İçinde kadınların, yaşlıların, bebeklerin olduğu bir hastaneye saldırmakla eşine az rastlanır bir insanlık suçu işlendi. Elbette dünyanın her yerinden insanca tepkiler, sesler yükseliyor. Hiç şüphe yok ki böylesi bir çığırından çıkmışlığa bakabilmek asla kolay değil. İnsanlık yara aldı. İnsanlık utanç içinde. Dinler, ırklar, statüler ve güçlerin üstünde insan olmak ve insan gibi yaşamak hakkımız linç edildi. Dünyanın bir yerinde, hem de bu yüzyılda işlenmiş bir suçun izleri, uzun yıllar kolektif belleklerde yer tutacaktır. Hafızalardaki izi kadar epigenetik transferi, bedenlerimizdeki tutulumu da oldukça bedel ödetecek türdendir. Saldırılar ve haksızlıklar, insanlık için sadece bir bölgede değil, tüm dünyada etkilerini sürdürecektir. Hepimiz güvende olmayı hak ediyoruz.
Savaşın ortasındaki masumları ekranlardan izlemek derin bir suçluluk ve utanç oluşturabilir. İzlememek ve duyarsız kalmak da bir o kadar suçluluk getirebileceğinden, ölçülü ve dayanabildiğimiz oranda haber almakla yetinmeliyiz. Ve elbette sempati sınırlarına varan empatimizle sadece izlemiyor, adeta vicdan sancısıyla hissediyoruz. Ateşi yaşayan her insan gibi, olup bitene şok etkisiyle tanık olan herkes için benzer bir travma yükü oluşabilir. Her ne kadar onlarca yıldır izlediğimiz türlü katliamlara dayanabildiğimizi sansak da sinir sistemi açısından durum oldukça karmaşık. Tehdit ne kadar yakın, yaygın ve tekrarlayıcıysa o kadar güvensiz hissetmemiz normal.
Sinir sistemlerimiz saldırıyı duyduğumuz andan itibaren aşırı uyarılmış durumda. Ve biz canımız acıyor demeye elbette utanıyoruz. Çok hızlı bir şekilde dünya güvenli değil düşüncesiyle kaynaşıp daha da uyarılabilir, stres tepkilerimizle zorlanabiliriz. Özellikle kendilerine güvenebileceğimiz akil kişilerden duyacaklarımız bu aşamada çok değerli. Canı yanan insanlar şu an güvende mi, bu benim başıma gelseydi nereye veya kime sığınırdım, dünya bu gibi katliamlara dur diyor mu, gibi güvenlik arayışları hepimiz için bağlanma ihtiyacıyla hayatta kalma arayışıdır. Ses çıkarmak, yazmak, dinlemek, topluluklar oluşturmak, yardım etmek, gördüklerimize dayanma gücümüzü arttırır. Kolektif acılar karşısında iyileşme teker teker olsa da grupların ve dayanışmanın güvenli çatısı hep önemli bir iyileştiricidir.