Canım ülkemizin bizi her zamankinden daha fazla bunalttığı şu günlerde, hepimiz halimizi başka ülkeler ile kıyaslayıp, iç geçirir olduk. Hem gönül razı değil temelli bırakıp gitmeye, hemde kalmak için sebepler hızlı tükenir oldu.
Yine de gelin siyah biranın, yağmurun ve yeşilin ülkesi İrlanda'nın başkenti Dublin'e taşınmak için elimizde hangi sebepler varmış bir bakalım.
Dublin'i dublin yapan parkları ve publarıdır diyebiliriz. Bütün adanın muhteşem bir doğaya sahip olması yetmezmiş gibi, bir de başkentin içinde; St Stephen Green Park, Phoenix Park, National War Memorial Park, National Botanic Garden gibi birbirinden güzel, devasa bir çok park mevcut.
Öğle tatilinizde yemeğinizi çimlerin üzerinde giyebilir, hafta sonları uzun yürüyüşlere çıkabilir, köpeğinizi gezdirebilirsiniz.
Bu parklarda sincaplar üzerinize tırmanabilir, arada tel örgü olmadan, parklarda yaşayan geyikleri besleyebilirsiniz.
İrlandalılar gerçekten eğlenmesi bilen, hayattan keyif alarak yaşayan insanlar. İrlanda publarının tarihi çok eskilere dayanmakta ve kültürlerinin en önemli parçası haline gelmiş. Eğlencenin hiç bitmediği bu publara günün her saatinde tek başınıza bile gidip eğlenebilir, harika İrlanda müzikleri dinleyerek biranızı yudumlayabilirsiniz.
Son kara toprağı denilen “Cliffs of Moher” uçurumları, Volkanik patlama sonucu oluşan 40000 adet altıgen bazalt kolon yani Giants Causway, İrlanda’nın bahçesi denilen Wicklow ulusal parkı ve bunlar gibi daha birçok inanılmaz doğal güzellikleri ile her bir yanı kartpostallara layık, her bir yani inanılmaz.
Birazcık çilli, açık tenli, sarışın, oldukça güzel fakat kendini çirkin bulan İrlandalı kızlar ve kızıl sakallı, hipster, kaliteli ve sevecen erkeklerin ülkesi ve başkenti burası.
Tüm biraların babası kabul edilen Guinness Dublin'de üretiliyor. Hatta şehrin adı İrlandaca 'Siyah Havuz' yani Dubh Linn'den gelmektedir. Guinness'in sadece Dublin'de satılan, Dublinerlar için üretilmiş, çok özel çeşitleri de mevcut. Bu çeşitleri, başka bir şehirde içemezsiniz.
Eski yeni tüm yapılar şahane bir mimariye sahip ve birbiri ile uyum içerisinde. Yollar geniş, tüm binalar alçak, gökyüzünü görebiliyorsunuz. Alışveriş merkezleri bile şehrin dokusuna uygun şekilde inşa edilmiş.
İrlanda'da evlerin kapıları bile dünyaca ünlü, çok karakteristik ve rengarenk.
Koyu katolik oldukları için türk aile yapısına yakın bir aile düzenleri var. Birbirleriyle uyum içinde yaşayan kibar, sürekli teşekkür eden, özür dileyen, yardıma ihtiyacınız olup olmadığını soran, yabancılarla sohbet etmekten hoşlanan mutlu keyifli, yardım sever insanlar.
Trafik sorununun olmadığı, bisiklet kullanıcısına saygı duyulan, yer yerde bisiklet şeritlerinin bulunduğu bir şehir.
Golf İrlandalılar için gerçek bir tutku. Ülkenin hatırı sayılır bir bölümünü golf sahası haline getirmişler ve toplumun her sosyal kesimi gol oynuyor.
Sanatın şehri diyebiliriz Dublin için, özellikte sokak sanatlarının. Dublin'de çekilen meşhur ONCE filmindeki gibi şehrin sokaklarında yüzlerde müzisyen, gösteri grupları ve çeşitli sanatçılar performans sergiliyorlar.
Hemen hemen her boş duvarda da, her köşede yaratıcı grafiti örneklerine rastlamak mümkün.
Balığın her türlüsü taze, ucuz ve bol. İrlanda mutfağı çok zengin değil, İngiliz mutfağı ile aynı. Tek geleneksel yemekleri fish&chips denilebilir. Bir de Irish Breakfast dedikleri kuru fasülyeli tuhaf bir geleneksel kahvaltıları var.