına da katkıda bulunur. Bu özel araç paylaşımı (ortak kullanım) zaten uzun süredir karbon ayak izlerimizi azaltmak umuduyla, gezegenimizin selameti için önerilen bir konu. Dünyada çok yaygın kullanılan uygulamaları var. Türkiye’de de bu işe emek verenler var. Ancak henüz yaygın ve güvenilir bir uygulama çıkmış değil. 

Uzun oldu biliyorum ama bu da uzun zamandır beni delirten bir konuydu neticede😊 Önerileriniz varsa paylaşmanızı isterim. Kent yaşamında konfor hepimizin hakkı. Zamanımız da sağlığımız da çok kıymetli.

Bu videoya da bir göz atın isterseniz: "Taksim'de taksi krizi..."

Popüler İçerikler

15 Temmuz Darbe Girişimi: Yargıtay 31 Er Hakkında Verilen Müebbet Hapis Cezasını Bozdu
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
YORUMLAR
27.09.2022

İstanbulda çok ağır bir taksi sorunu ve taksici terörü var, seveplerini yazsam uzun bir yazı olur , ve hiç bir şekilde çözülmeyecek bir konuda boşuna uğraşmuş olurum, ama yinede yazacam 1. Sayı olarak uzak ara yetersiz miktarda taksi var, 2. Son zamlardan sonra taksi şoförleri ciddi olarak iyi para kazanmalarına rağmen, şehirdeki yabancıları tercih ettiklerinden , türk müşteri istemiyorlar, çünkü bi yabancıya 40 lira bile yazsa 5 dolar dedimi 90 lira almış oluyorlat 3. Kesinlikle bu taksiciler ne anlıyorlarsa müşteri seçiyorlar, galiba ne demekse iyi müşteriden anlıyorlar 4. Bi yaptırım , ceza , caydırıcı etken kalmadı, eskiden taksi durmazsa şikayet mekanizması vardı, şimdi durmuyorlar ve bahaneleri hazır, uygulamaya gidiyorum

27.09.2022

kesinlikle çok doğru bir yazı. yetmiyor ve taksi yok. binbir kahır çekiyoruz. en son çekmeköyde işe gidebilmek için yarım saat bekledikten sonra kendimi yolda giden taksinin önüne atmak suretiyle durdurabildim. rezaletin daniskası!!!!

27.09.2022

5. Bu işin yetkilisi belediyede bu işin çözülemeyeceğine ikna olmuş ki bu sorunu artık yok sayıyor 6. Şaka gibi ama 5-6 tane boş taksi geçerse 1-2 si duruyor, kesinlikle nereye gideceğini soruyor, çoğu zaman ben o tarafa gitmiyorum diyor 7. Ne yazık ki Akp’ nin bu sorunun çözülmesini istememesi

27.09.2022

Belediye değil Ukome, oradan karar çıkartmıyorlar, rantları bozulacak çünkü.

TÜM YORUMLARI OKU (12)