Arthur Fleck rolü için Phoenix'in 23 kilo kaybetmesi gerekti. Phoenix, belirli bir kilo hedeflemenin düşünme şeklini zamanla bozduğunu söyledi. 'Hedeflediğiniz kilonuza ulaştığınızda her şey değişiyor. Her sabah uyanıp birkaç kiloyu kafanıza takmanız gibi. Gitgide bir hastalık haline getiriyorsunuz.' Ayrıca bu kadar fazla kilo vermenin psikolojik olarak da zorladığını, delirmeye başladığını söyledi.
Jordan, bu rol için ne yapması gerekiyorsa yapması gerektiğini düşünerek kendini her şeyden izole etmiş ancak daha sonra ne yapacağını düşünmemiş. Bu duruma oldukça alışan Jordan, günlük hayatın akışına ve eski haline dönmekte oldukça zorlanmış. 'Sevgiyi kapı dışarı ettim. Sevgi istemedim. Olabildiğimce bu yerde yalnız kalmak istedim.' Terapiye gitmeye karar veren Jordan, bunun fazlasıyla yardımının dokunduğunu söylüyor. 'Herkesin içini dökmeye ve konuşmaya ihtiyacı vardır.'
Eski bir Nazi kampı çalışanını oynamanın deneyimi Winslet'i oldukça etkilemiş. Film çekimleri bittikten sonra tıpkı bir araba kazasından çıkmış bir kurban gibi yürüdüğünü dile getirmiş. Dışarıda bir sorun yok gibi dururken, içinde oldukça yoğun hisler taşıyormuş.
Portman, film çekimlerinin sonrasında duygusal ve fiziksel olarak tükenmiş hissettiğini söylemiş. Role kapılıp gittiğini ve bunun onu aşağıya çektiğini anlatmış. Ayrıca kilo verme süreci de baya zorlayıcı olmuş. 'Bazı geceler öleceğimi düşünürdüm.' diyor. Daha sonralardan belki de film sonrasında rehabilitasyona gitmiş olsaydı daha iyi olacağını düşündüğünü itiraf etmiş.
Wolff, filme takılı kaldığını belirtmiş. Filmin kendisinde şiddetli duygusal hasara yol açtığını söyleyen Wolff, geceleri uykusunun kaçtığını söylemiş. Bir yapımdan alınabilecek tüm hasarı bu filmde almış...
Uzun bir süre herkesin konuştuğu tecavüz sahnesi Beatty'yi gören herkesin hatırlatması sebebiyle fazlasıyla rahatsız etmiş. Ancak Beatty bu hikayenin bir parçası olmaktan gurur duyduğunu söylemiş. Hatta erkeklerin tecavüz mağdurlarına karşı tepkisini konu aldığı bir yazı yazmış.
Leigh, duşta vahşice bıçaklanan karakteri Marion yüzünden yıllar boyu korkmaya devam etmiş. Hatta öyle ki duş almayı tamamen bırakmış, sadece banyo yapıyormuş. 'Evdeki kapı ve pencerelerin kapalı olduğundan emin oluyorum. Banyo kapısını ve duş perdesini açık bırakıyorum. Duş başlığının nerede olduğu fark etmeden her zaman kapıya doğru bakarak duş alıyorum.' diye açıklamış.
Filmdeki rolünü ve kilo verme sürecini 'gerçeklikle bağlantıyı kırmak' olarak tanımlıyor. 'Fiziksel ve duygusal açıdan yoksun bir haldeydim. Eve geldiğimde dünyanın karmaşasına boğulmadan karşılık veremiyordum. Kendimi iyi hissedene kadar haftalar geçti.'
Ünlü aktör, Pennywise'ı canlandırmanın zarar veren bir ilişki içinde olmaya benzettiğini söylemiş. Film çekimleri bittikten sonra karakteri tamamen bırakmaktan mutlu olduğunu dile getirmiş. Ayrıca bazı geceler tuhaf ve bir o kadar gerçekçi Pennywise kabusları da görüyormuş...
Yas ve cinayetin konu alındığı bu dizi, Applegate'in terapiye başlamasına sebep olmuş. Kendi yas ve kaybını çağrıştıran dizi, ona zor zamanlar yaşatmış denebilir.
Johnson bu korku filminin onu terapiye başlayacak kadar mahvettiğini söylemiş. Ayrıca çekim koşulları da oldukça zorlayıcıymış: Bir dağın tepesinde terk edilmiş bir otelde. 'Karanlık bir konu üzerinde çalıştığında, bu seninle kalabilir ve daha sonra bunun hakkında biriyle konuşmak, projeyi arkada bırakmanı sağlayan güzel bir yol.'
Patinkin, dizinin ikinci sezonunda ekipten ayrıldı çünkü dizinin içeriğini beğenmemiş. 'Gerçekten farklı bir şey olduğunu düşündüm. Asla bu kadınlara tecavüz edip ve onları öldüreceklerini düşünmedim. Her gece, her gün, haftadan haftaya, yıldan yıla. Ruhum ve kişiliğim için oldukça zarar vericiydi.'
Çizgi film karakterleri ile film çekmenin oldukça ciddi zararları olabilir. Çünkü Hoskins, kendini sürekli olarak hayali karakterler görmeye adapte etmiş. 'En sonunda beynimi mahvetti.' diyen Hoskins, 'Normal bir şekilde oturur, konuşurdum ve bir anda duvarda bir gelincik görürdüm.' diye devam ediyor. Doktorlar ona birkaç aylığına aktörlüğe ara vermesini söyleyince, bir yıl boyunca hiçbir işi kabul etmemiş.
Richards için asıl etki filmi çekerken değil, daha sonra filmin içinde kendini izlerken yaşanmış. 'Neyin içinde olduğumu bilmiyordum. Parçaların birleştiği tam filmi ilk izlediğimde çok farklı olduğunu gördüm. Gerçekten korkunçtu ve cidden 15 yaşıma kadar annemle uyudum. Korkmuştum.' demiş. 'Kendimi filmde gördükten sonra hep perdenin arkasında ya da penceremin önünde ya da yatağımın altında birinin gizlendiğini düşündüm. Tüm gece annemin koluna sarılırdım.'
Stanfield, duygularını karakterden ayırmakta oldukça zorlanmış. öyle ki, Fred Hampton'ı zehirlediği sahnede gerçekten onu zehirlediğini düşünmüş. 'Bazen vücudun bunun gerçek olduğunu düşünüyor, yaşadığın her şeyin gerçek olduğunu. Oldukça stresliydim ve panik ataklar geçiriyordum. Bir daha böyle bir şeye kalkışmadan önce ilerisini düşüneceğim, terapist bulmak gibi.'
Günde 4 saat piyano çalışarak, tüm varlıklarını satarak ve Holokost'u anlayabilmek için Szpilman'in anılarını okuyarak aylarını geçiren Brody, film sonrasında normal hayatına dönmesi neredeyse altı ayını almış. Öyle ki bunu aklı salim bir şekilde atlatamayacağını düşünerek korktuğu günler bile olmuş.
Film için 13 kilo veren Gyllenhaal 'Fiziksel olarak kendini hemen gösterdi ama mental ve kimyasal olarak daha farklı bir yolculuktu. Benim için bir mücadeleye dönüştü.' demiş. Ayrıca, karakterin hala kabuslarında belirdiğini de dile getirmiş.
Tuhaf komedyen Andy Kaufman rolü için Carrey çok çalışmış ve daha sonra kendi benliğine dönmekte zorlanmış. 'Kendime bakıyordum ve düşünüyordum. 'Neye inanıyorum?' Bu bir süreçti.' diyor.
Badgley, bu hastalıklı karakteri oynamanın akli olarak zorlayıcı geçtiğini söylemiş. Ancak kendisi için oldukça derin psikolojik bir keşif olduğunu da eklemiş.
Ben sizin derdinizi skiim