İsrail'in 1967'de Üç Arap Ülkesini Birden Yendiği Altı Gün Savaşlarının Perde Arkasını Mutlaka Okumalısınız

DJ Shadow'un 2002'de çıkan dünyaca ünlü Six Days isimli şarkısını bilenler mutlaka vardır. 'Tomorrow never comes until it's too late' sözleriyle biten şarkı 1967 yılındaki Altı Gün savaşlarını anlatıyordu. Şarkıda ifade edildiği gibi, 'yarın, çok geç olmadan gelmiyordu' 

Bu savaşta İsrail, üç Arap devletine karşı birden savaştı ve üçünü de mağlup etmeyi başardı. İsminden de anlaşılacağı gibi sadece 6 gün süren savaşın sonuçları ise çok uzun yıllara uzandı.

Öyleyse gelin, İsrail'in bugünkü gücüne ulaşması için mihenk taşlarından birisi olan Altı Gün Savaşlarını yeniden anımsayalım.

1967 Arap-İsrail Savaşı, Altı Gün Savaşı veya Haziran Savaşı olarak literatüre geçen; İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaş Arap dünyasının yeni kurulmuş bir devlet karşısında aldığı en büyük hezimet olarak kayıtlara geçti.

Bu savaş aynı zamanda, İsrail'in bölgeye yerleşmek ve kendini kabul ettirmek adına Arap dünyasına verdiği en sert mesajlardan birisi oldu. 

İsrail'e karşı savaşan Mısır, Ürdün ve Suriye devletleri; nüfus ve alan üstünlüklerine rağmen doğru strateji üretemeyerek İsrail istihbaratı karşısında çaresiz kaldılar. 

Her üç ülke de, aldıkları darbeler sonucu uzun yıllar kendilerine gelemediler.

Bu savaşta İsrail'ın Savunma Bakanı olarak görev yapan İsrail ordusunun belkemiği Moshe Dayan’a yıllar sonra bir röportajda İsrail’in başarısının sırrı sorulduğunda şu cevabı verir; “istihbarat, istihbarat, istihbarat”.

Nitekim, Moshe Dayan'ın dediği gibi İsrail, özellikle Mısır ve Suriye'ye karşı elde ettiği zaferleri, bu iki ülkenin stratejik askeri noktalarını daha önce keşfetmesine borçludur. 

İsrail'in ilk hedefi, son derece güçlü bir hava kuvvetlerine sahip olan ve İsrail'i yenmesine kesin gözüyle bakılan Mısır olur.

İsrail istihbaratı, Mısır'ın neredeyse tüm hava filolarını içinde barındıran hava üssünü tespit etmiş ve tüm lokasyon bilgilerine önceden sahip olmayı başarmıştır.

İsrail, bu istihbarat bilgisi sayesinde, Mısır uçakları daha harekete geçemeden hava üslerine baskın düzenleyerek birkaç saat içinde yüzlerce Mısır savaş uçağını etkisiz hale getirmeyi başarır.

İsrail'e karşı güçlü ve kalabalık ordusu ile kendine güveni tam olan Mısır; istihbarat zafiyetinden dolayı gafil avlanmış ve neredeyse tüm savaş gücünü tek bir mermi atamadan yok ettirmişti. 

Sina çölünde savunmasız kalan Mısır'ın kara birlikleri de İsrail'in savaş uçaklarının bombardımanı altında çaresizce can verir. 

Mısır için yenilmekten daha acı olan düşmana karşı hiçbir karşı harekatta bulunamadan kaybetmiş olmak oldu. Bunun travmasını ve acısını çok uzun yıllar yaşadılar ve İsrail'e karşı o tarihten sonra hep daha çekingen oldular.

Mısır’ın savaş dışı kalması savaşın bitmesi anlamına gelmemektedir elbette. Mısır’ın uğradığı akıbetten habersiz olan Ürdün, 8 Haziran günü elindeki tüm güçle, üstelik hiçbir planlama yapmaksızın Batı Şeria üzerinden Kudüs’teki Yahudi bölgelerine saldırır.

Ürdün'ün saldırıları sonrası misilleme hakkını kullanan İsrail, kısa zamanda Ürdün'ü de mağlup ederek kutsal kabul ettikleri Kudüs şehrine girmeyi başarır. 

1967 yılına kadar Ürdün hakimiyetinde olan Kudüs, bu tarihten sonra Yahudi kontrolüne geçer. 

Yahudilerin en kutsal görüp uğruna her türlü bedeli ödemeye hazır oldukları Kudüs şehri, sadece bir günlük saldırının ardından kazanılmıştır.

Ürdün'ün taktiksel zaafiyeti, İsrail'e çok uzun yıllar taşıyacağı müstesna bir hediye bırakmış olur.

Mısır ve Ürdün'ü savaşın dışında bırakan İsrail için geride tek düşman olarak Suriye kalmıştır. Doğu blokuna yakınlığından dolayı güçlü bir istihbarat ağına sahip olan Suriye, bu açıdan İsrail için daha zor bir rakip görünümündeydi.

Burada sorunu çözen ise klasik savaş yöntemlerinden ziyade İsrail'in yıllar önce Suriye'ye yerleştirdiği bir ajan oldu. 

Mossad ajanı Eli Cohen'in yıllar önce sağladığı istihbarat sayesinde İsrail, Suriye'nin sınırdaki tüm savunma mevzilerini deşifre etti.

Bu süreç, Netflix'in dizisini de çekeceği heyecan verici bir casusluk öyküsünden izler taşıyordu.

İskenderiyeli fakir bir ailenin çocuğu olan Eli Cohen, 1950’lerde İsrail’e göçen Yahudilerden biridir. Mısır’da doğması sebebiyle Arapça’yı çok iyi konuşan, Arap kültürün yakından bilen ve Arap olmasından kimsenin şüphe duymayacağı bir kişi olarak Mossad tarafından kendisine görev teklifinde bulunulur.

1959 yılında Mossad tarafından Arjantin'e yerleştirilir ve burada kendisine ait olmayan bir hayat hikayesine devam etmesi istenir. Zengin, varlıklı bir Arap tüccarı olarak kendisini tanıtan Cohen; bir süre sonra Suriye'ye giderek bu ülkedeki siyasetçi, asker ve bürokrat sınıfıyla yakın bir dostluk kurar. İlişkilerini o kadar geliştirir ki Savunma Bakan Yardımcılığına kadar yükselir. Sonrasında ise Sovyet İstihbaratı tarafından deşifre edilir ve yakanıp idam edilir. Halbuki yakalanıncaya kadar edindiği bilgiler, İsrail'e büyük bir zafer kazandıracaktır.

Bizzat Suriye savunma bakanı ile birlikte Golan tepelerinde hatıra fotoğrafı çektirecek kadar ilerleyen Sabit, Suriye topçusunun ve ateş gücünün gizli olduğu tüm noktaları Mossad’a temin eder.

Cohen'in sağladığı bilgiler sayesinde Suriye hedeflerini kolayca tespit eden İsrail, en kritik noktaları eliyle koymuş gibi vurarak Suriye'nin tüm savunma gücünü etkisiz hale getirir. 

Suriye'nin idam ettiği Cohen, intikamını ağır şekilde almış olur. Bu sayede Suriye de İsrail'in istekleri doğrultusunda savaştan çekilmek durumunda kalır. 

İsrail, sadece beş günlük süre zarfı içinde üç rakibini de dize getirmeyi başarmıştır.

Sadece 6 gün süren savaş geride korkunç acılar, Arap ülkeleri için altından kalkılmaz bir ekonomik yıkım, İsrail için ise bugünlere gelmesinde basamak olan müthiş bir özgüven bırakır.

İsrail'in bu tarihten sonra Filistin'e karşı takındığı tavırların aslında bölgedeki Arap devletlerinin yetersizliğinden kaynaklandığı sıklıkla ifade edilir. 

Zira bu savaştan sonra Arap ülkeleri birleşerek İsrail'e karşı topyekun bir savaşa girişmedi. 

İsrail ise her geçen yıl bölgedeki nüfuzunu daha çok artırdı. 

Altı Gün Savaşları, savaş kazanmanın ordu gücü ve kalabalık asker nüfusundan ziyade istihbarat bilgisi ve akılcı strateji ile mümkün olduğunun en net örneklerinden birisi olarak önümüzde duruyor.

İlgini çekebilir...

Türkiye-İsrail ilişkilerinin 1948'den Günümüze Tüm Gelişim ve Gerileme Süreçlerini Sizler İçin Derledik

İlgini çekebilir...

'One Minute' Krizinden Bugüne Türkiye-İsrail İlişkileri

İlgini çekebilir...

İsrail Filistin Savaşında 6. Gün de Tamamlanıyor: 2748 Kişi Hayatını Kaybetti, 9748 de Yaralı Var

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
YORUMLAR
15.10.2023

Medeniyet+Akıl+Eğitim kimdeyse; İnsanlar oraya hayran olur, şimdi Filistine hayran olunacak bir durum yok aksine hep kendilerini Dram yapıyorlar ve Acınacak hale düşüyorlar çünkü Eğitim yok+Akıllı Taktikler-Tedbirler yok+Medeniyet yok Filistinde yani Gelişmişlik yok Filistinde ve İstemiyorlar da, isteseler Meçhulçe Savaşmazlar

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ