Gerçekten bu kadar eski olduğunu bilmiyordum!
Gerçekten bu kadar eski olduğunu bilmiyordum!
Zaten tarihe baktığımızda bunun çok eskiye uzandığını görüyoruz ama örtünme sadece bununla kalmıyor.
Peki aslında örtünmenin sebebi ve çıkış noktası tam olarak neydi? Günümüzde kadınlar bağlı oldukları ve inandıkları dinin kuralları için örtünürken geçmişte bu durum nasıldı?
Babil İmparatorluğu'nda köleler ve soylu bir aileden gelmeyen kadınların başları açıkken sadece kraliyet ailesine mensup olanlar, zenginler ve soylular başlarını örtüyordu.
Genellikle aşırı süslü ve işlemeli parçalar tercih ediyorlardı. Saçlarını örterek halktan ayrılıyor ve saygı değer biri olarak konumlanıyorlardı.
Güneşten, sıcaktan ve kumdan korunmak için belirli bölgelerde kadın ve erkekler saçlarını ve kafalarını örtmeyi tercih ediyordu ama genel olarak bakıldığında örtünme dünyanın pek çok yerinde soyluluğun sembolüydü.
Kadınların boşanma hakkının olması Sümerler'i dönemin diğer topluluklarından ayırıyordu. Kadının yeri toplumda oldukça önemliydi. Bu yüzden de kadının değerli ve önemli olduğunu göstermek için kadınların bir saygınlık belirtisi olarak başörtüsü kullanması bekleniyordu.
Örneğin, bu çizim Bizans döneminden ve o zaman dahi kadınların örtünmesi soyluluğun sembolü olarak karşımıza çıkıyor.
Yoksa diğer türlü pahalı mücevherler, şapkalar, bilezikler ve kıyafet takmaları gerekiyordu. Oysa bir örtü ile elit kesimden olduğunu fark ettirebiliyordunuz.
Diğer kişilerden inandığı din bazında ayrıldığı ve üstün olduğu anlaşılsın diye soyluların tercih ettiği başörtü geleceği kolaylıkla bu dönemde de kabul edildi.
İnanan kesim de böylece halktan ayrıldı ve farklı bir şekilde konumlanmaya başladı.
O dönemde tamamen kendini Tanrı'ya adamış rahibeler 2 gruba ayrılıyorlardı. Her 2 grup da halk için değerli ve üstündü ama bir grup hayatı boyunca kimse ile birlikte olmayıp sadece rahiplere yardım ederken diğer grup bedenini halka sunuyordu. Bu gruba mabet fahişesi dense de onlar da halk için çok değerli ve saygı duyulan kişilerdi. Bedenlerini halk için sunmaları da tamamen inandıkları dinin bir gerekliliğiydi.
Yapabilecekleri en son fedakarlığı yapıp bedenlerini dahi sunmuşlardı bu yüzden de onların örtünme hakları vardı. Bu rahibeler tapınağa gelen ve evli olmayan erkeklerle ücretsiz bir şekilde birlikte oluyor ve asla evlenmemeye yemin etmiş rahiplerle de yatıyorlardı.
Sonrasında bu başörtüsü tüm rahibelere bir hak olarak verildi.
Arap yarımadası sıcak olduğu için o dönemde kadınlar Afrika yerlilerine benzer şekilde daha açık dolaşıyorlarmış. Örtünme ile ilgili ayetler de Müslüman kadınların mahrem yerlerinin kapatılması (göğüs, bacak gibi) için inmiş.
Hala başörtüsünün zorunlu olup olmadığı tartışılmaktadır.
Bu uygulama diğer pek çok dinde de vardı. O dine geçen kişi toplumda örtü takmaya hak kazanıyor ve toplumdan ayrılıyordu.
Kişiyi toplumdan ayrıştıran, bir soyluluk belirtisi olan örtü zaman içerisinde dinlere de uyarlanmıştı.
İsteyen istediğini giysin ama kara çarşaf giyince kimse daha müslüman olduğunu sanmasın.Kara çarşaf ise arap kültürüne has bir şeydir İslamda çarşaf giyin diye bir şey yok. Ayrıca 2. Abdülhamit kara çarşafı İstanbul'da giyinmesini yasaklamıştır.Bunlar tarihi kayıtlarda vardır ama insanlara anlat.
Rahibeler sıraya dizilmiş, bizleri şöyle bir gözlediler. Aralarında bir fısıldaşma oldu ve beş tanesi içlerinden ayrılarak bize doğru geldi. Her biri, birimizi seçerek elimizden tutup bu işler için ayrılmış olan aşk odaları denen odalara götürdüler. Ben rahibeleri kendimiz seçeceğiz zannetmiştim. Halbuki onlar sokak fahişeleri değildi ki… Bunlar Tanrıçamızın görevini üstlenen kutsal fahişelerdi, düşünememiştim o zaman . Onların başı Tanrı’nın gelini sayılır ve yüksek düzeydeki kadınlardan olur. Diğerleri, Tanrı’nın odalıklarıdır………….. …………… Başını örtü ile sarmıştı. Yanlarından siyah lüle lüle saçları görünüyordu. Birden aklıma geldi; kutsal fahişelerin sokakta başlarını örtmek zorunda olduğunu biliyordum. “Demek tapınağın içinde de başlarını örtüyorlarmış” dedim içimden. ………. ——————————- Yukarıdaki öykü Muazzez İlmiye Çığ’ın yayınlamış olduğu SÜMERLİ LUDINGIRRA (Kaynak Yayınları)adlı kitabının 109 no.lu sayfasından alınmıştır.
"Hala başörtüsünün zorunlu olup olmadığı tartışılmaktadır." bıdı bıdı bıdı, peh!