Tek bir derdi vardı.
- Deli misin, biraz daha uyumalısın!
Haklıydı aslında. Çok yorgundum. Oldukça az uyuduğum ve yorulduğum bir haftanın pazarında sabahın yedisine alarm kurmak da neydi? Sol gözüm mahmurane:
- Yapma ama, haydi kal! Saat onda dernek toplantısı var. Daha konuşmanı hazırlayacaksın.
Zihinde bu bilince ulaşan bedenimin fişek gibi ayağa kalkması gerekirken nedense sağ gözümün egemenliğine girmiş gibi hissettim.
- Sakin lütfen. Şunu çok iyi biliyorsun ki ben olmadan o konuşmadan hiçbir haz alamayacaksın. Çünkü ben olmadan spiker edasıyla hazırladığın metni okuyup çıkacaksın. Yaşayamayacaksın, hissedemeyeceksin ve seni dinleyenlere dokunamayacaksın. Bunun için biraz daha dinlenmeme izin ver ve uyu lütfen.
Sol gözüm şaşkın ama durumu anlamış:
- Peki. O zaman bana bir dakika müsaade et.
Dedi ve başladı listeyi kontrol etmeye:
- Toplantı teması?
- Harika, tamam.
- Hedef kitle?
- Ooo, çok iddialıyız, yedim sizi.
- Konu?
- Haydi ama, bir konuya daha kaç kere hazırlanacaksın?
- Gelebilecek sorular?
- Kitle belli sorulacak soru belli.
- Ya farklı soru gelirse?
- Hımm.
- Sağ gözümü dinlemem gerek sanırım.
İkisi birden açıldı. Umutla, mutlulukla, heyecanla. Alarmsız, saat dokuz buçukta.
Sağ gözüm Manuş Baba'yı davet etti.
Metin ve olay akışı beni çok etkiledi. Yaşanan bir anı gibi o an kendimi orada hissettim. Heyecan, duygu ve düşünceler kaleminize sağlık 🙏☺️