15 Madde İle Deprem ve Bizi Bekleyen Tehlike: Büyük İstanbul Depremi

Hepimizin ilgisini günden güne daha fazla çeken bir konu: Büyük İstanbul Depremi. Tarihimizin en yıkıcı depremlerinden birisinin İstanbul'da gerçekleşmesi hem bu şehirde yaşayan insanları hem de ülke olarak herkesi ilgilendiriyor ve korkutuyor. Fakat yeterince üzerine düşülüyor mu bu konunun? Hayır. Gerekli önlemler alınıyor mu? Tabi ki hayır. Bütün ülkenin ekonomik yapısını tabiri caizse çökertecek bir deprem koşar adım bize geliyor fakat bizler sadece beklemekle yetiniyoruz, sonrada suçu kadere, fıtrata yüklüyoruz.

Öncelikle dünyanın iç ve dış yapısına bir bakalım.

Dünya'yı ele aldığımızda, soğumuş kısımla soğumamış kısmın oranı, bir portakalın kabuğuyla içindeki yediğimiz meyve kısmının oranından daha bile azdır! Yani gezegenimiz çok ince bir kabuğa sahiptir. İçteki sıcak kısımda oluşan manyetik alanlar ve elektrik akımları, üzerinde okyanusları ve karaları bulunduran plakaların hareket etmesine neden olur.

Görselde de görebileceğiniz gibi üzerinde yaşadığımız kabuk inceciktir.

Hemen altında meydana gelen konveksiyon akıntıları, kabukta bulunan ve 'plaka' denen dev kara parçalarını sürekli hareket ettirir. Bu nedenle milyonlarca yıl içerisinde yer yüzünün kara dağılımları sürekli değişir.

Anakaralar, levhalardan oluşur ve levhalar arasında sınır niteliği taşıyan yarıklara da fay hattı denilir.

İkinci bir tanım gerekirse fay hattı, en basit haliyle yer kabuğunun kırılmasıdır.

Gelelim ülkemizde bu durumun nasıl seyrettiğine, deprem tehlikesini ne kadar yaşadığımıza.

Türkiye'nin üzerinde bulunduğu levha yılda 20mm batıya doğru kayar. Fakat levhalarda meydana gelebilecek herhangi bir takılma, kenetlenme gibi durumlardan dolayı levhalar ilerleyemez. 100 yıllık bir süreçte 2m ilerlemesi gereken levha ilerleyemediği için bir müddet sonra biriken enerji yüzünden fayda kırılma görülür ve sarsıntılar oluşur. İşte deprem tam olarak bu nedenlerden dolayı oluşur, herhangi bir teknolojik etkiden tamamen bağımsız olarak(!).

17 Ağustos gecesi ne oldu?

Bizim üzerinde bulunduğumuz Anadolu plakası büyük bir stres altında batıya doğru kayar. Bahsedildiği gibi bazen fay hattında takılmalar olur ve itildiği için hareket etmesi gereken levha hareket edemez. Basınç iyice artar ve bir anda aniden fayın birbirine takılan yüzeyi kırılıp fay bir anda kendini 2-5 metre ileri atar. Yani levha 100 senede yavaş yavaş gitmesi gereken 2 metrelik yolu 30 saniyede alır ve bu da büyük sarsıntılara yol açar. İşte 17 Ağustos 1999 gecesi, saat 03:02'de meydana gelen tam olarak budur. Atım 4-5 metre olmuştur ve süreç 45 saniyedir. Bir ağacın dalı üzerine kar birikir birikir ve aniden çatırt diye kırılır ve ağacı çok sert bir şekilde sallar. Deprem de bunun aynısıdır.

Deprem Fırtınası nasıl gerçekleşir?

Bazen bir fay hattı üzerinde logaritmik büyüklüklerde aynı eksenli depremler gerçekleşir. Yani bir fay hattında deprem olur ve bunu takip eden 10 sene içerinde yine aynı fayda başka bir deprem olur. Buna deprem fırtınası denir. Deprem fırtınasının en bariz örnekleri de ülkemizdeki Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde görülebilir.

1939 yılından beri 7 büyük deprem.

Fay hatları tek bir bütün halinde değil uç uca eklenmiş kibrit çöpleri gibidir. Ama parça parçadır. Her birine segment adı verilir ve deprem sırasında genelde sadece bir segment kırılır. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde, 1939 yılından itibaren 7 nin üzerinde tam 7 tane deprem meydana gelmiştir. 1939 yılı Erzincan Depreminde, Erzincan segmentindeki enerji boşaldı ve bir kısmı dünyayı sallarken bir kısmı da hemen batısındaki segmentte depolandı. Böylece 1999 İzmit Depremine kadar farklı büyüklüklerde tam 7 deprem meydana geldi ve Erzincan segmentinden başlayarak, batı yönlüdür hepsi.

İstanbul segmentinde depolanan enerji ne olacak?

1999 İzmit Depremi sırasında açığa çıkan enerji, 7.2 lik bir deprem meydana getirmiş ayrıca enerjinin bir kısmı da, İzmit segmentinin hemen batısında olan ve Marmara denizinin altından geçen İstanbul segmentine aktarılmıştır. İşte uzmanların beklediği İstanbul Depremi’nin nedeni de budur. İzmit Depremi üzerinden 13 sene geçti ve İstanbul segmentinde biriken enerjinin boşalması da çok uzun sürmeyecektir.

En büyük düşmanımız: Alüvyon zeminler.

Adalar Fayında olabilecek (kırılma olasılığı en yüksek) bir deprem en çok İstanbul’u sonra da Yalova, Bursa, Bandırma ve Gebze bölgelerini etkileyecektir. İstanbul’da da en çok, ya insan eliyle doldurulmuş ya da doğal olarak dolmuş alüvyon zeminler. Her ikisi de sağlam değil maalesef.

Bir bina neden çöker?

Tüm sahil şeridi tehdit altında çünkü alüvyon arazi demek çamur demektir. Tepelik arazi ise kayalık demektir. Kaya depremin sarsıntısını emebiliyor fakat çamur tem ters bir etki ile bu sarsıntıyı artırarak bölgeye yayıyor. Hele ki alüvyon zemin üzerinde 7 – 8 katlı binalar varsa tehlike daha da büyüyor. Şöyle düşünün; 7 – 8 katlı binalar büyük bir kaya gibi olduğu için sallanmaz. Yani çok sallanan bir zemin üzerine sallanmayan bir kaya koyuyorsunuz ve rezonans denen olay oluşuyor. Zemin sallanıp, bina sallanmadığı zamanda deprem binayı dibinden kesiyor ve bina zemin kattan itibaren yıkılıyor.

Taipei 101 binası depreme şimdiden hazır.

Bu duruma dünyada nasıl önlemler alınıyor ona bakalım gelin. Tayvan’a gidelim, Taipei 101 adlı gökdelene. Tam 101 katlı olan bu gökdelenin tepesine, olası bir depremden korunma amacıyla tam 730 ton ağırlığında bir çelik küre yerleştirmişler.

Binanın çökme nedenlerinden birisi: Rezonans.

Biraz önce bahsettiğimiz rezonans durumundan korunmak amacıyla asılan bu küre, gökdelende olası bir sallantı durumunda ters yöne salınarak, çevresini saran pistonlara çarpıyor ve binanın sallantısını yavaşlatıyor.

İşte kürenin çalışma mekanizmasının basit örneği de burada, buyrun.

Bir mühendis olarak bu zekaya duyduğum hayranlığımı gizleyemeyeceğim. Daha doğrusu alınan önleme, insan hayatına verilen değere demeliyim sanırım.

Depremi ne zaman beklemeliyiz?

Gelin biz ülkemize geri dönelim. Bölge bölge düşünecek olursak eğer, eldeki verilere dayanarak özellikle Maltepe, Avcılar gibi kıyı bölgelerinden uzaklaşmakta fayda vardır. Eldeki veri ve istatistiklere göre Marmara bölgesinde 2025 yılına kadar 7.4 ile 7.6 arasında deprem beklenmektedir. Daha uzun vadeli bir tahmin ortaya koymak gerekirse önümüzdeki en fazla 100 yıl içerisinde İstanbul’da tüm Marmara kıyılarını etkileyecek en az 4 büyük depremin olacak olması anlamına geliyor tüm bunlar.

Devlet eliyle alınması gereken önlemleri burada sıralamaya kalkmayacağım çünkü bizden bağımsız maalesef. En azından bizler vatandaş olarak daha duyarlı olabilir, deprem geldiği zaman yapabileceklerimizi şimdiden kestirebiliriz.

Popüler İçerikler

Sima Tarkan'ın İtalya Düğününün Şık ve Rüküşlerini Sizin Oylarınızla Seçiyoruz!
Fatih Altaylı Kendisini Eleştiren Bir Sosyal Medya Kullancısına Verdiği "Şaft" Cevabı ile Gündem Oldu
Galatasaray'da Mauro Icardi Oynamadığı Derbiye Damga Vurmayı Başardı