Anlatan kişilerin hayatına bir travma olarak kazınan bu yaşanmış öyküleri okuyunca uykunuz kaçabilir!Yazlarımı sık sık, yaşadığım yerin yaklaşık bir buçuk kilometre uzağındaki büyük bir ormanda arkadaşlarımla kamp yaparak geçirirdim. Yolculuk masraflarından ve zamandan tasarruf etmiş olurdukOrada kamp yaptığımız üçüncü ya da dördüncü seferdi, arkadaşım tüm tırmanma teçhizatını ve sırt çantasını çadırın hemen dışında bırakmıştı ya da biz öyle sanıyorduk. Ertesi sabah orada sadece botları kalmıştı, tüm kıyafetleri ve tebeşir tozu ortadan kayboldu. Çadırın yanına koyduğundan emindik, fakat belki de unutmuştur ya da bazı hayvanlar gelip çalmıştır deyip, üzerinde pek durmadık.Çadırların yanında oturuyoruz ve biraz yemek yedikten sonra üşüyoruz. Biraz daha odun aramaya gittiğimde bir de ne göreyim? Tam anlamıyla ghillie kıyafetli bir adam, tam da kampımıza doğru yüz üstü yatmış ve bize bakıyor. Orada donakaldım... Bir önceki yıl olan olayın Ghillie'li adamla ilgisi olup olmadığını bilmiyorum ama bu kesinlikle hepimize travma yaşattı, o zamandan beri bir daha oraya gitmedik.Colorado'da geniş bir ormanlık alanın tam ortasındaydık. Ara bir patikaya girdik ve bir buçuk saat yol gittik. Ortalık çok sakindi. Yani eğer biri size yaklaşacak olsa aracın farlarını görebilir ve kampımızdan kilometrelerce uzaklıktaki arabaları duyabilirsiniz - birinin fark ettirmeden kamp yerimize yaklaşması pek de mümkün olmaz.Toplam 3 araba ve 8 kişiydik. Akşam yemeğini yedik ve hava daha da kararmadan çadırlarımızı kurmak için arabalarımıza geri döndük. Hepimiz çok korktuk, ne olduğunu anlayamadık bile... Her arabanın yedek lastiği vardı ve bir arkadaşımızın da silahı vardı. O nöbet tutarken biz lastiklerimizi değiştirdik ve hemen oradan kaçtık. Bu olay hala kabuslarıma giriyor. Orada birisinin olduğunu bilmek, belki de bizi izliyor olması, belki bize zarar vermek istiyor olması, hala midemi bulandırıyor.Çocuklar için bir yaz kampında çalışıyorduk ve bir gecede geziye çıkıp farklı bir noktada kamp yaptık. Bir puma kampımızın etrafında tüm gece dolaşıyordu ve birimizin sürüden ayrılacağını umarak çığlık atar gibi sesler çıkarıyordu. Yanımda bir başka personel ile, elimizde ayı spreyi ve bir balta ile tüm gece nöbet tuttuk.Kasabamın dibinden başlayan ormanda yürüyüşe çıkıyorum, bazen çok geç saatlere kaldığım için de güneşin doğuşunu izleyebiliyorum.Hurda metalden ve çarşaflardan yapılmış basit küçük barakalar ve birisinin eski bir lastik içinde yakılmış küçük bir ateşi. Ateş hala yanıyordu. Ama tuhaf olan şey bu değildi.Garip olan şey, burayı bulduğum gece yarısı geçiyordu ve mezar gibi sessizdi. Orada kimse yoktu. Birisi ateş yakmak için uğraşmış ve sonra da öylece bırakıp gitmişti. Görünüşe göre burası 10'dan fazla insanı barındırabiliyordu. Buranın gizemli sakinleri neredeydi ya da kimlerdi?Geceleri çok geç saatlerde sık sık yürüyüşe çıkıyorum. Oldukça tuhaf şeyler tecrübe ettim diyebilirim...En korkuncu ise yaklaşık iki ay önce başıma geldi. Gece 1:30 civarında evden ayrıldım ve herşey sıradan başladı. Saat 2'ye kadar kasabada dolaştım. İlk başta çok fazla dikkat etmedim. Yavaş yavaş yanımdan ikinci kez geçtiğini görünce bu sefer gözümü açık tuttum.Yaklaşık on dakika sonra aynı siyah minibüs tekrar sokağa girdi. Bu sefer kesin olarak biliyordum çünkü plakası yoktu. Artık oldukça korkmuştum, bu yüzden biraz hızlandım. Bu sefer minibüs tekrar geldiğinde, yolun ortasında birkaç ev önümde durdu. Durdum, döndüm ve diğer yöne geri döndüm. Birkaç yoldan farklı sokağa girdim ve sonra hemen birinin bahçesine koştum.Çitlerinin arkasını bekledim ve aynı lanet kamyonet caddeye girdi. Beni bulamadıklarında, sonunda kaçmaya karar verdiklerini sanıyorum. Ama evime geri koşmadan önce o bahçede 20 dakika bekledim ve kendimi yatak odamın penceresinden içeri attım.Çok korkunç değil belki ama, Avustralya’da bir tür kumlu türü arazide arkadaşlarımla kamp yapıp sarhoş olacaktık. Akşam olmuştu ve kamp ateşi daha yeni başlamıştı ki nereden geldiğini anlayamadığımız bir cip hızla geldi ve neredeyse birkaçımızı ezecekti. Aniden fren yapıp, bizi korkutup oradan gittiler.Yakındaki bir çalıya çiş yapmak için gittiğimde, tepeden aşağı baktım. Orada bir karaltı, bir insan vardı. Bize bakıyordu.Bu olay yaklaşık 3 yıl önce meydana geldi ve yaklaşık iki ay önce, bulunduğumuz yerin hemen yanında insan iskeletleri bulundu.Üniversitede okurken kuzey Georgia dağlarında kendi başıma bir yürüyüşe çıkmaya karar vermiştim. Sene 2002 olduğu için cep telefonu falan yoku. Dolunay vardı ve yıldızlar harikaydı. Yanıma küçük bir el feneri aldım ve ormana yürüyüşe çıktım. Dolunay öyle güzeldi ki, ışığa ihtiyacım bile kalmamıştı. Bir saniye sonra ise biraz ilerde bir erkek sesi duydum. Adam ağlıyordu. Normalde olsa hemen yardıma koşardım, fakat panik olmuştum. Adam bir yandan ağlıyordu, bir yandan da bir şeyler mırıldanıyordu. Korku bütün omurgama yayılmıştı, adamda ters giden bir şeyler vardı. Oraya gidip ona yardım edemezdim. Ters tarafa doğru sessizce uzaklaşmaya başladım ama sadece adamın ağlaması geliyordu.Bu olay kampta ya da orman yürüyüşünde değil de köpeğimi gezdirirken başıma geldi. Dışarısı 4 ya da 5 dereceydi. 20 yaşında bir kadın gördüm, üzerinde çok kısa bir şort vardı. Ona bakıp, beni korkuttuğunu söyledim. 'Dışarıda kaldım, kapı kilitlendi. Evime nasıl gireceğimi biliyor musun?' dedi komşumun evini göstererek. Komşularımı da iyi tanırım. Hatta karım da onunla takılır. O da 'tamam' dedi fakat benim arka bahçeme doğru yürümeye başladı. Daha sonra koşmaya başladı ve bahçe çitinden atladı. Bahçe çitimiz ise öyle kısa bir çit değil. Yaklaşık 3 metre ve en üstünde dikenli tel bulunan bir çit. Oraya nasıl geldiği hakkında hiçbir fikrim yok. Ne yapıyordu? Ne yapacaktı? Bir akşam 4 arkadaşım ve ben, bir meteor yağmurunu izleme için küçük bir dağda yürüyüşe çıktık. Hepimiz 16 yaşlarındaydık. Yarıda mola verdiğimizde, takım elbiseli bir adamın bizi izlediğini fark ettik. Durduk ve adam yanımızdan gelip geçer mi diye bekledik. Fakat o yanımıza gelip, meteor yağmurunu izlemek için mi geldiğimizi ve bizimle yürüyüp yürüyemeyeceğini sordu. Yürürken bize o kadar yakındı ki adamın şampuanını koklayabiliyorduk. Zirveye ulaştık, oturduk ve neredeyse arkadaşımızın üstüne oturdu.Tam o sırada adamın elinde bir sopayla direkt olarak bize doğru koştuğunu gördük. Oradan hemen kaçtık. Olayı kimseye anlatmadık. 2 gün sonra ise, önce karsını öldürüp, sonra genç bir kızı daha öldüren bir adamın haberi ile sarsıldık. O adamdı....Bir yaz akşamıydı ve babamla ıssız bir alanda kamp yapmıştık. Arazinin hemen yanında bir göl vardı ve buradan sonraki ormanda yürüyüş yapacaktık çünkü ilerde çok güzel bir şelale vardı. Bu yürüyüşte birkaç garip şey oldu. Açıklık bir alana gelmiş. Yakmak için dik dik dizilmiş odunların üzerinde bir çocuk ayakkabısı duruyordu. Bu ıssız alanda kim olabilir diye düşünerek bir süre birilerini aradık. Sonra yine yürüyüşe devam ettik. Ortada kimse yoktu ama biz yine de yarım saatten fazla aradık. Ondan sonra şelaleye gitmekten vazgeçtik ve kampa geri dönmeye başladık, ama bizi takip eden bir şeyin seslerini açıkça duyuyorduk (dallar kopuyor, çalılar sallanıyor). O zamandan beri orada kamp yapmadık.Ben henüz 5 - 6 yaşlarındayken babam beni, birçok doğa kampına ya da yürüyüşüne götürürdü. İskoçya'da bir dağ evimiz vardı. Bir defasında uzun ve zorlu bir trek rotasına çıkmaya karar verdik çünkü zirvede tüm çayırın ve uzaktaki okyanusun manzarası harikaydı. Sonra babam aniden durgunlaştı ve tuhaflaştı. Babam bir şeyden korkmuştu. ama ne olduğunu anlayamadım. Aradan geçen yıllar sonra, babama orada neyin onu korkuttuğunu sordum. Bana kendi çocukluğunda bir defasında arkadaşları ile kampa gittiğini, ormanlık alanda bir buzdolabı gördüğünü, içini açtıklarında ise bir çocuk cesedi ile karşılaştıklarını anlattı. Ona bu tür travmaların ne kadar zorlu olduğunu söylediğimde bana baktı ve şöyle dedi;'Hayır Amy, o yüzden korkmamıştım. O buzdolabı, bizim gördüğümüz buzdolabı ile aynıydı.'Bir gece oturduğum mahallede yürüyüş yapıyordum. Yıldızların tadını çıkarmak için evin yakınındaki gölete gittim ve bir ağacın altındaki banka oturdum. Yakınımdaki ağaçlardan bir hışırtı sesi geldi. Bizim oralarda ayı görmek oldukça olağandır, o yüzden fenerimi o yöne tuttum fakat bir şey görmedim. Ama yine de korkmuştum, bu yüzden hem el fenerimi hem de algılarımı açık tutmaya karar verdim.Sonra tam tepemde, ağaçta kıpırdayan bir şey fark ettim. Ne olduğunu anlayamamıştım ama hışırtılı ses de gelmeye başladı. Işığı tutup vahşi bir hayvanı korkutmak ya da tetiklemek istemiyordum. Fakat kalbim deli gibi atıyordu. Sonra yavaşça hareket etmeyi bıraktı. Fakat o karaltı hala oradaydı. Bir anda koşmaya başlayıp bir ayıyı peşime takmak istemiyordum. Orada durmuş o karaltıya bakıyordum. Sonra ışığımı havaya doğru kaldırdım ve ağaçta duranın bir adam olduğunu gördüm. EVET BİR ADAM... Ağaçta öyle sessizce çömelmiş, gözleri dev gibi açık, yüzünde hiçbir ifade olmayan bir adam. El fenerim yüzüne çarpınca, aşağı inecekmiş gibi bir hareket yaptı. Yerimden fırladım ve kaçmaya başladım. Evime arka kapıdan daldım ve kapıyı sıkıca kilitledim. Sonra evin her penceresini ve kapısını, hatta bacayı bile kontrol ettim.
Bu hikayelerden de anlayacağınız üzere asla kamp yapmaya gitmeyin.
Ulan ya içim bi tuhaf oldu..
gerçek korkunç öyküler hayalet zımbırtılarından daha korkunç bence