Kuzey Ormanları Savunması aktivistleri, '3. havalimanı çalışmalarında ortaya çıkan tahribat ve İstanbul’u nasıl bir geleceğin beklediğini' göstermek için 3. havalimanı proje bölgesinde yer alan köylerden Yeniköy’de piknik yaptı.
Kuzey Ormanları Savunması aktivistleri, '3. havalimanı çalışmalarında ortaya çıkan tahribat ve İstanbul’u nasıl bir geleceğin beklediğini' göstermek için 3. havalimanı proje bölgesinde yer alan köylerden Yeniköy’de piknik yaptı.
Önceden yeşil olan bölgenin iki seneden az bir süre içerisinde havalimanı inşaatı için yok edildiğini söyleyen Kuzen Ormanları Savunması (KOS), köyün ana ekonomik kaynaklarından hayvancılığın da durma noktasına geldiğini belirtti 3. havalimanı projesinin tamamlanmasının ardından İstanbul ile Kuzey Ormanları’nın birbirinden kopacağını; İstanbul'un sürdürülemez, yaşanılmaz bir distopyaya dönüşeceğini ifade etti.
Milyonlarca ağacı ve bölge ekosistemine bağlı yaşayan canlıları yok edecek; bölgede geçimini sağlayan köylüler yurtsuz kalacak.
%90’ı göl ve orman olan havalimanı proje bölgesini betona dönüştürerek bölgede yeni bir kent yaratılacak, İstanbul’un nüfusu katlanacak.
Ormansızlaşma ve betonlaşma ile bölgede yeni ısı adaları oluşacak; İstanbul’a nefes sağlayan kuzeyden esen rüzgarların önü kesilecek.
Havacılık sektöründen kaynaklı karbon emisyonları artışına ivme kazandırarak hali hazırda içinden geçmekte olduğumuz iklim değişikliğini hızlandıracak.
Kadim zamanlardan beri bir arada var olmuş İstanbul ve Kuzey Ormanları’nı birbirinden koparacak; İstanbul sürdürülemez, yaşanılmaz bir distopyaya dönüşecek.
KOS, havacılık sektörüne karşı 28 Eylül – 8 Ekim tarihleri arasında Küresel Eylem Haftası etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen pikniğin açıklamasının tamamı ise bir hikayeyle, şu şekilde paylaşıyor:
'Derler ki bir zamanlar kumullarıyla, meralarıyla, balıkların yaşadığı göletleriyle Kuzey Ormanları’nda sadece göçmen kuşların iniş yapabildiği saklı cennetler varmış. Binlerce yıl tüm canlıların yaşam kaynağı olmuş.
Ve bir gün bu saklı cennetin misafirlerinden insan kendisinin her şeyin efendisi olabileceği sanrısına kapılmış. Tükettikçe semirmiş, semirdikçe tüketmiş. İnşa ettiği kibir anıtları kentlere yayılırken, kentler sınırlarından taşarak dört bir yanı işgal etmeye başlamış.'
Distopya; ulaşılması mümkün olmayan, günümüz ve çevremiz ahlâk ve toplum anlayışına göre kötü olarak değerlendirilen gelecek senaryosu anlamında kullanılıyor.
İnsanın aklına şu kızıl derili ata sözü geliyor. "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."
Gecenlerde bir kardesimizle bu konuyu konusuyorduk bizde. O Havalimanlarini Köprüleri yollari camileri binalari dikin bakalim siz dikin. O şehirde hiç yeşil kalmayinca görücem ben sizi
Öyle zaten. 1453'den sonra yavaş yavaş içine sıçıldı İstanbul'un. Bi bok kalmadı.