İstanbul'daki İlk Faaliyetlerinden Evine Yapılan Operasyona Kadar Sedat Peker Bugünkü Konumuna Nasıl Ulaştı?

Sedat Peker'in hikayesi İstanbul'un 'arka sokaklarındaki' kriminal olaylarla başladı, Susurluk'ta ortaya çıkan yapılanmalara doğru yol aldı.

Büyük bir maddi güce ve ilişki ağına ulaşan Peker, uzun bir cezaevi sürecinden sonra AKP'ye yakınlaştı ve bir dönem sürekli muhalif kesimlere 'gözdağı' verdi. Son dönemde ise YouTube videolarıyla, yurt dışından iktidar çevrelerini hedef alıyor.

BBC Türkçe, Peker'le ilgili açık kaynaklardan ulaşılabilen resmi raporlar, kendisiyle ilgili çıkmış haberler ve kitaplar, Peker'in verdiği röportajlar ve demeçler ile bazı dava dosyalarını inceleyip Peker'le ilgili ayrıntılı bir profil çıkardı.

İstanbul'un Anadolu yakasında ilk faaliyetler

Sedat Peker 1971, Sakarya doğumlu. Ailesinin Kafkasya kökenli olduğunu ve memleketlerinin Rize olduğunu her fırsatta anlatıyor.  Henüz ortaokul-lise yıllarında şiddet olayları içinde yer almaya başladığı anlaşılıyor.

Gençlik yıllarını ağırlıklı olarak geçirdiği yer, İstanbul'un Anadolu yakası. Bir söyleşisinde 'Ben cezaeviyle 17 yaşında tanıştım' diyor. Bir dönem esrar kullandığını anlatıyor. Eğitim hayatını bir noktada bıraktığı anlaşılıyor. Yine bu yıllarda hastanelerde psikolojik tedavi gördüğünü de söylüyor.

Bir dönem basında çıkan haberlere göre, askere gitmemek için çürük raporu aldığı, buna da görevde olduğu dönemde emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün yardımcı olduğu öne sürülüyor.

O ise 'kendisinin askere gitmek için başvuru yaptığını ancak sinir tedavisi görüyor olması ve cezaevinde yatmış olması gibi nedenlerle askere alınmadığını' söylüyor ve bu iddiaları reddediyor.

Cezaevinde pekişen ağlar

Peker'in, 1980'lerin sonu, 1990'ların başında bazı aile üyeleri ve arkadaşlarından oluşan grubu giderek genişleyen bir yapı haline geldi. Adının karıştığı, özellikle de Bağdat Caddesi'ndeki suç iddiaları giderek arttı.

Bu dönemde zaman zaman gözaltına alındı, cezaevine girdi. Emniyet'te işkence gördüğünü iddia etti. Bir eski emniyetçi, 'Peker'in ağlarının cezaevinde genişlediği' yorumunu yapıyor. Bu ağlar, zamanla bir organize suç örgütüne dönüştü. Onu tanıyanlar, Peker'in, sıradan bir mahalle kabadayısında bulunmayacak bazı özelliklere sahip olduğu görüşünde.

Sermaye-mafya-siyaset bağlantılı bazı devlet yetkililerinin bu özellikleri fark ettiği ve değerlendirdiği düşünülüyor.  

Medyatikliğe doğru ilk adımlar: Tempo röportajı

1990'ların ortasında Peker artık sadece 'yer altı dünyasında' ya da Kadıköy-Bağdat Caddesi-Sahrayıcedit-Göztepe-Bostancı hattında bilinmekten çıktı ve kamuoyunun gözünde bir mafya figürüne dönüştü.

İlk söyleşilerinden biri, 1996'da Tempo dergisinde yayımlandı. O yıl, Peker hakkında Rize'de bir kişiyi öldürmeye azmettirdiği suçlamasıyla bir dava açılmıştı.

'Terör örgütleriyle onların yöntemiyle savaşacağım'

Peker Tempo'ya, 'başta adam yaralama olmak üzere değişik suçlardan 18 sabıkası olduğunu ama mafya yakıştırmasından hoşnut olmadığını' anlattı. Söyleşide, geçmiş yıllarında uyuşturucudan ölen arkadaşları olduğunu, insanları uyuşturucuya alıştırıp öldürenlerin vurulması gerektiğini savundu. Peker, suç örgütleriyle mücadele ettiğini iddia ediyor ve sonra 'terörist gruplar' kavramından da bahsedip dikkat çekici bir cümle kuruyordu: 

'Bütün terör örgütleriyle onların yöntemiyle savaşacağım.'

2. MİT ve Susurluk raporlarında Peker Peker'in bu röportajından yaklaşık 4 ay sonra 2. MİT raporu olarak bilinen rapor kamuoyuna sızdı.

Raporda, Emniyet Genel Müdürlüğünce PKK ve Dev-Sol'a karşı faaliyetler için kullanılıyor görüntüsü ile özel bir suç ekibi kurulduğu belirtiliyor ve grubun 'dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a bağlı olup Em. Gn. Md. Müşaviri Korkut Eken tarafından sevk ve idare edildiği' belirtiliyordu.

Bu grupla bağlantılı 'Ülkücü mafya' kategorisinde Peker'in de adı yer alıyordu. Bundan birkaç hafta sonra meydana gelen Susurluk kazası, devlet-siyaset-mafya ilişkilerini ortaya döktü ve ortaya çıkan görüntünün MİT raporuyla uyuştuğu öne sürüldü.

Kaza sonrası dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporun bir bölümünde Peker'in de adı geçti. Raporda, Peker'in telefonla Jandarma İstihbaratı'na kayıtlı numaraları ve Veli Küçük'ü pek çok kez aradığı tespit edildi.

Ayrıca birçok kişiyle birlikte Peker'in de, çok sayıda faili meçhul cinayet ve yasadışı olayın zanlısı, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'a ait telefonu da aradığı ortaya çıktı. TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nun raporunda ise bilgisine başvurulan eski Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı, 'MİT'ten Mehmet Eymür ve ekibi ile Emniyet'ten Mehmet Ağar'ın kendisi ya da kendisine bağlı İbrahim Şahin ve Kokut Eken'in arasında bir çatışma olduğunu, kendilerine bağlı olan alttaki mafyacı unsurların bile kavgaya başladıklarını, mesela, Sedat Peker veya Drej Ali'nin bir gruptan olmasına karşılık Hadi Özcan'la Yeşil mafyasının diğer gruptan olduklarını ve bunların birbirlerini öldürmeye çalıştıklarını' söyledi.

Bütün bu tespitler, Peker'in içine girdiği devletle bağlantılı ağlara dair bazı bilgileri ortaya koyuyordu.

Bebek'teki barmen cinayeti iddiası

1997 yılında bir TV kanalı, İstanbul Kuruçeşme'deki She Bar'da çalışan Oğuz Atak adlı bir barmeni, vücudundaki Allah yazısı da bulunan dövmeler nedeniyle hedef gösterdi. Atak haberden sonra Bebek Parkı'nda silahla öldürüldü.

Çıkan haberlerde, zanlılar Hüseyin Ulaş ve Alaattin Polat'ın Peker'in adamları olduğu öne sürüldü. Olayla ilgili Peker hakkındaki soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Peker, 'Polat ile Ulaş'ı tanıdığı için avukat masraflarına yardımcı olduğunu, cezaevinde kendilerine para gönderdiğini, öldürülmesi talimatını vermediğini' belirttikten sonra ekleyecekti:

'Şahsın öldürülmesi olayına da üzülmedim.' 

ANAP'lı vekilin sözüyle yurda dönüş

Hakkındaki suçlamaların artmasının ardından Peker bu yıllarda yurtdışına çıktı ve iddialara göre Romanya ve Bulgaristan'da bulundu. 1998, yeraltı dünyası açısından kritik bir yıl oldu. Kürşat Yılmaz Bulgaristan'da, Alaattin Çakıcı ise Fransa'da düzenlenen operasyonlarla yakalandı. Peker de yaptığı görüşmeler sonrası özel bir uçakla Romanya'dan Türkiye'ye geçip teslim oldu.

O dönem ANAP milletvekili Enis Sülün'ün, dönüşü konusunda Peker'le görüştüğü ortaya çıktı. Sülün, daha sonra Peker'le görüştüğünü kabul etti. Sülün'ün Peker'e, döndüğünde işkence yapılmayacağına dair garanti verdiği iddia edildi. Peker Türkiye'ye döndükten sonra çevresindeki bir grupla birlikte yargılandı ve cezaevine girdi.

Bir yıldan az süre kaldığı Bayrampaşa Cezaevi'nde de yine gazetelerin manşetlerindeydi. Peker'in koğuşunda tadilat yaptırdığı, burayı lüks eşyalarla donattığına dair haberler yapıldı.

Depremle başlayan 'hayırseverlik' imajı arayışı

'Halkla ilişkiler' çalışmaları yıllarca önemli oldu Peker için. Bunun ilk görünür adımı 1999 Marmara depreminde geldi. Peker grubu deprem sonrası Adapazarı'nda yemek dağıttı. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, dağıtım yapılan yerde Peker'in adının yer aldığı tabelanın kaldırılması talimatını verdi.

İlerleyen yıllarda Peker, adını birçok şehirdeki yardım faaliyetleriyle duyurdu. Bu arada ekonomik gücü de artıyordu. Eğitim, reklam, emlak, kerestecilik gibi sektörlerde ticari faaliyetleri olduğunu söylüyor, yasa dışı yollardan gelir elde ettiği iddialarını reddediyordu. 

Duygu Asena röportajı ve dikkat çeken kitap merakı

Peker'in son dönemlerdeki YouTube videolarında da ortaya çıkan kitap merakı, 1990'larda da gazetecilerin dikkatini çekmişti. Örneğin 1999'da Milliyet gazetesi için Sedat Peker'in evine giderek bir söyleşi yapan Duygu Asena, Peker'in çok kitap okuduğunu aktarıyordu. Birkaç yıl sonra Akif Beki'nin sunduğu, Kanal 7'deki Kırmızı Işık programına da Peker birçok kitapla gelecekti.

Balkan Kardeşler cinayeti üzerinden iddialar

Medyada Peker grubunun adı, 2001'de İstanbul Bostancı'daki bir cinayet üzerinden gündeme geldi. 18 Mayıs 2001'de, 20'li yaşlardaki Ebru ve Işık Balkan adlı iki kız kardeş evlerinde öldürülmüş bir şekilde bulundu.

Ebru Balkan'ın sevgilisi olduğu belirtilen ve Peker'in grubundan olduğu öne sürülen Fikret Aydın başta olmak üzere zanlıların yargılandıkları dava başladı. Ancak dava sürerken iki yeni katil zanlısı ortaya çıktı.

Sonrasında bu kişilerden Seylan Çördük, 'Fikret Aydın'ın kendisine suçu üstüne almasını istediğini, maddi ve manevi kazanç elde edebileceğini, bunun garantisinin de Sedat Peker ve kendisi olduğunu söylediğini' belirtti. Diğer sanık Sacettin Yıldız ise cinayeti işlediğine dair ifadesinin işkence altında ve avukatı olmadan alındığını öne sürdü.

Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşındı ve mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bazı maddelerinin ihlal edildiğine

hükmetti. Buna karşın davanın seyri değişmedi. Zaman içinde davaya bakan hakim ile Sedat Peker arasında bağlantı kurulduğuna dair iddialar da basına yansıdı. Peker, Fikret Aydın'ı tanıdığını, arkadaşı olduğunu, hakkında 'Bu cinayetlerle ilgisi olmaz' diye düşündüğünü açıkladı.

Öztürkler sitesinde ünlüler geçidi

2002'de Peker'in kurduğu Öztürkler internet sitesinin Hilton Otel'deki açılışı ise hem Peker'in artık daha siyasi konularla gündeme geleceğinin hem de devlet, sermaye, futbol ve eğlence dünyası içinde sıkı bağlar kurduğunun bir göstergesi niteliğindeydi.

Eski devlet bakanları Mehmet Ali Yılmaz, Sadi Somuncuoğlu, Abdülhaluk Çay; eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu, eski Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, yaklaşık 1500 kişilik davetliler arasındaydı.

İbrahim Tatlıses'ten Seda Sayan'a, Mehmet Ali Erbil'den Gönül Yazar'a müzik ve magazin dünyasından birçok ünlü isim de gecedeydi. İlerleyen günlerde sitenin çağrısıyla, kamuoyunda 'PKK'lılara yönelik Topluma Kazandırma Yasası' olarak bilinen 'Eve Dönüş Yasası'na karşı Avşa Adası'nda yapılmak istenen bir yürüyüşe ise izin verilmedi.

Peker'in Ülkü Ocakları ve MHP ile bağı var mı?

Sitenin açılışı Peker'in Ülkücülük ile ilişkisini de tartışmaya açtı. Peker medyada 'Ülkücü baba' sıfatıyla yer alıyor, '2. MİT raporu'nda da 'Ülkücü mafya' kategorisinde bulunuyordu. Peker'in yıllar içinde Ülkücü Ocağı ya da MHP bağlantılı birçok kişiyle ilişki geliştirdiği de görülüyordu.

Bununla beraber geceden sonra, Ülkü Ocakları ve MHP içinden Peker'e tepki geldi. MHP, partinin Beykoz ilçe yönetiminin geceye katılması sonrası ilçe yönetimini feshetti. Dönemin Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı Levent Temiz, 'Sadece ismimizi kullandılar. Bunlar para için her türlü kirli işi yaparlar' açıklamasını yaptı. Peker o dönem 'Ben hayatımın hiçbir bölümünde Ülkücüyüm demedim. Ben Turanistim' diyecekti.

Kendisini eleştiren bir MHP yöneticisine yanıt verirken Peker, 'Özellikle Alparslan Türkeş'in genel başkanlığı döneminde partide çok sayıda yakınımız vardı. Kafkasyalı olmamız nedeniyle de antikomünizm gibi bir saplantımız da var' dedi.

Peker hangi sıfatla Veli Küçük'le görüşüyordu?

Bu arada Peker'in bazı ilişkileri de sorgulanmaya başlanmıştı. Bunların başında gelen isim, Susurluk döneminde de iddialarla gündeme gelen, Kutlu Savaş'ın raporunda da Peker'le telefonla görüştüğü ortaya çıkan Veli Küçük'tü. Peker, Akif Beki'nin 2002'deki programında, 'Küçük'ü Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanıyken tanıdığını, değer verdiği bir insan olduğunu, kendi bölgelerinde cezaevlerinde yatmakta olan bazı uyuşturucu satıcılarının firar etmeleri üzerine kendisinden yardım istendiğini' söyledi.

Beki'nin bunun karşısında sorduğu 'Veli Küçük Paşa hangi sıfatla sizin yardımınıza başvuruyor?' sorusuna ise 'devlet birimlerinin her vatandaşın bilgisine başvurabileceği şeklinde' cevap verdi Peker. Peker, yıllar sonra Küçük'le birlikte yargılanacakları Ergenekon davasındaki ifadesinde ise 'Küçük'ü babasının arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, Alay'da kendisini zaman zaman ziyaret ettiğini, aralarında herhangi bir ilişki olmadığını' savunacaktı.

Bu dava dosyasına giren telefon görüşmelerinde, Peker'in araları bozuk olan Veli Küçük ve emekli yarbay Korkut Eken'i barıştırmaya çalıştığı da görüldü.

Korkut Eken: Peker'i görev itibarıyla tanıdım

Öztürkler gecesinde verilen Türklüğe hizmet plaketlerinden biri de, TSK, MİT ve Emniyet'te görev yapmış bir isim olan Korkut Eken için hazırlanmıştı. Ancak o dönem Eken, Susurluk davasında tutuklu olduğu için plaket, oğluna verildi.

Gazeteci Saygı Öztürk'ün 'Madalyalı Mahkûm' ve 'Devletin Derinliklerinde' kitaplarında Eken'in Peker ve Alaattin Çatlı'yı, 'görev itibariyle tanıdığı ve onlarla görev ciddiyetiyle birlikte olduğu, onlarla amir-memur ilişkisi kurduğu' yönünde ifadeleri yer alıyor. Eken bir ifadesinde ise Peker için 'Fakir fukara babasıdır. Bazı insanlar gibi görevdeyken ayrı, emekliyken ayrı davranışlarda bulunmamıştır' diyor. 

Peker, yine 2002'deki Kırmızı Işık programında Beki'nin 'emeklilik' ifadesini hatırlatıp bunun anlamını sorması üzerine 'Eken'in tanıdığı, saygı duyduğu bir devlet görevlisi olduğunu' belirttikten sonra o cümleyi 'Yanlış anlamadır' diye yorumladı.

'Devlete hizmette herkesin yardımcı olacağını' söyleyen Peker, 'Böyle bir şekilde hizmetimiz ileride de söz konusu olacaksa bundan şeref duyarız, geçmişte böyle bir hizmetimiz varsa, olmuşsa da bu da bizim için onurdur' dedi. Peker, 23 Mayıs 2021'de yayımladığı bir video kaydında, Korkut Eken'in Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı'nın öldürülmesi konusunda kendisine geldiğini, ona ağabeyi Atilla Peker'i yönlendirdiğini, ikisinin bunun için Kuzey Kıbrıs'a gittiklerini ancak olayı gerçekleştiremediklerini iddia etti. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

Arif Doğan: Peker mafya değil

Peker'in, JİTEM'i kurduğunu iddia eden, emekli Jandarma Albay Arif Doğan'la da görev yıllarında bağlantısının olduğu ortaya çıktı. 'JİTEM'i ben kurdum' adlı bir kitap yazan Doğan, bu örgütlenmeyi sonra Veli Küçük'e devrettiğini savunmuş, Küçük ise bu iddiayı reddetmişti. Peker, 1998'deki bir ifadesinde 'Doğan'ın, uyuşturucu firarileri konusunda kendisinden yardım istediğini, kendisininse muhbir olmadığı cevabını verdiğini' belirtti.

Doğan, ise kitabında Peker'le ilişkisini uzun bir şekilde anlattı. 'Peker'in mafya değil, delikanlı olduğunu' savunan Doğan, 'kendisiyle ara ara görüştüğünü, bazen kendilerinin Peker'den bazen de Peker'in kendilerinden talepleri olduğunu savundu'. Doğan, Doğu ve Güneydoğu'dan getirilen bazı itirafçıların Peker'in yanına verildiğini de iddia etti.

Emekli albay, Peker'in Çeçenistan savaşında yaralananlara yardım ettiğini de öne sürdü. Bu arada Peker, bir röportajında Avrasya feribotunu kaçıran Muhammet Tokcan ile ilişkisi olduğunu da doğruluyordu.

Gülen Yapılanması ve Peker ilişkisine dair iddialar

Sedat Peker ile Fethullah Gülen Yapılanması arasında ilişki olduğuna dair de zaman zaman iddialar ortaya atıldı. Örneğin 1998'de Aydınlık dergisinde çıkan bir haberde Peker'in o yıllarda özel okul ve dershaneler satın aldığı, buralarda eski öğretmenleri işten atıp yerlerine Gülen Yapılanması mensuplarını aldığı öne sürüldü.

Akın Birdal'a suikast girişiminin kritik ismi eski uzman çavuş Cengiz Ersever, bir ifadesinde, 'Peker'in Fethullah Gülen'le ilişkilerinin olduğunu, Gülen'in Peker'e 10 milyon dolar para transfer ettiğini' iddia etti. Bu iddia için 'Deli bile oturur güler' diyen Peker, açıklamasında Gülen için 'Sayın Fethullah Gülen Hoca' tabirini kullandı.

Peker, Haziran 2015'te ise gazeteci Emre Uslu'nun kendisini mafya olarak nitelemesine karşı Twitter'dan yaptığı açıklamada, Gülen Yapılanması'nın yıllarca kendisinden astronomik bağışlar aldığını öne sürdü.

Peker, özetle şunları yazdı: 

'Eğer ki ben mafyaysam benim çocuklarımı hizmet evlerinde niye yetiştirdiler? Eğer ki ben mafyaysam 92 yılından itibaren düzenli olarak benden neden himmet, kurban, burs adı altında astronomik bağışlar kabul ettiniz? Eğer ki ben mafyaysam hocaefendinin isminin yazdığı ve sadece 10 tane olan altın saatten bana neden hediye yolladınız? Eğer ki ben mafyaysam Kimse Yok Mu Derneği'ne benim kundaktaki çocuğum adına gönderdiğim yüklü bağışları neden kabul ediyordunuz?'

Uslu buna, 'kendisinin Cemaatin sözcüsü olmadığı' yanıtını verdi.

Peker ilerleyen yıllarda Ergenekon davasında kendisini Gülen Yapılanması üyelerinin hapis yatırdığını ve onlarla arasında düşmanlık olduğunu söyleyecekti.

Tecavüz iddiası

Eylül 2003'te Peker'in adı medyada bir tecavüz iddiasıyla gündeme geldi. Haberlerde Ukraynalı bir kadının, geçirdiği kanama üzerine Peker'e ait olduğu öne sürülen Beykoz'daki villadan hastaneye götürüldüğü belirtiliyordu. Kadın, ilk ifadesinde, bu villada kendisini farklı isimle tanıtan Peker'in cinsel tacizde bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine polis bazı kişileri gözaltına aldı ve evde arama yaptı. 

Olay medyada 'Peker'in villasına tecavüz baskını' gibi ifadelerle yer aldı. Kelebek operasyonu dosyasındaki ifadelere göre Peker, 'olayla ilgisi bulunmadığını, sonrasında gidip kendisinin savcılığa ifade verdiğini, yaşananlar üzerinden kendisine bir komplo kurulduğunu' savundu.

Sedat Peker 9. Videosunu Yayınladı! "Metin Külünk'ün Borcunu Ödedim, 10 Bin Dolardan Fazla Verdim"

Kelebek Operasyonu

2004'te Sedat Peker ve grubuna yönelik Kelebek Operasyonu yapıldı. Peker, 'çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek', 'hürriyetinden yoksun bırakmak' ve 'evrakta sahtecilik' gibi çeşitli suçlardan toplam 14 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Dava, Peker'in emniyet, yargı, siyaset, futbol, eğlence ve sermaye çevrelerinde kurduğu derin ilişkileri ve ulaştığı ekonomik gücünü gözler önüne serdi. Dosyada, zorla işyerine el koymaktan tehditle hisse almaya, ihtilaf çözümü karşılığı büyük paralar elden etmekten ihaleye fesat karıştırma girişimlerine kadar birçok iddia yer aldı.

Dosyada yer alan görüşmeler, Peker'in siyasetçilerle ilişki konusunda son derece pragmatik davrandığını da gösteriyordu. Tapelere göre AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Zekeriya Oral'ın Peker grubu adına iş takibi yaptığı iddia edilirken Peker, Oral ile bir konuşmasında, Oral'dan Adalar ilçesindeki belediye seçimlerinde CHP adayı Demir Demirhan'ı desteklemesini istiyordu.

Bu tapelerin basında yer alması ardından Oral'ın AKP'deki görevi, Demirhan'ın da CHP'deki adaylığı sona erdi. Bu arada daha önce operasyonlarda olduğu gibi bu davada da Peker'in ilişkide olduğu isimlere altın tespih hediye ettiği, hatta bazı insanların bu tespihten alabilmek için araya aracı koydukları daha net görüldü.

Ergenekon davası ve HADEP'le ilgili sözleri

Peker, Kelebek davasından cezaevindeyken Ergenekon davası kapsamında da 'terör örgütü üyesi olma' suçlamasıyla tutuklu yargılandı ve hapis cezasına çarptırıldı. Ergenekon ek iddianameleri arasında bulunan bir belgede, Peker'in bir telefon konuşmasında, 1999'da HADEP önde giderken oyların sayım kararı alınıp sonra DSP'nin kazandığının açıklandığı Mersin'deki yerel seçimlerle ilgili, 'Mersin'i HADEP kazandı. Engelledik bunu. Ama yasal olarak HADEP kazanmıştı' dediği ortaya çıktı.

Peker, Ergenekon davasının fiilen çöktüğü 2014 yılında tahliye oldu. Kelebek ve Ergenekon davaları nedeniyle yaklaşık 10 yıl cezaevinde kalmıştı.

Ergenekon tahliyesi sonrası 'uyum' açıklaması ve AKP'ye yaklaşma

Peker cezaevi çıkışında kısa ama kritik bir açıklama yaptı. 'Bu 10 sene süre zarfında ülkemizde pozitif yönde olan gelişmeleri, değişmeleri takip edebildim. Kendimle ilgili hissiyatım, bu gelişmelere ve değişmelere uyum sağlayabileceğim yönündedir' dedi. Peker bu dönemde giderek AKP'ye yakınlaştı. 2015 Peker için siyasi anlamda kritik bir yıl oldu. 

Henüz Cumhur İttifakı'nın kurulmadığı bu dönemde Peker, 7 Haziran AKP'ye destek verdiğini açıkladı. O günlerde Akit gazetesine seçimlerin 'Hilal-Haç mücadelesi olduğunu' söyledi. Bu arada Anadolu Ajansı'na göre Peker'e polis koruması da 2015 yılında verildi.

Erdoğan'la düğündeki fotoğrafı

Peker, 12 Haziran 2015'te Esma Sultan Yalısı'nda çok sayıda ünlü ismin katıldığı bir düğünle evlendi. Ancak Peker'i asıl gündeme taşıyacak olan tam bir gün sonraki başka bir düğündü. Bu, o dönem Yeni Şafak yazarı olan ve Sağlam İrade rumuzlu aktif bir Twitter hesabı bulunan Taha Ün ile o dönem Emine Erdoğan'ın özel kalem müdiresi Sema Silkin'in Beylerbeyi Sarayı'ndaki nikahıydı ve Peker de davetliler arasındaydı.

Düğünden Peker ve Erdoğan'ı sohbet ederken gösteren bir fotoğraf karesi paylaşıldı. Peker bu görüşmeyle ilgili, 'Bu fotoğraftaki an, benim toplumdaki normalleşme konumum için önemli bir kırılma anıydı. Ben bunun farkındayım. Bu sebeple de yaşadığım sürecede Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı bu davranışından dolayı minnettar kalacağım' dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili 'Sayın Cumhurbaşkanımız bir düğüne gitmiş, ben de birçok düğüne gidiyorum. Ben de olabilirdim o düğünde' açıklamasını yaptı. 7 Haziran seçimlerinde AKP'nin Meclis'teki çoğunluğu kaybetmesi ardından başlayan koalisyon görüşmeleri çökünce yeni bir seçim kararı alındı. Türkiye, 1 Kasım'daki seçimlere Güneydoğu'daki çatışmaların yeniden başladığı, kentlerde saldırıların yapıldığı sert bir atmosferde gitti. Peker bu dönemden itibaren muhalif çevreleri tehdit etmeye başladı. İlerleyen yıllarda bu dönem için 'O zaman korku iklimi oluşturmak lazımdı' diyecekti Peker.

Rize mitinginde 'kan akıtma' mesajı

7 ve 8 Eylül 2015'te, bir grubun Hürriyet gazetesinin bulunduğu binaya saldırması olayıyla ilgili yıllar sonra bu gazeteyi bir milletvekilinin talebiyle kendisinin bastırdığını iddia etti Peker. Peker'in o dönemki Rize mitingi ise büyük tartışma yarattı. Miting 9 Ekim 2015'te, MHP eski il başkanının sahibi olduğu gazete tarafından 'Teröre Lanet Mitingi' adıyla düzenlendi.

Bir eliyle bozkurt bir eliyle rabia işareti yaparak kitleyi selamlayan Peker'in yanında başka etkinliklere de birlikte katılacağı, Muhammed Serkan Gül vardı. Peker Erdoğan'a oy istediği konuşmasında, PKK'yla mücadele eden devlet güçlerinde bahsettikten sonra ekledi:

'Ne zaman ki bu kadrolar yorgun düşerse, vatandaşın kendini savunma hakkı doğarsa, meşru müdafaa hakkı doğduğu zaman; adeta dünyanın şah damarları kesilmişçesine oluk oluk hepsinin kanlarını akıtacağız.'

Peker'in sözleri üzerine dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 'Eski bir MHP'linin düzenlediği bir miting. AK Parti'yle hiçbir ilgisi yok, olamaz da' dedi. Dönemin MHP Rize İl Başkanı Serkan Birben mitinge tepki gösterdi ve 'AK mafyaların yanına gidip milliyetçiliği ayaklar altına aldığınız bir dönemden şimdiki bu dönemde oluşturduğunuz AK mafyaları ileriye sürmeyeceksiniz' diye konuştu.

Peker, 1 Kasım gecesi ise kamuoyunda çok tartışılacak şekilde, Twitter'dan, AKP'ye oy verildiğini gösteren oy pusulalarının fotoğraflarını paylaştı.

Karapapak Türkleri Kurultayı'nda unvan

1 Kasım seçimlerinde AKP Meclis'te yeniden çoğunluğu elde ederek tek başına iktidar oldu. Peker ise gündemde kalmaya devam ediyordu.

Örneğin 29 Kasım 2015'te, Dünya Karapapak Türkleri Birliği tarafından düzenlenen, destekçiler arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Dünya Karapapak Türkleri 1. Kurultayı'nda Dünya Türklüğü Hakanı unvanı verildi Peker'e. Salondaki görsel malzemelerde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TİKA'nın logoları yer aldı. Bazı AKP'li milletvekillerinin de katıldığı Kurultay'da eski Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu da bir konuşma yaptı.

Topçu'dan sonraki bakan Mahir Ünal ise Twitter'dan bir açıklama yaparak, 'etkinlikle Bakanlığın bir ilgisinin bulunmadığını' belirtti.

Peker'in 9. Videoda Suçladığı İsimler Sessizliğini Koruyor: Kim İçin Ne Demişti?

İmzacı akademisyenlere tehdit: 'Kanlarınızda duş alacağız'

Peker çatışma sürecine son verme çağrısı yapan akademisyenlere hitaben, 13 Ocak 2016'da sitesinde bir yazı yayımladı.

Sitede şu anda ulaşılamayan yazısında Peker, 'bildirinin PKK'ya açık destek vermek anlamına geldiğini' savundu. Peker, kısaca, 'devlet bir gün işleyemez hale gelirse, tüm vatan evlatları imza attığınız bildiriyi önlerine alıp evlerine geleceklerini, intikamlarını alacaklarını' söyledi ve 'Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız' ifadelerini kullandı. Olay infial yarattı, akademisyenler suç duyurusunda bulundu. Peker, hakkında açılan davada, 'üzerine atılı suçların oluşmadığı' gerekçesiyle beraat etti. 

Peker YouTube videolarında ise 'Hangi terör örgütüne kim destek verirse versin aynı itikat üzerindeyim ancak bu yazımdan dolayı çocukları eşleri korkmuş olabilir. Onlardan da özür diliyorum' diye konuşacaktı.

16 Nisan referandumu: 'Sokaklarda bekliyor olacağız'

Peker, 16 Nisan 2017'deki Anayasa değişikliği referandumunda 'Evet' oyu çağrısı yaptı. Bu çağrıyı yaptığı ilk videoda yine sokaktan bahsetti:

'15 Temmuz'da Fethullahçı Terör Örgütü'nün üyelerine karşı nasıl ki sokaklarda olduysak, referandumu yapmamak adına sokaklara çıkan birileri olursa, onları sokaklarda bekliyor olacağımızı şimdiden özellikle söylemek isterim'.

Bu süreçte ise İstanbul Beykoz'da bir de miting düzenledi. 

Adalet Yürüyüşü'nün gündemde olduğu döneminde 'Boyunlarından bayrak direklerine asacağız' açıklaması 

Referandumda 'Evet' sonucu çıkarken Peker'in tartışmalı açıklamaları devam etti. 2017'de, 15 Temmuz'un yıl dönümünde yaptığı konuşmada sözü CHP'nin 'Adalet Yürüyüşü'ne getirdi. 'Bazı aşırı solcuların CHP'li Enis Berberoğlu'nun tutulduğu Maltepe Cezaevi'ni basmayı planladığını' öne süren Peker şunları söyledi:

'Onların düşündüğü gibi cezaevleri de bir gün basılacak. Ancak vallahi onların hayal ettiği gibi değil. Dışarıda yakaladıklarımızın hepsini ağaçlara, bayrak direklerine astıktan sonra o cezaevlerine de gireceğiz. Onları cezaevlerinde de asacağız. Boyunlarından asacağız bayrak direklerine.'

Peker hakkında 'suç işlemeye alenen tahrik etmek' suçlamasıyla dava açıldı. Mahkeme, yine Peker'in üzerine atılı eylemin suç oluşturmadığının anlaşıldığını belirterek, beraatine karar verdi. Gerekçeli kararda, 'terör örgütlerine karşı devlet ve milletin yanında olmanın her Türk vatandaşının borcu ve görevi olduğu' belirtildi. 

31 Mart 2019 seçimleri öncesi silahlanma çağrısı

24 Haziran 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yine kamuoyu önündeydi Peker. Ve tıpkı 1 Kasım 2015 akşamı gibi 24 Haziran 2018 akşamı da Peker, Twitter'dan, kendisine gönderilen oy pusulalarının resimlerini tartışmalı bir şekilde paylaştı. Olaydaki hukuksuzla ilgili ise 'Para cezalarını ben öderim, rahat olun kardeşlerim' mesajını paylaştı.

O geceki kutlamalarda çeşitli kentlerde silah kullananlar oldu. Peker, 31 Mart 2019'daki yerel seçimlerde de tartışmalı açıklamalar yaptı. 4 Şubat'ta yaptığı bir konuşmada hem Cumhur İttifakı'na oy verme çağrısı yaptı hem de 'silahlanma ve hazırlıklı olma' çağrısında bulundu. Peker hakkında açılan soruşturmada, 'Silahlanma çağrısının ruhsatlı silah vurgusu şeklinde yapılması ve bunun tüm vatandaşlar için yasal bir hal olması' gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi.

Peker yenilenen seçimlere gidilen süreçte de 'Devletimiz 'Sokağa çıkın' dese sokağa çıkarız. 'Sabır edin evinizde oturun' derse de evimizde otururuz' dedi.

Suriye iç savaşında silahlı gruplara yardım

Yine bu yıllar, Peker'in Suriye'deki bazı gruplara yardım yolladığı bir dönem oldu. 20 Kasım 2015'te Bayırbucak Türkmenlerine, içinde battaniye, askeri kıyafet ve bot olduğu açıklanan dört TIR yardım gönderdi. 2018'de, Zeytin Dalı Harekâtı'na katılan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensuplarına önce çelik yelek sonra da bir grup 4X4 arazi aracı yolladı.

Peker ilerleyen dönemde, kendisinin Suriye'ye gönderdiği TIR'ların yanına SADAT tarafından eklenen başka TIR'larla, Nusra Cephesi'ne silah gönderildiğini iddia edecekti.

2014-2016 arasında Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu ise bu iddiaların karşısında, silah yardımlarının 'sadece devletin resmi kurumlarıyla ve sadece Türkmenlere yapıldığını, Peker'in iddialarının araştırılması gerektiğini ama asla kendi dönemiyle ilgili olmadığını' söyleyecek, SADAT ise iddiaları reddecekti.

Her yaptığı ve onunla ilgili her yapılan gündem oldu

Peker, bu dönemde hayırsever iş adamı imajını da iyice oturtmaya çalışılıyordu. Sürekli açılışlara katılıyor ve çeşitli organizasyonlarda 'Yılın Hayırsever İş Adamı' Ödülü'nü alıyordu. En

dikkat çekici olanı ise kendisine 2017'de 'Milliyet Şehrin En İyileri'

ödüllerinde 'En Hayırsever İş Adamı' Ödülü verilmesiydi.

Milliyet ise 'Markamız onay ve iznimiz olmaksızın kullanılmıştır' açıklamasında bulundu. Peker, bu dönemde hem yaptıklarıyla hem kendisiyle ilgili yapılanlarla kamuoyunda sürekli gündeme geldi. 2014-2020

arasındaki bu dönemde CHP ve HDP, Peker'in faaliyetlerini eleştiren açıklamalar yaptı ve zaman zaman Peker'le ilgili TBMM'de soru önergeleri verdi.

Türkiye'den ayrılış ve Çakıcı'yla gerilim iddiaları

Ancak Peker'in her anlamda popülerleştiği bu dönemin ardından, 2020'ye doğru işler ters gitmeye başladı ve Peker, Ocak 2020'de yurtdışına çıktı. Şubat 2020'deki mesajında, 'o sene üniversite mezuniyetini tamamlayıp diplomasını alacağını, ayrıca ticari ilişkileri için oturum alma işlemlerini tamamladığını' söyledi Peker.

Bu ayrılış, Alaattin Çakıcı ile Sedat Peker arasında, daha önce de gündeme gelen gerilim iddialarının arttığı bir dönemde yaşandı. 16 yıldır cezaevinde bulunan Çakıcı, MHP'nin ön ayak olduğu yeni infaz düzenlemesi kapsamında 15 Nisan 2020'de tahliye edildi.

Peker ve Çakıcı arasındaki gerilimle ilgili söylentilerin arttığı bir dönemde, bir kişinin araya girmesiyle gerginliğin sona erdiği iddia edildi. Peker Balkanlar döneminde Tik Tok'tan Twitter'a sosyal medya hesaplarında çoğunlukla siyasi olmayan paylaşımlar yaptı.

Emniyet'ten Peker operasyonu

9 Nisan 2021 sabahı Emniyet güçleri, Türkiye'de Peker ve grubuna yönelik operasyon başlattı. Farklı illerde 100'den fazla adrese eş zamanlı operasyon düzenlendi. Onlarca şüpheli gözaltına alındı, aramalarda çok sayıda silah, mermi ve çelik yelek ele geçirildi. Peker hakkındaki soruşturma Peker hakkında İstanbul merkezli yürütülen soruşturma birkaç yıl önce başlatıldı.

Edinilen bilgiye göre soruşturma, bir iş insanının yaşadığı bir olayla ilgili şikâyeti üzerine hızlandı. Dosyada, Peker'in alacak-verecek gerekçesiyle bir iş insanından 1 milyon TL para aldığı, soruşturma devam ederken bu paranın geri verildiği ancak bu kişiye yönelik tehditlerin sürdüğü iddia ediliyor.

Anadolu Ajansı'na göre dosyada, 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak', 'nitelikli yağma', 'gasp', 'rüşvet', 'yaralama', 'tehdit' ile 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' gibi suçlamalar yer alıyor.

YouTube videolarıyla açılan yeni dönem

Ülke değiştiren ve en son Birleşik Arap Emirlikleri'ne yerleşen Peker, operasyondan kısa süre sonra, YouTube'da videolar yayımlamaya başladı. Videolarda, operasyonda ailesine saygısızlık yapıldığını ve kendisine dönüş sözü verildiği halde tutulmadığını öne sürdü.

İlerleyen dönemde, ilk videolarla ilgili 'Sadece bir özür beklemiştim' dedi. Beklediklerinin yapılmaması üzerine videolardaki tonunu sertleştirdi ve iktidar çevrelerini hedef aldı. Bugün Peker'in anlattıkları kimileri tarafından 'itirafçılık' olarak yorumlanıyor. Ancak Peker anlatımlarında kendi geçmişiyle ayrıntılı bilgi paylaşmıyor.

Kamuoyu, Peker'in sokaklarda başlayan ve üst kademelerdeki yetkililerle ilişkilere uzanan hikayesi hakkında hala çok az şey biliyor olabilir. Dolayısıyla Sedat Peker'in kim olduğu ve neler yaptığı, anlattıkları kadar anlatmadıklarında da saklı.

Sedat Peker'in İddialarının Ardından Demirören ve Ziraat Bankası Sosyal Medyada Topa Tutuldu

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
YORUMLAR

Çürük alma nedeni sabıkası, şiddet eğilimi ve öfke kontrolü sorunu. kendisi askere gitmek istiyor ama almıyorlar. Böyle bir adamı askere alsan gece koğuşu tarar tek kavgada. Zaten videolarını izliyorsanız bir öfke kontrol sorunu olduğunu görürsünüz. Saniyelik olarak bi kahkaha atıyor, bir sinir krizine giriyor.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ