Şimdi izninizle İstanbul'un betonlaşmadığı, Boğaz'ın vızır vızır vapurlarla, motorlarla dolu olmadığı, sularında çöp poşetlerinin değil yüzlerce çeşit balığın yüzdüğü yıllara dönüyoruz.
O zamanlar İstanbul'un incisi olan Boğaz, şimdi ancak siyah-beyaz fotoğraflarda görüp iç geçirdiğimiz bir balık cennetiydi. İnsanlar Galata'dan olta atıp kovalarını ağzına kadar dolduruyor, gırgırları, kofanaları, orkinosları, dev torikleri, büyük beyazları, kılıç balıklarını avlıyorlardı.
Sonra mı ne oldu? Sonra biz her şeyi mahvettik. Çevreyi, denizi kirlettik; doğayı yok ettik. Şimdilerde İstanbul'da ne denize girmek mümkün, ne de balık çeşitliliğine rastlamak...
bilinçsiz avlanma kirlilik derken bunlar eskiden kaldı gelecekte haliç köprülerinden atılan oltalar bile boş çıkacak
denizi literal olarak yiyip bitirmisiz.
su istanbulu keske biz almasaydık baska bir ülkede ne güzel olurdu .